| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

05.04.2001 Yalçın Altın - netyorum.com / Sayı: 65

BİR ŞEYE SAHİP OLMAYI İSTEMEMEK

Bir zamanlar bir dostum vardı. Temel yaşam görüşü; insanın bir şeye sahip olmamasıydı. Daha ayrıntılı bir şekilde söyleyecek olursak, bir insanın başına gelebilecek üç felaketin varlığına inanırdı. Bunlar:

1.Şöhret, 2.Varlık, 3.İtibar 'dı.

Annesiyle babası ona göre burjuvaydılar ve daima sahip olması gerektiği konusunda ısrar ediyorlardı.Yıllar boyunca onu, "bir şeye sahip olmamak gerektiği çocukça düşüncesinden" kurtarmak için yalvardılar. Aldatmacalara başvurdular. Ttehdit ettiler, tartıştılar ve ellerinden ne gelirse yaptılar, oğullarına. İşin en üzücü yanıda, "senin gibi çok büyük şeyler elde edebilecek zeki bir insanın bir şeye sahip olmayarak yaşamını boşa harcaması" dediler.

Ama dostum en az anne ve babası kadar inatçı ve hoşgörüsüzdü. Yalnızca basit bir şekilde bir şeye sahip olmayı red ediyordu. Bir şeye sahip olmaya çalışmamasının nedeni, tembel bir insan olması değildi. Tam tersine olağanüstü derecede etken ve üretken bir zihni vardı. Evet, okula fazla dayanamayıp genç yaşta okul ile ilişkisini kesmişti ama zamanının büyük bir bölümünü kütüphanede geçiriyordu. Hırslı bir okuyucu ve araştırmacıydı; tıpkı büyük bir söğüt ağacının suya duyduğu arzu gibi, o da bilgiye karşı büyük bir arzu duyuyordu. Fakat, "Bütün bu bilgileri ne yapacaksın? Bunları hangi dişe dokunur işte kullanacaksın? Bunlar bir şey elde etmene yarayacak mı?" diye sorulduğunda, "Size daha önceden de binlerce kez söyledim; bu bilgileri herhangi bir şeyi elde etmek için kullanmayacağım" yanıtını veriyordu.

Hiç şüphe yok ki, dostumu bir şey elde etmekten alıkoyan şeyin tembellik ya da yeteneksizlik olmadığını anlamış olmalısınız. Onun anlayışına göre bir şeyler elde etmek yanlıştı.

Bir gün çok öfkelenip birdenbire patlayıverdiğinde, annesine ve babasına şöyle dedi; "Her şeyin canı cehenneme. Bir şeye sahip olmaktansa, bir milyar kez çarmıha gerilmeyi ve her seferinde en dayanılmaz acıları çekerek ölmeyi tercih ederim."

Bu noktada annesi ve babası durumun ciddiyetini kavrayıp, oğullarını bir psikoloğa göndermeye karar verdiler. Tabii ki, genç insanın doğası hakkında hiç bir bilgiye sahip olmayan yaşlı ve dar kafalı bir psikolog seçtiklerini söylemeye gerek yok. Delikanlı, psikoloğa karşı son derece saygılı davransa da, kesinlikle işbirliğine yanaşmayıp, yüzünde hemen hemen yapmacık bir gülümsemeyle üstün ve soğuk bir sessizlik içinde adamı sık sık sinirlendirirdi.

Bir kaç ay sonra psikiyatrist, elleri boş bir şekilde dostumun annesi ve babası ile görüşüp doğru tanıyı bulduğunu söyledi, ama pek bir tedavi olasılığı olmadığını da ekledi.

Dostumun anne ve babası; "Peki tanı nedir?" diye sorduklarında, psikolog; "Şey" dedi bilgece "Oğlunuzun temel sorununun bir şeye sahip olmayı istememesi olduğuna inanıyorum".

Ya siz sevgili okuyucularım, siz neler çıkarıyorsunuz bu yazıdan?

Yalçın Altın
e- posta: yaltin@hotmail.com 


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
65. Sayı önceki yazı 65. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye