| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Harman köşesinde yayınlanmıştır" 25.03.1997 M.Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 92

İZLENİMLER

Geçtiğimiz günlerde, Almanya’daki CeBIT fuarındaydık. Türkiye standında elimizden geldiğince birşeyler yapmaya çalıştık.

Almanya’daki yetkililerden büyük yakınlık gördük. Bu hafta, Almanya’daki fuar izlenimlerimi aktarmak istiyorum. Fuar yerleşimi, ziyaretçiler konusunda detaya girmek istemiyorum. Bu konuda yeterince bilgi bulmanız olası. Benim değinmek istediğim konular, neler öğrendik, neler gördük.

Bilgi teknolojisi sektöründe, uluslararası pazarlara açılan yola çıktık demeyi çok isterdim. Ancak, görünen o ki; daha yolun başında bile değiliz. Yolun nerede olduğunu, hangi yoldan gitmemiz gerektiğini bulmaya, anlamaya çalışıyoruz. Yolu bulduktan sonra, harekete geçmek, ilerlemek kolay. Uluslararası pazarlara girebilmek için, neler yapılması gerektiği konusunda oldukça fazla bilgi sahibi olduk. Nelerimizin eksik olduğunu gördük.

Türkiye’ye döndükten sonra ve Almanya’da iken yaptığım bazı görüşmelerde anladım ki; pek çok kişinin, Türkiye’nin CeBIT’e katıldığından haberi yok. Bunların bir kısmı, CeBIT’e gitmişler ve Türkiye standının varlığından haberdar değiller. Merak edip katalogları incelememişler.

İşin komik bir o kadar da acı tarafı, biz orada yurt dışına ürün satmaya uğraşalım, bir kısım kullanıcı da yabancı yazılım almak için yurt dışında bulunuyor. Sormazlar mı ki; "Madem Türkiye'de bu kadar iyi yazılımlar, yazılım evleri var, siz niçin kullanmıyorsunuz?"

Hatta, bizim ürünleri alıp, Türkçe'ye çeviriyor ve adapte ediyorsunuz. Bu söylediklerim uygulama yazılımları için geçerli. İşletim sistemleri gibi teknik yazılımlar bunun dışında.

Son gün, bir Alman şirketinin yöneticisi ile yaptığımız görüşme bizde soğuk duş etkisi yarattı. Ülkemizdeki siyasi gelişmeleri, ekonomik dalgalanmaları ne kadar yakından izlediklerini belirtti. Görünen o ki, Ankara’da siyasi arenadaki iniş ve çıkışlar, yurt dışına açılmaya çalışan sektörümüzün önünde duruyor.

Önümüzdeki senelerde CeBIT’e gidecekler için özel hatırlatma. Son gün, fuara katılan firmaların büyük bir kısmı, sergiledikleri ürünleri satıyorlar. Hem de ne satma. Pazarlık usulü. Önceden alacağınız ürünleri belirlemenizde yarar var. Daha sonra, gidip pazarlık ederek, gayet makul fiyatlara satın almanız olası. Bizim tecrübesizliğimize geldi. Gördüğünüz gibi, bunu da yeni öğrendik. İşin eğlenme kısmına gelirsek; bilgisayarcılar eğlenmeyi bilmiyor diyenler, gidip görsünler. Yurt dışına çıkınca pek güzel eğleniyorlar.
Unutmadan ekleyeyim. Geçtiğimiz senelerde sürekli CeBIT’e gidip, ziyaret eden Türkiye bilgi teknolojisi sektöründeki bazı kişileri gözlerimiz aradı. Ancak göremedik. Herhalde CeBIT’in etkisini yitirdiğini düşünüyor olmalılar ya da işleri çoktu.

Fuarın dikkati çeken ürünlerinden birisi “NEC” standında sergileniyordu. Bu bir monitör. Ancak, bildiğimiz monitörlere hiç benzemiyor. Üç boyutlu görüntü sergiliyor ve tıpkı bir akvaryum. Monitörle birlikte, çeşitli akvaryum balıklarını ve fonları içeren yazılımda veriliyor. Yem verme, temizlik yapma sorunu olmayan bir akvaryuma sahip oluyorsunuz. O kadar gerçekçi görünüyor ki, aslından ayırt etmeniz çok güç. Müthiş bir teknoloji.

Son not. Güzel bir tecrübe oldu. Ancak arkası gelmek zorunda. Yoksa, yola çıktığımızla kalırız. Bir başka deyişle, bıkmadan, moralimizi bozmadan, seneye, bir dahaki seneye, bilinen tüm tanıtım organizasyonlarında yer almamız gerekiyor.

* * * * *

Haftanın filmi, yedi dalda Oscar’a aday gösterilen Avustralya yapımı “Shine”. Ünlü piyanist, David Helfgott’un yaşam öyküsünün anlatıldığı filmde, başrolleri, Armin Mueller-Stahl, Geoffrey Rush ve Noah Taylor paylaşıyorlar. Filmin yönetmeni, Scott Hicks. Müzikler, David Hirschfelder tarafından yapılmış.

Film, bir babanın kendi korkularını ve tutkularını, aile bireyleri üzerinde kullanması ile, yetenekli bir çocuk olan David Helfgott’un yaşamındaki inişleri çıkışları aktarıyor. Piyano konusunda bir dahi olan David, çeşitli yarışmalarda başarılar elde ediyor, verilen bir bursla evi terk ederek, okumaya devam ediyor. Bu esnada zor günler geçiriyor. Filmin müzikleri çok güzel, iyi seçilmiş. İsteyenler, kaset ve CD olarak temin edebilir.

Müzikle ilgilenenler, ilginç bir yaşam öyküsü izlemek isteyenler, bu filmi kaçırmasın. İlk yarının temposundan korkmayın, ikinci yarıda güzel sürprizler sizi bekliyor. Kısaca bir piyanistin yaşam öyküsü.

* * * * *

Napoleon demiş ki; “Kötü alay yoktur, kötü alay kumandanı vardır.” Ekibin kötü çalışıyor olması durumunda, ekip elemanlarında aranacak kusur kadar, ekip şefi de incelenmelidir.

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
92. Sayı önceki yazı 92. Sayı sonraki yazı
Geçmiş Zaman Olur ki Önceki Yazı Geçmiş Zaman Olur ki Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye