| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Öykülerle Sözcükler" 11.01.2001 Nezih Kuleyin - netyorum.com / Sayı: 54

İSİM

Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerin daha sağlam bir temel üzerinde yürütülmesi amacı ile kurulan komitelerden bilişim ile ilgili olanının başkanlığını yaptığım dönemde oldukça geniş bir ekip ile Kazakistan'a gitmiştik.

O zaman başkent Almaati (elma altı demektir) idi. Daha sonra Astana oldu. Oldukça kişilikli bir kent olduğu etkisi uyandırmıştı bende. Bir akşam, kesinlikle kazak yemekleri yememiz gerektiğini düşünerek Almaati'deki en ünlü kazak lokantasının hangisi olduğunu soruşturarak öğrendik, Tomris Restoran'dı gitmemiz gereken yer.

Akşam yemeğinden inanılmaz derecede zevk alıyorduk. Çünkü kazak yemekleri bizim damak zevkimize birebir uymaktaydı. Hamur ve et karışımı yemeklerin hemen hemen hepsi inanılmaz derecede nefisti, kımız dışında. Anadolu'ya gelen boyların süreç içerisinde kımızı bırakıp neden rakıya döndüklerini o gün anladım. Çok doğru bir karar vermişlerdi.

Restoranın sahibi bayan, o akşam yemekte bizimle ilgilenmekte iken, ben duvardaki resimde askerlerin tahta bir taht üzerinde ayağa kaldırdıkları kadının kim olduğunu sordum. Kadın bana; "Onun atı Tomiris" dedi.

Kazaklar; "ad" 'ı "at" diye söylüyorlardı. Kazaklar bile ad benzeri birşey söylediklerine göre bizim kullandığımız "isim" sözcüğü nereden geliyordu? Türkçe sözlüklerde ismin karşılığında ad yazıyor olması ismin Türkçe'de ne anlamda kullanıldığını belki açıklayabiliyordu ama ismin nereden geldiğini açıklayamıyordu.

Ben, bu sözcüğün nereden geldiği konusunda şöyle bir akıl yürüttüm; Acaba okuyucularımız ne der diye de ciddi ciddi düşünüyorum.

Sözcüğün özüne inme sürecim bir devlet dairesinden görevden alınmış olan bir arkadaşımdan bir destek istediğimde "Bak Nezih, benim o dairede artık esamem okunmaz" demesi ile başladı.

Neydi bu esame ve neden okunmuyordu?

Osmanlıca Türkçe sözlüklerde "esami" karşılığında "isimler" diyordu ama asıl çok daha önemli bir şey öğrendim bir süre sonra. Osmanlı'da küçük ücretli Yeniçerilerin maaşlarını aldıkları deftere "esame defteri" deniyordu. Yani isim defteri. "Esamesi bile okunmamak" aslında kökü çok eski bir deyimdi, az para alacaklar listesinde bile olmamak anlamına geliyordu.

"Esam" bizim dilimizin ses uyumlarına uymadığı için kendini yenileyerek zamanla "isim" olarak yaşamını sürdürmeye başlamıştı Türkçe'de. 

Ama çanlar onun için de çalıyor artık. Bence kendini "ad" 'a karşı korumada çok şansı yok.

Nezih Kuleyin
elektronik posta: nezih@semor.com.tr


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
54. Sayı önceki yazı 54. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye