| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Harman köşesinde yayınlanmıştır" 15.11.2001 M.Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 92

İçindekiler;

  • Konu: Başımıza Bu Çıktı - RCE
  • Konu: Televizyon Ayarı
  • Film: Moulin Rouge - Kırmızı Değirmen
  • Film: Cahil Periler - Le Fate Ignoranti
  • Müzik: Celine Dion - These Are Special Times
  • Söz: İsimsiz

KONU: BAŞIMIZA BU ÇIKTI - RCE

 

DVD meraklılarına kötü bir haberim var. RCE "Regional Coding Enhancement" uygulamasına başladı bazı DVD üreticileri.

Önce biraz DVD konusunda bilgi verelim. DVD'ler dünyada üretim esnasında farklı bölgelere göre kodlanıyorlar. Bundaki amaç henüz vizyona girmemiş filmlerin DVD'lerinin o bölgelerdeki cihazlarda oynatımını engelleyerek, satılmamasını sağlamak. Gerçi Türkiye'deki DVD oynatıcı cihazlara baktığınızda bölge kısıtlama kodunun bulunmadığını görebilirsiniz. Bu ne demek? Hangi bölge koduna göre üretilmiş olursa olsun herhangi bir DVD'yi o oynatıcıda çalabilirsiniz. Bu her cihaz için geçerli olmasa da, %90'ı böyle. Aslında cihazların yasal üreticilerinin bu cihazları nasıl sattıklarını da anlamış değilim ama neyse. Burada herşey satılır.

Bu sorun başka ülkelerde de mevcut. Hemen hemen her film ilk önce Amerika'da gösterime girdikten sonra diğer ülkelerde vizyona alındığı için Amerika'nın bölge kodu olan "Region 1" 'e sahip DVD'ler ilk olarak pazara sunuluyorlar. Türkiye'yi ya da içinde yer aldığımız Avrupa "Region 2" 'yi düşünürsek, epeyce bir zaman sonra DVD satışı başlıyor. Ancak her kodlu DVD'yi gösteren DVD cihazınız varsa Amerika'dan da DVD getirtip, seyredebiliyorsunuz, Avrupa'dan Asya'dan ya da aklınıza neresi geliyorsa oradan DVD 
getirterek seyredebiliyorsunuz.

Bu RCE sistemini uygulamaya alana kadardı. Ekim 2000'de Warner Bross şirketinin dahili bir duyurusu dışarıya sızdı. Bu uygulamadan söz eden mesaj çok yankı yaptı, DVD meraklıları arasında.

Bilindiği kadarı ile şu anda RCE olan DVD'ler şunlar: The Patriot, South Park: The Chef Experience, South Park: Christmas In South Park, Thomas The Tank Engine and The Magic Rail Road, Hollow Man, Urban Legends - Final Cut, Charlies Angels, The 6th Day, Final Fantasy - The Spirits Within - Special Ed. 1.disk, A Knight's Tale.

Belirtildiğine göre eğer Region 1 kodlu The Patriot filmini DVD cihazınız gösteriyorsa, sorununuz yok demek. RCE DVDlerde sorun yaşayacaksanız The Patriot'da sorunu görebilirsiniz.

Şu anda çok az üründe bu sorun yaşandığı düşünülerek dikkate alınmaması durumunda, ileride daha da yaygınlaşması sorunu büyütecek.

Yurt dışında bazı şirketler bu sorunu yaşayan DVD cihazlarının bazı bölümlerini değiştirecek çözümleri satmaya başlamış durumdalar ancak cihazın garantisi devre dışı kalıyor. Dikkat edin bu tür bir çözüme giderseniz.

Eğer Türkiye'de yaşıyorsanız ve DVD cihazınız her türlü DVD'yi gösterebilecek şekilde ise, Amerika'dan getirteceğiniz Region 1 DVD'lerin bir kısmı artık çalışmayabilir. Uyarı benden.


KONU: TELEVİZYON AYARI

Bir ahbabımda televizyon seyrederken fark ettim ki; görüntüde bir sorun var. Çok ilginç bir sorun. Dikkat etmezseniz ya da aldırış etmezseniz, sorun değilmiş gibi duruyor. Ancak sorun. El kitabına baktık, bunu düzeltecek bir menü, ayar seçeneği yok.

Tarif etmek biraz zor ancak gayret edeyim anlatmaya.

Televizyon yayınları ekrana büyük geliyor. Görüntünün sol tarafı ekranın dışına taşıyor. Filmlerde oyuncuların ismi yazılırken ilk bir ya da iki harf görünmüyor. Herhangi bir dizinin ya da programın adı yazılırken ekran ortalanmıyor, sola biraz kaymış şekilde duruyor. Benzer şekilde DVD izlerken ya da Playstation 2'de bir oyun oynarken de bu sorun var. Sol taraf ekran dışında.

Televizyonun garanti süresi devam ettiği için alınan yerle görüşüldü, bir servis göndereceklerini söylediler. Bu kadar büyük bir televizyonu götürüp, götürmeyeceklerini sorduğumuzda da; "Artık büyük televizyonları taşımak sorun olduğundan, mümkün olduğunca yerinde düzeltmeye çalıştıklarını eğer sorun giderilemiyorsa ilgili parçayı götürdüklerini" söylediler.

Konuşulan saatte geldiler. Tekrar şikayeti sordular. Kendileri de baktılar. Dediklerine göre; "Bu, yayınlarla ilgili". Gerçekten bazı televizyon kanallarında görüntü düzgün, bazılarında çok kaymış, bazılarında idare eder. Anladık ki, bizim televizyon istasyonları kendilerine göre bir standart uydurmuşlar, yayına çıkmışlar. Yine de ayar yapılmasını istedik. Bekliyoruz ki; "Televizyonu biraz öne alalım, arka kapağı açıp, ayarlayacağız" diyecekler.

Hiç öyle bir şey yapmadılar. Televizyonun uzaktan kumandasını aldılar, üç dört tuşa bastılar, ekrana bilmediğimiz bir menü çıktı. Oradan ayarları yaptılar ve gittiler. Hangi tuşlara bastıklarını söylemediler. Bu menü servis menüsü imiş. Düşünebildiğiniz tüm özellikleri bu menü aracılığı ile televizyonu açmadan değiştirebiliyorsunuz. Servis menüsünün bir dezavantajı var, o da; default değerleri saklamıyor. Onun için herhangi bir değişikliğe başlamadan, bütün değerleri bir yere not almalısınız yoksa işler ters giderse geriye dönemeyebilirsiniz.

Ayrıca bir şey daha öğrendik ki, bu tür yeni televizyonlarda işlemler için yazılım mevcut ve yazılımın girdiği her yerde olduğu gibi hatalar ve sürüm söz konusu. Bu sürüme göre televizyonda nelerin yanlış olabileceğini biliyorlar ve güncellenmesi gerekiyorsa, güncelliyorlar.

Örneğin, Sony'nin Vega serisi televizyonlarının bir kısmında bu özellik varmış. Ancak ben hiçbir sorumluluk kabul etmiyorum. Televizyon hiç göstermiyor diyerek beni aramayın. Bu işlemlerin yetkili teknik servis personeli tarafından yapılması gerekiyor. Yok, "ben bilirim, benim televizyonuma bir şey olmaz, ben neler tamir ettim" diyerek konuya yaklaşıyorsanız, yolunuz açık olsun. Ancak sorun yaşama olasılığınız çok yüksek. Benden söylemesi.


FİLM: MOULIN ROUGE - KIRMIZI DEĞİRMEN

Baz Luhrmann'ın yönettiği "Moulin Rouge - Kırmızı Değirmen" filminin başrollerinde; Nicole Kidman, Ewan McGregor, John Leguizamo, Jim Broadbent ve Richard Roxburgh yer alıyor.

Luhrmann, kendi yazdığı filmleri yöneten bir yönetmen. Luhrmann'ı, "Strictly Ballroom" ve "Romeo + Juliet" filmlerinden anımsayacaksınız.

Başrollerdeki oyunculara gelirsek; Kidman "To Die For", "The Peacemaker", "Eyes Wide Shut", McGregor "Trainspotting", "Star Wars: Episode I - The Phantom Menace", Leguizamo "Spawn", Broadbent "Topsy-Turvy", "Richard III", Roxburgh "Passion" filmlerinden anımsanacaklar.

Tüm oyuncular çok iyi bir performans sergiliyorlar ancak Kidman rolüne çok iyi uyum sağlamış. Kidman bu filmdeki performansı ile (özellikle filmin başlarındaki yanlış adamla cilveleşme bölümü) Oscarlara aday gösterilecektir.

Filmde 80'lerin müziği kullanılmış. Öykünün geçtiği seneleri düşünürseniz, ilginç. Yine bu sezon vizyona giren "A Knight's Tale" 'da başlayan "eski dönemlerde geçen filmlere günümüz müziklerini adapte etme" eğilimi devam ediyor.

1900'lerde Paris'teki meşhur Moulin Rouge müzikholünde dansçı olarak çalışan Kidman'ın hayalinde iyi bir tiyatro sanatçısı olmak yatmaktadır. Moulin Rouge ise yetişkinlere yönelik gösterileri ile tanınmaktadır. Tiyatro eseri konusunda yatırım yapabilecek bir 
Kont ile işletme sahibi arasında geçen müzakereler, Kont ile Kidman'ın arkadaşlığına bağlanır. Bu arada Paris dışından gelen yetenekli, aşk'ı hiç yaşamamış ancak aşk konusunda bir eser yazmak isteyen yazarımız da Paris'in kenar mahallelerinde yeni bir 
oyun sergilemeye çalışan grupla tanışır. Bu ekip, yazarımızı Moulin Rouge'den Kidman "Satine" ile tanıştıracaklarına söz verir. Eğer Kidman ikna edilebilirse, eser Moulin Rouge'da sahneye konabilecektir. Oyunun adı da; "Spectacular Spectacular" olacaktır. Bundan sonra aşk, para, şantaj, oyun gücü, romantizm devreye giriyor ve film ilerliyor.

Güzel bir romantik, müzikal, aşk öyküsü. Sinemalarda oynarken kaçırmayın, gidip izleyin. Bu filmin keyfini sinemada almanız da yarar var.


FİLM: CAHİL PERİLER - LE FATE IGNORANTI

Çalışmalarını İtalya'da sürdüren Ferzan Özpetek'in yönettiği bir film "Cahil Periler - Le Fate Ignoranti". Margherita Buy, Stefano Accorsi, Serra Yilmaz, Andrea Renzi ve Gabriel Garko başrollerde.

Biz de filmin Türkçe ismi hatırlanıyor ancak film İtalyanca.

Özpetek, "Hamam" ve "Harem Suare" filmlerinden anımsanacaktır. Üç filmi de uluslararası film festivallerinde ödüllere aday gösterilmiştir.

Buy "La Stazione" ve "Fuori Dal Mondo", Accorsi "Radiofreccia" ve "L'Ultimo Bacio", Yilmaz "Anayurt Oteli" ve "Harem Suare" filmlerinden anımsanabilir. Oyuncuların hemen hemen hepsi İtalya'da bilinen simalar ve değişiki ödüllere aday gösterilmişler ya da ödül almışlar.

Filmde, atmosfere uyum sağlamış Akdeniz tınılarının yer aldığı müzik kullanılmış. Bu da izlenmesini kolaylaştırıyor.

Film, İtalya'da gösterime girdiği 2001 Mart'ında başarılı bir gişe gerçekleştirdi ve ödüller aldı. Bizde vizyona girdiğindeki izleyici tepkisinde bu haberlerin etkisini yadsımamak gerek.

Filmin konusu ile ilgili çok kısa yazacağım. Detaylara giren film yazısı, - özellikle bu film için - filmin getireceği sürprizleri ortadan kaldıracaktır. Massimo ve Antonia evli bir çifttir. Antonia'ya göre sorunsuz bir evlilikleri vardır. Bir sabah evden çıkan kocası bir trafik kazasında öldüğünde, Antonia, kocasının eşyaları arasında yer alan "Cahil Periler" imzalı tablonun geçmişini araştırmaya başlar. Bu imza acaba kimindir? Büyük bir merak ile araştırmaya başlar, kendisini nelerin beklediğinden habersizdir. Bu araştırma kendisini bambaşka bir dünyaya götürecektir. Bu kadar belirteceğim. Bundan sonraki kısım sizin tarafınızdan sinemada izlenerek, bulunmalı.

"Cahil Periler" ile ilgili yazacak epeyce birşey var. Örneğin; 2000 senesinde gösterime giren Pedro Almodovar'ın "All About My Mother - Annem Hakkında Herşey" filmi de buna benzer yaşamları anlatıyordu. O film ile ilgili yazdıklarım bu film içinde geçerli.

"Filmdeki karakterlerin yapısı, kişilikleri, cinsiyetleri ve yaşam tarzları bazı kişilere ters gelebilir. Eğer bunları bir filmde dahi kabul edebileceğinizi düşünmüyorsanız, bu filme gitmeyin. Ancak, yaşamın neler içerebileceğini, dünyada neler olduğunu görmek istiyorsanız bu filmi kaçırmayın, zaman ayırıp, izleyin" diyerek bitirmişim, Almodovar'ın "Annem Hakkında Herşey" filmi izlenimlerimi. Bu film içinde geçerli. Bir tek fark var; Almodovar'ın filmi daha duygusal bir son içeriyordu. Bu tarz filmlerin ne kadar gerçek yaşamdan kareler içerdiği sorusunu her izleyen sadece kendisi yanıtlayabilir.

Yazabileceklerim bu kadar. İzlemeden önce başka kaynaklardan da araştırın ve elde ettiğiniz bilgiler ışığında gidip, gitmemeye karar verin.

Filmle ilgili Sayın Barış Emek Ergin'in yazısına erişmek için tıklayın.


MÜZİK: CELINE DION - THESE ARE SPECIAL TIMES

Kanadalı sanatçı Celine Dion'un 1998 yılında müzikseverlerin beğenisine sunduğu "These Are Special Times" albümünü, o dönemlerde temin edip, dinlememiştim. Geçtiğimiz günlerde albümü edinmek ve dinlemek fırsatı buldum.

1996 Ağustos'undaki bir yazımda sanatçının "Falling Into You" albümünden söz etmiştim. Kanımca en başarılı albümlerindendir. Ondan sonraki albümlerinden aynı keyfi alamadım. "These Are Special Times" albümünü de, o fikirle ticari olarak çıkarıldığını düşündüğüm için alınmamıştı. Ancak elime geçtikten ve dinledikten sonra diyebilirim ki, güzel bir albüm. 

Albümde 16 eser yer alıyor. Bunların ikisinde Dion'un ailesi de eşlik ediyor. Ayrıca albümdeki iki diğer eserde de, R. Kelly ve Andrea Bocelli ile düet yer alıyor.

Albüm, yeni yıl şarkılarından oluşuyor. Kulağa tanıdık gelen melodiler ve sözler içeriyor.

"Don't Save It All FOr Christmas Day" şarkısının sözlerini geçtiğimiz hafta sizlere aktarmıştık.

Satın alınarak arşivde bulundurulabilecek ve rahat, keyifli vakit geçirmek için dinlenebilecek bir çalışma.

Celine Dion'un internet sayfası erişim adresi; http://www.celineonline.com 

Albüm için Sayın Nuray Günal'a teşekkür ederim.


SÖZ: İSİMSİZ

Bir Tek Kalbin Kırılmasını Önleyebilirsem,
Boşuna Yaşamış Olmayacağım.
Bir Yaşamdan Acıyı Alabilirsem,
Ya da Bir Acıyı Hafifletebilirsem,
Ya da Bir Ardıç Kuşunu Yeniden Yuvasına Koyabilirsem,
Boşuna Yaşamış Olmayacağım.

Kimin söylediği bilinmiyor. Ama kim söylediyse güzel söylemiş. Yaşamdaki davranışlarımızda bize yol göstersin.


Niçin görüşlerinizi iletmiyorsunuz? E-posta adresim aşağıda. Katkılarınızla daha iyi olacağını garanti edebilirim.

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
e-posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
92. Sayı önceki yazı 92. Sayı sonraki yazı
   
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye