|
"Öykülerle Sözcükler" 25.10.2001 Nezih Kuleyin - netyorum.com / Sayı: 89
AZERİ
Azerbaycan diye bir ülkenin varlığı, ilk kez ilkokul dördüncü sınıfta
dikkatimi çekmişti. Hemen, bu adın Hazar Denizi ile ilişkili olduğunu kavrayıp,
bu ülkenin adının böyle bir bağlantıyla gerçekleşmiş olabileceğini de
hissetmiştim. Ama hiç önemsemeden yaşamımı sürdürmeye devam ederken, çok değişik
bir öyküsü olduğunu fark ettim; "Azer" ve "Azeri" sözcüğünün.
Yıllar gelip geçiyor, biz de lise bir'e başlıyorduk ki, sırada Elazığ’ın Palu
ilçesinden bizim liseye yeni geldiğini öğrendiğimiz birinin olduğunu fark ettik;
Yusuf. Yusuf, inanılmaz güzel folklor oynar, iyi koşar, az konuşur, bu
özellikleri ile de bize hiç benzemeyen biriydi. Bir gün, Coğrafya dersinde benim
kulağıma eğilip “şu Hazar Denizini görüyor musun? Bizim oralarda da kocaman bir
Hazar Gölü var” dediğinde içimden “bu sözcükte bir şey var” diye düşünmeme
rağmen bütün bunları anımsadığım Bakü’de size aktaracağım sohbete kadar yine de
çok fazla düşünmedim.
Yusuf’un bana düşünmem için ilk uyarıyı yapmasının üzerinden yirmi yıldan fazla
bir süre geçtikten sonra daha önceki yazılarımda size söz ettiğim Azerbaycanlı
deneysel sosyolog Ahmet Musayev ile bir gün Bakü’de Hazar Denizi kenarında çay
içip büyük bir özlemle denize bakarken “gerçeklerin beklenmedik zamanlarda
ortaya çıkması” kuralı işledi ve ben Azeri sözcüğünün arkasındaki gerçeği
öğrendim.
Şüphesiz biz sözcükler üzerine sohbet için gitmemiştik, Hazar Denizinin
kenarına. Ama sohbet öyle bir noktaya geldi ki, ben ister istemez neden Türkçe
konuşan Azeri’lerle Türk’lerin aynı adı taşımadıklarını sorduğumda Ahmet
Musayev’in yanıtı şöyle olmuştu.
“Türkler göçebelikten ayrıldıkları an yerleştikleri yöre ile anılan şehir
devletleri kurarlar. Gazneli’ler, Karahanlı’lar hep böyle türemiştir. Azeriler
de adlarını işte bu denizden aldılar ve Hazar sözcüğünün başındaki “H” harfi
zamanla düştü ve Azeri olarak anılmaya başladılar. Ama seni ilgilendiren bir
başka şey söyleyeceğim sana. Ruslar ve Batılılar bu denize, denizde yaşayan ve
havyar veren balığın adından dolayı Karpiysoke More ya da Casperien
Sea derler. İranlılar Derya-yı Hezer ve siz Hazar Denizi
dersiniz. Biz ise Hazer Denizi deriz. Nedeni şu; sözünü kesmemek için
nefesimi tutmuştum ama o tam bu aşamada çok önemli şeyleri anlatan insanların
mutluluğu ile önce çayları tazelettirdi ve sonra kaldığı yerden devam etti.
“Azer ateş demektir. Bildiğin gibi bu denizin altı alabildiğince petrol dolu.
Dolayısı ile bu ham petrol biz buraya geldiğimizde suyun üzerine çıkıyor ve
yanıyordu. Bunun için biz bu denize yanan deniz anlamında Hazer Denizi dedik.
Azeri de sözcük anlamı olarak bir yandan hazerli anlamına gelirken, diğer yandan
da ateş ile ilgili anlamına gelir. Fuzuli'de şiirlerinde daha çok ikinci anlamda
kullanır”
Açıklama çok tatmin ediciydi ama çözmem gereken bir sorun vardı. Neden
Elazığ’daki göle de Hazar Gölü deniyordu oradan da petrol çıkmıyordu ya. Önce
Azerbaycan’dan geçmiş zamanlarda göç eden Azeri’lerin oraya gelip o göle o adı
taktıklarını düşündüm ama gerçek öyle değildi. Hazar Gölü’ de sönmüş bir
yanardağın tam tepe noktasındaydı. O da aslında bir ateş gölüydü ve bu adı
almakta en az denizi kadar haklıydı.
Nezih Kuleyin
e-posta:
nezih@semor.com.tr
netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel
yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine
tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya
link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)
|