| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Yansımalar" 16.11.2000 Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 47

İçindekiler;

  • Konu: Ne Bereketli Virüsmüş!!!
  • Konu: inet-tr'2000 Türkiye'de İnternet Konferansı
  • Konu: Masa Temizliği
  • Mekan: Fanya
  • Film: The Snatch - Kapışma
  • Söz: Christopher Columbus

KONU: NE BEREKETLİ VİRÜSMÜŞ!!!

Geçtiğimiz hafta sonu yurt dışındaki bazı kaynaklardan bir virüs ile ilgili ikaz edici bilgiler gelmeye başladı. "Navidad . exe" adındaki bir programın, elektronik posta ekinde gönderildiği, çalıştırıldığı zamanda bilgisayarlara ciddi zarar verdiği bildiriliyordu.

Açıkçası bu mesajlar gelmeye başladığında, yaygınlaşacağını ve bu kadar zarar vereceğini düşünemedim. O yüzden de daha önce yaptığım şekilde bir ikaz duyurusu yapmadım. İki gündür internet ortamında dolaşan mesajlara baktığımda, "keşke kullanıcıları ikaz etseymişiz" diyorum.

Ancak, nereden aklınıza gelebilir ki, bu kadar kez söylenen "Elektronik posta ekinde gelen bir dosyayı açmayın" uyarısının hala ciddiye alınmadığı. Bu tür uyarılara yeterli ciddiyetin gösterilmediğini bilen virüs yazan kişilerde habire üretmeye devam ediyorlar.

Teknolojik olarak bir yenilik getiren, açık bir kapı bularak bu kapıdan yola çıkan virüslere bir şey demiyorum. Onlar gerçekten ilginç düşüncelerin ürünü. Bu birikimlerini başka sahalarda kullansalar daha iyi olur demek benim işim de değil. Onlar bu yolu seçmişler.

Benim anlatmaya çalıştığım, kullanıcılar lütfen biraz dikkatli olsun. Mecbur musunuz bir yerden gelen dosyayı, hele bu elektronik posta ekinde ise, açmaya, çalıştırmaya. Kullanmayıverin o dosyayı.

Özellikle listelerin yaygın olarak kullanılmaya başlaması sonucu, bir kullanıcıdan yola çıkarak listeye giren bir virüs, bir başka kullanıcının bir anlık gafleti sonucunda aynı listeye ve başka listelere dağılmaya başlıyor. Kimse gelen bu mesajların ekindeki dosyaları merak edip, açmasa sorun olmayacak. Ama, merak bu. Bir kişi dahi yakalansa çevresine otomatik olarak dağılmaya devam ediyor. Maalesef, virüsü gönderen kişi de bunun farkında değil. Hasta olduğunu anladığı zaman da iş işten geçmiş oluyor. Onun için size virüslü dosya gönderen kişiye sakın niçin gönderdin diye kızmayın. Sadece niçin önlem almadığını sorgulayabilirsiniz.

Benim söylemekten dilimde tüy, kalemimde mürekkep bitti. (Pardon, klavyemin tuşlarındaki yazılar eskidi)

01/06/2000 tarihinde yazdığım "Virüs Korkusu Ne Kadar Doğru?" başlıklı yazımda da buna benzer bir konudan söz etmiştim.

Zarar gören kullanıcılara şimdiden geçmiş olsun diyorum.


KONU: INET-TR'2000 TÜRKİYE'DE İNTERNET KONFERANSI

Geçtiğimiz hafta İstanbul'da düzenlenen konferansın bu sene altıncısına erişildi. Gün geçtikçe katılımcı sayısında artış var. Yine de arzu edilen seviyeye geldi mi, tartışılır.

Neler konuşuldu, ne gibi sorunlara çözüm bulundu konularında hem derneğin, hem organizasyonun sayfalarından yeterli bilgiye erişebilirsiniz. Onun için ben detaylara girmek istemiyorum. Ancak, bazı oturumların aynı zaman dilimine denk gelmesi, katılımcıların istedikleri halde bir kısım oturumları izleyememelerine neden oldu. Burada katılımcılar panellere gitmeyi tercih ettiler. Sunuları bir şekilde daha sonra basılı olarak elde edebileceklerini düşünüyorlardı. İnşallah yanılmazlar. İnternet erişim adresi; http://www.inet-tr.org.tr 

İkinci gün öğleden sonra "İnternet'te Kişisellik (Privacy)" ile "Risk Sermayesi ve İnternet Civcivleri" panellerinin, "İnternet ve Hukuk: Öncelikler ve Eylem Planları" ile "Ekonomistler Yeni Ekonomiyi Tartışıyor" panellerinin çakışması izleyicilere zor anlar yaşattı.

İnternet Vakfı'nın kuruluşunda son aşamaya gelindiğini öğrenmek memnuniyet vericiydi. Önümüzdeki günlerde yeni bir boyut kazanacağını düşünüyorum. Şu anda vakıf belli bir ücret ödeyenlerin katılımı ile çalışacak. Benim vakıf ile ilgili bir önerim var; kullanıcıları temsilen ücretsiz üye kabul edilsin ve bunlar arasında seçimle gelecek beş kişi vakıfta görev alsınlar.

Kısacası yine "Türkiye İnternet'i Nasıl Kurtulur?" konuşmaları yapıldı.

Bu kongre benim kayıtlarıma unutulmayacak bir anı ile geçti. Sizlerle paylaşmak istiyorum.

Konferansı izleyen kişilerin konferans merkezinde bulundukları süre içerisinde internete erişmelerini sağlamak amacı ile Apple firmasının Macintosh cihazları konmuş. Ben de elektronik postalarımı bir kontrol edeyim edim ve geçtim bir cihazın başına.

Cihazın görünümü ve klavye gayet güzel. Klavyenin "F" klavye olduğunu görünce biraz şaşırdım ama çok önemsemedim. Sonuçta bir site adresi yazıp, orada da elektronik posta adresimi ve şifremi yazmam yeterli.

Neyse, adresi yazdım ve site süratli bir şekilde karşıma geldi. Demek ki, performans hem internet erişimi, hem de cihazın sürati açısından yeterli.

Ardından sıra elektronik posta adresimi yazmaya geldi ve tutuldum kaldım. Klavyede "@" işareti yok. Ben alışmışım pc dünyasından "@" işaretinin klavyede bir tuşun üzerinde görünmesine. Bu klavyede ortalıkta gözükmüyor. Doğal olarak bütün tuşları denemeye başladım. Önce küçük harf modunda bütün tuşlar, ardından büyük harf modunda bütün tuşlar, daha sonra bu klavyelerde özel bir tuş var, o tuş ve diğer tuşlar. Sonunda beklediğime kavuştum, "@" işareti karşımdaydı.

Size de söyleyeyim, "ü" tuşundan çıkıyor.

Acaba bu klavyelerin yanına bir not koyarak, "@" işaretinin nasıl bulunacağını belirtseler, daha iyi olmaz mıydı?


KONU: MASA TEMİZLİĞİ

Çalışma masanız karmakarışık mı? Bir türlü düzenli şekilde tutamıyor musunuz? Dağınık bir masa efektif çalışmanızı engeller, gereksiz zaman harcamanıza neden olur. Araştırmalar bir insanın masası dağınıksa her gün yaklaşık yarım saat herhangi bir evrakı aramakla zaman kaybettiğini tespit etmiş durumda. Bu ise ayda yaklaşık on saat, yılda ise üç hafta yapar. Bu hafta masanızı nasıl temizlersiniz ve düzenli tutarsınız konusunda bazı fikirler vermeye çalışacağım.

1. Masanın üzerindeki ve çekmecelerinizdeki her şeyi yere boşaltın. Odanın ortasına yığın.
Gördünüz mü? İki dakikada masanız tertemiz oldu!

2. Elinize bir bez alın ve masadaki tüm tozları silin.
Bunu yaparken çekmecelerin diplerine gitmeyi unutmayın. Masanın kenarlarında da birikmiş tozlar olabilir.

3. Büyük boy bir çöp kutusu alarak, odanın ortasına getirin.
Tüm kağıtları bir büyük yığın haline getirin ve "gerekli", "gereksiz" diye ayırmaya başlayın. Her halde anlamışsınızdır, "gereksiz" olanlar çöp kutusuna gidecek. Bunu yaparken büyük kataloglara, fiyat listelerine, el kitaplarına ayrı bir özen gösterin. Tarihleri geçmiş mi, geçtiyse hala işinize yarayacak mı? Bu soruları kendinize sorun. Eğer hala işinize yarayacaklarını düşünüyorsanız, dolaba kaldırın. Böylece masa üstündeki evrakların %80 'ini atacağınız ya da dolaba kaldıracağınızı varsayıyoruz. Kalan evrakları konularına göre sınıflandırın. Bu sırada da atacağınız evraklar çıkacaktır.

4. Evrakların dışında kalan cihaz ve gereçleri masaya geri koymaya başlayın.
Bilgisayar, varsa yazıcı, telefon, takvim, boş not kağıtları, kalemlik, ataçlar, raptiyeler ve benzeri. Her zaman kullandıklarınızı masanın üzerinde tutun, diğerlerini dolaplara kaldırın ya da başkalarına verin. Arızalı, çalışmayan cihazlardan kurtulun. Masanızda kaç tane kalem var, hiç saydınız mı? Kaç tanesini kullanıyorsunuz? Masanızda gerçekten ihtiyaç duyduğunuz bir şey olup olmadığını anlamak için kendinize üç soru sorun;
a) Bu nesneden hoşlanıyor muyum, bir anısı mı var?
b) Bu gerçekten faydalı bir nesne mi?
c) Bu benim masama ait mi?
Yanıtlarınız hayır ise atın gitsin.

5. Masanızda kaç tane ajanda ve takvim olduğuna bakın.
Eğer yapabiliyorsanız sadece bir tane bulundurun. Bu bilgisayarınızdaki bir yazılımda olabilir. Ama sadece bir tane.

6. Kişisel gereçler.
Masanızda kaç tane fotoğraf, oyuncak ve ödül var? En aza indirin. Mümkün ise en fazla iki ya da üç.

7. Çalışma masanızın üzerinin depolama alanı olmadığını sık sık anımsayın.
Her gün ihtiyaç duyarak kullanacaklarınız dışında arşiv amaçlı kullanmayın.

8. Masanızın yanında her zaman bir çöp kutusu bulundurun.
Çöp kutusunu kullanırken acımasız olun. Bir evrak elinize geçtiğinde, kendinize soracağınız dört soru var:
a) Bu evrak gerekli mi?
b) Bu evraktaki bilgi ile ilgili tarih geçmiş mi?
c) Bu bilgiyi benden başka bir kişi kullanabilir mi?
d) Eğer bunu atarsan yaşamım değişir mi?
Sakladığınız evrakların %80'ine tekrar dönüp bakmazsınız. O zaman niçin saklamaya uğraşıyorsunuz?

9. Örnek bir dosyalama ve sınıflandırma sistemi. Siz de buna benzer bir yapı oluşturabilirsiniz.
- DEVAM EDEN İŞLER: Farklı kategorilere göre düzenlenmiş, sürekli yapılan işlerle ilgili evraklar.
- BUGÜN: İçinde bulunduğunuz gün yapılacak işlere ait belgeler.
- DOSYALANACAK: Belli bir süre saklandıktan sonra, dolaba kaldırılacaklar. Örneğin kendinize bir hafta süre verin ve her hafta bittiğinde bu sınıfta bulunan evrakları inceleyip, ne yapacağınıza karar verin.
- OKUNACAK: Dergiler, gazeteler, makaleler, internetten bularak yazıcıdan çıktısını aldığınız görüşler. Bunları okumak için kendinize bir süre ayırın. Eğer önemli ise zaten vaktinden önce okuyarak, sınıflandıracaksınız. Belirli bir süre içerisinde okumadıysanız, yeterince önemli değildir.
- ÇÖP: Bu kategori elektronik postalar için geçerli. Gelen lüzumsuz mesajları buraya alın ve silin. Ancak silmeden önce bir listeden geliyorsa ve artık o listeden gelen mesajlara ihtiyaç duymuyorsanız, liste aboneliğinizi iptal edin. Dikkat, eğer "spam" ile karşı karşıya iseniz, bu tür bir mesaja yanıt vermek, çok uzun bir süre bu tür mesajları alamaya devam etmeniz anlamına gelebilir.

10. Evet, farkındaysanız artık düzenli bir masanız var. Bravo.
Buraya kadar işin kolay kısmıydı. Bu düzeni devam ettirmek daha zor. Her gün iş sonunda masanızı düzenlemek için on, onbeş dakikayı kendinize ayırın. Böylece ertesi sabah işe geldiğinizde masanızdaki gereksiz işlerle vakit kaybetmezsiniz.

Sonuna geldik. Tebrik ederim. Artık kendinize bir ödül verebilirsiniz. Bana sorarsanız, benim masam inanılmaz derecede dağınık. Bir gün ben de bu öğütleri yerine getireceğim. Herhalde benim masadaki lüzumsuz evrak oranı %90'nın üzerindedir. Siz de ne kadar?


MEKAN: FANYA

Adını, balıkçıların kullandığı ağlarla ilgili bir terimden alan "Fanya", İstanbul'da ne zaman, nerede, ne ile karşılaşacağınızı önceden tahmin edemeyeceğinizi bir kez daha size anımsatacak güzel bir örnek. İstanbul Anadolu yakasında Erenköy'de bir apartmanın alt katında, ara sokakta şirin bir balık lokantası.

Haran ve Mehmet Adısönmez çifti, Fanya'yı iki senedir işletiyorlar. Geçtiğimiz aylarda dekorasyonunu yeniledikleri mekanda, yaklaşık kırk kişiye aynı anda servis yapılabiliyor.

Mevsimine bağlı olarak değişik yemekler, ara sıcak, başlangıç ve meze bulabileceğiniz Fanya'da, özellikle midyeli pilav ve hamsi'yi muhakkak deneyin. Hamsi'nin pek çok farklı pişiriminin olduğunu burada göreceksiniz.

Fiyatlar makul, lezzetler çok iyi. Ailece gidilebilecek, rahat ve keyifli bir ortamda sohbet edilerek, deniz ürünleri yenebilecek bir mekan.

Perşembe, Cuma ve Cumartesi akşamları rezervasyon yaptırarak gitmenizde yarar var.

Gitmek isteyenler için telefonları; 216-3565189


FİLM: THE SNATCH - KAPIŞMA

Yer altı dünyası kara mizah türü bir filmle karşımızda. Yönetmenliğini Guy Ritchie'nin yaptığı "The Snatch - Kapışma" 'da kalabalık bir oyuncu kadrosu yer alıyor. Hemen öne çıkanları sıralarsak; Benicio Del Toro, Dennis Farina, Vinnie Jones, Brad Pitt, Rade Serbedzija, Jason Statham, Alan Ford ve Mike Reid.

"Lock, Stock And Two Smoking Barrels" yönetmen Ritchie'yi anımsayacağınız bir film. Oyuncuların bir kısmı bu filmde de yer alıyor. Filmin senaryosunu da Ritchie yazmış.

Del Toro "Fear And Loathing In Las Vegas", Farina "Get Shorty", Jones "Gone In Sixty Seconds", Pitt "Fight Club" ve "Meet Joe Black", Sebedzija "Space Cowboys", Statham "Lock, Stock And Two Smoking Barrels" filmlerinden anımsanacaklar.

Yasal olmayan boks ve dövüş müsabakalarına oyuncu bulan Turkish, elindeki boksör bir kavgada sakatlanınca zor durumda kalır. Organizatör aynı zamanda bahisçi olduğu için Turkish'ten muhakkak bir adam getirmesini ister. Turkish, boksörü sakatlayan çingene Pitt'ten dövüşmesini ister. Ancak şike yapılacak ve Pitt yenilecektir. Ne yazık ki, çingene kendini tutamaz ve maçı kazanır. Bu arada aynı zaman diliminde bir başka yerde gerçekleştirilen soygunda büyük bir elmas çalınır. Satılmak üzere yola çıkar. Öykü birbirinden farklı gibi görünen bu iki konunun zaman içerisinde birleşmesiyle devam ediyor.

Filmdeki karakterlerden birisinin adının "Turkish" olması da ilginç.

Komedi, kavga, yer altı dünyasının acımasızlığı, soygun hepsi bir arada. Bu arada insanların ne kadar sığ düşünebildiği de gözler önüne seriliyor. Hanımlar izleyiciler fazla vahşi ve kanlı bulabilirler. Benim kanıma göre izlenmesi gereken filmlerden. Ancak yine de siz biraz daha araştırma yaptıktan sonra karar verin. Kan görmeye dayanamıyorsanız rahatsız olabilirsiniz. Ayrıca Cockney aksanı ile İngilizce konuşanları anlamak da bir başka sorun.  


SÖZ: CHRİSTOPHER COLUMBUS

Kristof Kolomb'u kıskananlar Amerika'yı keşfetmenin herkesin yapabileceği bir iş olduğunu söyler. Kolomb'da bir gün herkesi toplar ve elindeki yumurtayı göstererek, bunu masanın üstünde dik durdurmayı başarana altın vaad eder. Kimse beceremez. En sonunda kendisi yumurtayı alır, masaya vurur. Ucu biraz ezilince yumurta dik durur.

Oradakiler; "Aaa, bunu biz de yapardık" derler.

Kolomb'da taşı gediğine koyar. "Benden gördükten sonra"

Bu anektodu sayın Faruk Karaman [turkeyhightech] grubunda bir mesajına iliştirmişti. Kendisine teşekkür ederiz.

Christopher Columbus (1451-1506) İspanya adına denizlere açılan İtalyan asıllı kaşiftir. 1492'de Asya'ya gitmek üzere yola çıkıp, Amerika'ya ulaşmıştı. 


M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
47. Sayı önceki yazı 47. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye