|
29.03.2001 Nesrin Kavak - netyorum.com / Sayı: 64
YAŞAMAK - 2
Hani sözü,
bir ömür gönlümüzce ve mutlulukla neden olmasın…diye bırakmıştım ya,
kaldığım yerden devam etmek istiyorum. Hergüne bir yaşama sevinci, küçük bir
mutlulukla başlamaya karar verdim, bir süre önce. Sonra her sabah, beni mutlu
edecek küçük sevinçler aramaya ve belirlemeye başladım. Çok soğuk bir kış
sabahı, kirpiklerime kar tanelerinin narin dokunuşunu hissettim, bugüne kadar
hiç farketmediğim, gözden kaçırdığım bir olaydı bu… O ana kadar kimbilir kaç kez
olmuştu. Sonra bir sabah, küçük mutluluğumun ne olacağını düşünürken, kar
yağdığı için buzlu olan kaldırımda zorlukla yürümeye çalışırken, bir de baktım,
güneş ışınlarının buzun üzerinde yaptığı oyunu farkettim. Kar tanelerinin
parlaklığını görünce, sanki her tarafta milyonlarca inci tanesi görmüş gibi
oldum, içime ayrı bir mutluluk doldu. Bu sabah pencereyi açtığımda kuş seslerini
duydum, bir sürü kuş sesi. Sonra güneşin yavaş yavaş yükselişini farkettim.
"İşte", dedim, "bu sabah ki yaşama sevincim". Hani her zaman derler ya, bakmakla
görmek farklı şeylerdir, diye. Yalnızca bakmayı ve görmeyi daha doğrusu görmeyi
istemek gerek. Herşey o zaman ne kadar canlı, ne kadar anlamlı…
Hayatın anlamı küçük ayrıntılarda gizli. "Bu kadar stresli, bu kadar yoğun, bu
kadar zor bir hayatın içinde ayrıntılarla uğraşmaya vakit var mı?" diyeceksiniz.
Siz de haklısınız. Ama başka türlü yaşamayı nasıl başaracağız?
Benim yazdıklarımı okuyunca, ne kadar iyimser, ne kadar mutlu y ada ne kadar
rahat da bunları düşünebiliyor, diyebilirsiniz. Fakat hayatı; acısı ve tatlısı,
üzüntüsü ve kederi ile birlikte kabul ederek yaşamalı. İçimizden geldiği gibi
istediğimiz gibi yaşamalı. Sayın Doğan Cüceloğlu'nun deyimiyle "mış gibi
yaşamamalı". Ağlamak istiyorsak ağlamalı, üzüntülüysek üzüntümüzü, mutluysak
mutluluğumuzu hissettiğimiz gibi yaşamalıyız.
En çok zorlandığımız konulardan bir tanesi, geçmişi geçmişte bırakarak bugünü
yaşamak. Sürekli geçmişimizde olan olayları düşünüyoruz. Geçmişte çözemediğimiz
problemleri bugüne getiriyoruz. Doğal olarak da bugünün sorunlarını geleceğe
taşıyoruz. Bir düşünürün söylediği gibi "Bugünün çamaşırı, dünün güneşiyle
kurutulamaz" .
Unutulmaması gereken bir noktada her anın tek olduğu. Hiçbir anı bir daha
yaşamamıza imkan yok ve zaman çok hızlı akıyor. Ne düşünüyor, ne hissediyor, ne
yapmak istiyorsak içinde bulunduğumuz o anda yapmalıyız, isteklerimizi
ertelememeliyiz. Her anın, her saniyenin hakkını vererek yaşamalıyız.
Düşünebiliyor musunuz? Hep mutlu yaşadığınızı, bu sizce monoton olmaz mıydı?
Monotonluk deyince, hayatımızın monoton olup olmaması yine bizim elimizde. Yine
ufak sevinçler gibi ufak değişikliklerle yaşamınızı monotonluktan
kurtarabilirsiniz. Örneğin, öğrenci iseniz, derslerde oturduğunuz yeri
değiştirin. Çalışıyorsanız, her gün yolun sağındaki kaldırımından gidiyorsanız,
bu sefer solundan gidin. Serviste, otobüste, minibüste, vapurda nerede olursanız
olun her zaman oturduğunuz yeri değiştirin. Emin olun işe yarıyor. Çok mu
sıkıldınız? Kendinizde değişiklikler yapın, saçınızı kestirin, rengini
değiştirin, çok mu zor, buna cesaret edemiyor musunuz? O halde alışverişe çıkın,
tarzınız olmayan şeyleri deneyin. Hiç girmeyeceğiniz mağazalara girin, sinemaya
gidin… Hayatınızı değiştirmek ve anlamlandırmak sizin elinizde. Bunu sizden
başka kimse yapamaz.
Hayattaki herşeyi sevin, sevgi herşeyin ilacı ve kaynağı. Yeter ki sevmesini
bilelim, sevdiğimizi sahiplenme bencilliğine düşmeden…
Sevgiyle….
Nesrin Kavak
e- posta:
nkavak@kutpo.com.tr
|