|
05.04.2001 Nesrin Kavak - netyorum.com / Sayı: 65
İNSANLARI ANLAMAK
Zaman zaman başkaları tarafından iyi anlaşılamadığımızdan, kendimizi iyi
ifade edemediğimizden yada başkalarını anlayamadığımızdan şikayet eder dururuz.
Bu durum ile hepimiz hayatımızın belirli dönemlerinde karşılaşmışızdır. Hatta
belki felsefesini yaparak derinlemesine konuyu incelemiş, yada umursamadan
yalnızca şikayetimizi dile getirmişizdir.
Bir olayı ifade etmenin, bir düşünceyi söylemenin bin bir çeşit yolu vardır.
Sesinizin tonu, seçtiğiniz kelimeler, konuşmaya başladığınız zaman söylediğiniz
ilk kelime, sizin aslında istemediğiniz bir biçimde algılanmanıza neden
olabilir. Fakat ağzınızdan çıkan bir sözün, yada yazdığınız bir kelimenin artık
dönüşü yoktur.
Hep insanları anlamayı isteriz. Fakat öncelikle, kendimizi anlayabilsek; neden
yapıldığımızı, gerçekten ne olduğumuzu, neden böyle davrandığımızı, güçlü
yanlarımızı ve onları nasıl kuvvetlendirebileceğimizi, zayıflıklarımızı
anlayabilsek, onların üstesinden de gelmeyi bilebilirdik.
Hep insanları değiştirmeyi isteriz. Diğer insanları anlamaya çalışırken, bizden
değişik oldukları için yanlış olmadıklarının farkına varabiliyor muyuz? Bir
insanı
seviyorsunuz, ama onun beğenmediğiniz yönleri var, onu değiştirmek istiyorsunuz.
Peki hiç düşündünüz mü? O insan değişince, sizin sevdiğiniz insan mı olacak,
yoksa başka bir insan mı? İnsanları olduğu gibi kabul etmeli, herşeyi ile,
bütünüyle. İnsanlar değişime karşı değildir. Onlar değiştirilmeye karşıdırlar.
Hep olaylara kendimiz açısından bakarız. Peki hiç empatiyi denediniz mi? Empati;
bir insanın kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve
düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır. Kişiler ile iletişim kurarken, ne
olduğumuzu değil, karşımızdakinin bizi nasıl gördüğünü düşünerek iletişimde
bulunuruz. Bu da bizim kendimize güven duymamızı engeller. Oysa Goethe şöyle
söylemiş; "Siz kendinize inanın başkaları da size inanacaktır"
İnsanlara karşı ne kadar dürüstüz? Bu sorunun cevabını; Shakespeare "İşte bu
herşeyin üstünde, kendine karşı dürüst olmak...Sonra günün geceyi izlediği gibi
o kişi artık herkese karşı dürüst olacaktır" diyerek vermiştir. Peki biz
kendimize karşı dürüst müyüz?
Eğer insanları anlamak ve anlaşılmak istiyorsak atalarımızın söylediği gibi,
öncelikle iğneyi kendimize, çuvaldızı başkalarına batırmalıyız. Kendimize nasıl
davranılmasını istiyorsak, başkalarına da öyle davranmalıyız. Kimsenin bize
karşı olduğu yok, onlar sadece kendi taraflarını tutuyorlar. Bunun için onları
suçlayabilir miyiz?
Dale Carnegie'den birkaç tavsiye ile yazımı noktalamak istiyorum:
- Karşınızdakinin fikirlerine saygı gösterin ve asla "yanılıyorsun" demeyin
- Eğer hatalıysanız bunu hemen kabul edin.
- Konuşmaya içten bir iltifat ve övgüyle başlayın.
- İyi bir dinleyici olun, karşınızdakine kendinden bahsetmesine izin verin.
- Yargılamayın ki, yargılanmayınız.
- Eleştirmeyin, suçlamayın, şikayet etmeyin.
- Eleştiri boşunadır, çünkü insanları kendilerini savunmaya ve genellikle
kendini haklı görmeye iter.
- Karşımızdakilerle ancak, onlar bizimle ilgilendiğinde ilgileniriz.
- Çoğu insan, tek istedikleri kendilerini dinleyecek biri olmadığı zaman
doktorunu arar.
- Fikirlerinin yanlışlığı kanıtlanan kişi, hala aynı fikirleri savunur.
- Nefreti nefretle değil, ancak sevgiyle yok edebilirsiniz.
Nesrin Kavak
e- posta:
nkavak@kutpo.com.tr
|