| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Yansımalar" 11.01.2001 Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 54

İçindekiler;

  • Konu: Tematik Siteler
  • Konu: 3Dfx'te Nvidia'ya Gitti
  • Konu: Türk Overclock
  • Film: Meet The Parents - Zor Baba
  • Film: Woman On Top - Üstteki Kadın
  • Mekan: Taksim Sanat Evi
  • Söz: Paul Henri Dietrich d'Holbach

 


KONU: TEMATİK SİTELER

Tematik televizyon kanallarını izliyorsanız, izlenme oranları ile ilgili olarak ölçüm şirketi hakkında yaptıkları yayınları ve aktardıkları bilgileri de biliyorsunuz demektir. Bunlar hangi kanallar? National Geographic TV, Fashion TV, Number One TV gibi.

Kısaca özetleyeyim; bu kanallara verilen reklamlar için reklamverenler ölçüm şirketinin verilerini kullanıyorlar. Bu ölçüm sonuçlarının gerçeği ne kadar yansıttığı uzun sürelerdir tartışılıyor. Tematik kanallar haklı olarak, izleme oranlarının sadece kanalın ne kadar izlendiği ile belirlenmesini değil, kimlerin izlediğinin ve hedef kitlenin doğru seçilmesi ile belirlenmesi gerektiğini belirtiyorlar.

Aynı durumu internet sitelerine uygulayabilir miyiz? Tematik internet sitelerinin reklam (banner) gösterim sayısına göre gelir etmesi mi daha doğrudur, yoksa hedef kitleye yönelik daha az sayıda gösterimden aynı geliri elde etmesi mi?

Kanımca, bu tür durumlarda yüz gösterim ile onbin gösterim aynı etkiyi ortaya çıkarabilir. Reklam verenlerin bu hususu göz önüne alacaklarını düşünüyorum. Bu konuda faaliyet gösteren şirketler son dönemde kullanıcı profillerini belirleyerek, bu profile uygun reklam gösterimi sağlayarak, bu doğrultuda bir adım attılar. Bu çalışmaların arkası gelecek ve anlayış değişecek.

Nitelik mi önemli, nicelik mi? Sağlam içerikli, tematik siteler ön plana çıkacak.


KONU: 3Dfx'TE NVIDIA'YA GİTTİ

Oyun oynayanların dünyaya bakış açısını değiştiren, sıfırdan başlayıp zirveye çıkan bir marka daha kendisinden sonra pazara girerek atak yapan bir markanın gücü altında ezildi gitti ve devredildi.

Maalesef, 3Dfx grafik kartı işlemcisi üreticisi havlu attı ve bir diğer grafik kartı işlemcisi üreticisi Nvidia tarafından alındı.

1996 senesinde bilgisayar dünyasındaki grafik kartları sahasına bir bomba gibi düştü 3Dfx "Voodoo". Bir grafik işlemcisi yapmışlardı ancak bu işlemci ile üretilen grafik kartından görüntü alabilmeniz için bilgisayarınızda bir başka grafik kartı daha olmak zorundaydı. Ana grafik kartınıza ek olarak 3Dfx işlemcili kart kullanabiliyordunuz. 3Dfx bunun için Glide adında bir grafik ara birimi çıkarmış ve bu ara birim ile üretilen oyunlarda hem performans hem de görüntü kalitesi açısından çok iyi sonuçlar elde etmeye başlamıştı. Bir anda pazarı ele geçirdiler. Pek çok kullanıcı mevcut grafik kartının yanına bir tane de 3Dfx kartı alınıyordu. Hatta iki tanesi birbirine eklenerek müthiş performanslar elde ediliyordu. Zaman içerisinde bu grafik işlemcinin yetenekleri ve kapasitesi gelişti.

Ancak bu esnada diğer şirketlerde boş durmuyorlardı. Nvidia isimli bir başka şirkette farklı bir grafik işlemci geliştirdi. Üstelik bu grafik işlemcili kartlar ek olmuyorlar ve standart kabul edilen SGI'ın OpenGL'ini ve Microsoft'un DirectX'ini doğrudan destekliyordu. Oyun üreticileri bunun üzerine doğrudan atladılar çünkü uyum sorunları ortadan kalkmıştı.

Yine de 3Dfx için herşey yolunda gidebilirdi. Çünkü bir süre sonra onlarda ek kart olmaksızın çalışabilecek ve standart kabul edilen geliştirme birimlerini kullandıracak ürünlerini hazırladılar. Ancak kanımca stratejik bir hata yaparak STB grafik kartı üretici firmayı satın aldılar. O ana kadar pek çok grafik kartı üreticisine sadece grafik işlemci satan firma, bir anda müşterisi olan grafik kartı üreticileri ile rakip konuma geldi. Bu arada Nvidia, sadece grafik işlemci üretiyor ve üretici firmalarla anlaşmalarını sağlamlaştırıyordu. Ardı ardına da performansı ve özellikleri geliştirilmiş modelleri pazara sunuyordu.

3Dfx pazara söz verdiği tarihlerde bazı ürünleri yetiştiremedi. 1996-1998 senelerinde diğer şirketler 3Dfx'in performansını ve özelliklerini yakalamaya çalışırken, 1999'dan itibaren durum tamamen değişti. 3Dfx, Nvidia'yı izlemeye başladı.

Son nokta ise Nvidia'nın Microsoft'un yakın bir gelecekte pazara sunacağı oyun bilgisayarı "XBox" 'ın grafik işlemcisini üretecek firma anlaşmasını imzalaması ile kondu.

3Dfx, büyük bir borç altında. Nvidia, 3Dfx'in tüm patentlerini, personelini ve "Voodoo" ismini devraldı. Aynı zamanda iki şirket arasında devam etmekte olan patent ihlalleri davaları da devre dışı kaldı. Bildiğimiz kadarı ile Nvidia, 3Dfx'den aldığı üretim hatlarını kullanmayı düşünmüyor. Çok da iyi yapıyor.

3Dfx, yılbaşından önce Amerika'daki pek çok satıcıya stoklarında mevcut ürünleri satmamalarını, çıkabilecek teknik sorunlara müdahale edemeyeceğinin duyurdu. Bu da satışları düşürdü.

Ne diyelim, 3Dfx'e yazık oldu. Ancak Nvidia'nın karşısına da bir rakip çıkar. Matrox'mu diyenleri duyar gibiyim. Onlar dört sene önce söz verdikleri sürücüleri kullanıcılarına vermeyerek pazarı çoktan kaybettiler. Bu hareketin kolay kolay da unutulacağını sanmıyorum.

Artık elimizde Nvidia Geforce II Ultra var. Bakalım nereye kadar gidecek? Bu da üretici firmalara bir ders olsun. Mal verdiğin pazara üretim yapan müşterilerine rakip olursan, pazarda çok fazla kalamazsın. Bu kural bizim ülkemiz için geçerli mi? Pek sanmıyorum. Bizde hangi oyun kuralına göre oynanıyor?


KONU: TÜRK OVERCLOCK

Geçenlerde Cem Aygün'le konuşurken, "Türk Overclock" isminde bir internet sitesinde bilgi paylaşımına başladıklarını söyledi. Bilgisayarın başına geçtiğimde ilk işim http://www.turkoc.com adresinde yer alan bu siteye bakmak oldu. Gerçekten çok güzel bir iş çıkarmışlar.

Tasarım gayet güzel. Zaten siteye emek verenlerin listesine baktığınızda daha farklı bir şey olmayacağını anlayabilirsiniz.

Bu sıralarda bilgisayarımın işlemcisini değiştirmeyi düşünüyor, ancak bir türlü karar veremiyordum. Pentium IV 'mü, daha hızlı bir Pentium III 'mü, ya da AMD 'mi. Bu sitedeki bilgiler yardımı ile karar verebildim.

Aslında site overclock üzerine bilgiler diyerek kendisine biraz haksızlık ediyor. Tüm donanımları ve bunların incelemelerini kapsıyor. Bilgisayar parçaları ile ilgili İstanbul pazarındaki fiyatları karşılaştırmalı bulabiliyorsunuz. Başka neler bulabiliyorsunuz? Örneğin, grafik kartlarının sürücülerini, yardımcı yazılımları da bulabiliyorsunuz. Bilgisayar satın alacaksanız bütçenize ve arzu ettiğiniz performansa göre nelerden oluşmalı tabloları da mevcut.

"Overclock" terimine karşılık, "Sonuna Kadar Kullanmak" deyimini seçmişler ve bu felsefede iki uygulama biçimini kendilerine seçmişler;

- Elindeki donanımı kapasitesinin sonuna kadar kullan (harcadığın paranın karşılığını al)
- Yeni donanımları sonuna kadar kullanacaksan satın al (boş yere para harcama)

Yurt dışında bu tür siteler yaygın ancak sadece İngilizce bilenlerin işine yarıyordu. Şimdi bu olanak yabancı dil bilmeyenlere de sağlanmış durumda. Siteye emeği geçenleri kutlarım.

Daha fazla bilgiyi siteyi ziyaret ederek öğrenebilirsiniz.


FİLM: MEET THE PARENTS - ZOR BABA

Bu filmin eleştirilerine baktığınız zaman, "İngilizceniz iyiyse, Amerikan yaşam tarzını biliyorsanız" gibi cümlelere rastlayacaksınız. Bir noktaya kadar katılıyorum ancak çok da gerekli değil. Başroldeki erkek oyuncunun filmdeki soyadının İngilizce "Focker" 'den, Türkçe'ye "Sker" olarak çevrilmesini anlıyorsanız, sorun yok.

"Meet The Parents - Zor Baba" filminin senaryosunu 1992'de de çevrilmesinde yer alan Greg Glienna yazmış. Yönetmen Jay Roach. Başrollerde, Robert De Niro, Ben Stiller, Teri Polo, Blythe Danner yer alıyor. Ayrıca, Nicole DeHuff, Jon Abrahams, Thomas McCarthy, Phyllis George, James Rebhorn ve Owen Wilson'de filmde.

Yönetmen Roach'ı 1997 ve 1999'daki iki "Austin Powers" filminden anımsayacaksınız.

Altı kez Oscarlara aday gösterilmiş ve 1975'de "Godfather II" ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, 1981'de "Raging Bull" ile En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini alan De Niro'yu sinema ile ilgili olan herkesin bildiğini düşünüyorum. Ayrıca geçen sene gösterime giren "Analyze This" 'te de güzel bir performans veriyordu.

Stiller, "There's Something About Mary" ile popüler oldu.Polo, genelde televizyon dizilerinde yer alan bir oyuncu. Danner'da aynı şekilde son senelerde sinemaya geçen, daha önceleri televizyon dizilerinin oyuncusu. Fİlmde, Özellikle Blythe Danner, rolüne çok iyi uyum sağlamış ve iyi bir performans sergiliyor.

Erkek hemşire olan kahramanımız kız arkadaşı ile evlenmek istemektedir. Bunun için kızın babasının onayı gerekir. Bir hafta sonu bu tanışmayı gerçekleştirmek ve aile ile kaynaşmak için ailenin yanına gitmeye karar verirler. Bu kararla birlikte aksilikler birbirini izler. Hani "sakınan göze çöp batar" deyim vardır ya, aynı o şekilde bir filmle karşı karşıyayız.

Keyifli dakikalar geçirmek istiyorsanız, özellikle kız babası iseniz kaçırmayın. Güzel bir komedi filmi. Oyuncuların performansı filmi götürüyor.


FİLM: WOMAN ON TOP - ÜSTTEKİ KADIN

Filmin ilk kısmı bittiğinde özellikle yalnız gelmiş izleyici erkeklerin bir kısmı salonu terk ettiler. Filmin adının yaptığı çağrışımla geldikleri film, belli ki paralarını ve zamanlarını ziyan ettiklerini düşündürmüştü.

Fina Torres'in yönettiği, Vera Blasi'nin eserinden uyarlanan "Woman On Top - Üstteki Kadın", yemek pişirme sanatı ve bunun aşk yaşamına etkileri üzerine bir film.

Penelope Cruz, Murilo Benicio, Harol Perrineau Jr. ve Mark Feuerstein başrollerde.

Yönetmenimiz Torres, Brezilya'dan. 1985'de "Oriana" ile Cannes Film festivalinde ödül almıştı. İspanyol yıldız Cruz'u, "All About My Mother" ve "Hi-Lo Country" filmlerinden, Cruz'un travesti arkadaşı rolündeki Perrineau Jr.'u, "Lulu On The Bridge" ve "Smoke" filmlerinden anımsayabilirsiniz.

Brezilya'da kocası ile bir restoran işleterek yaşamakta olan Cruz, kocasının kendisini aldatması üzerine San Francisco'ya arkadaşının yanına gitmeye karar verir. Cruz'un mesleği mutfak şefi ve yemek yapma ustasıdır. Hazırladığı yemekle bütünleşerek, duygularını yemeğe katmaktadır.

Bu esnada "Passion Food" isimli bir televizyon gösterisine çıkmaya başlar. Kocası da karısının peşinden gelir. Cruz'un en büyük sorunu hareket hastalığına sahip olmasıdır. Asansöre binemez, arabaya bindiğinde kendisi kullanmak zorundadır. Bu araba sorunu yüzünden pek çok yere yürüyerek gider. Rahatsızlık yatakta da başka sorunlara yol açmaktadır.

Brezilya müziğinden güzel örneklerle süslenen, aşk ve komedi üzerine fantastik ve mistik dünyaları da içeren bu filmi televizyon kanallarında gösterileceği zaman kaçırmayın. Cruz'un güzelliğini de göz ardı edemeyiz.


MEKAN: TAKSİM SANAT EVİ

Güzel ve keyifli bir akşam geçirmek için gidebileceğiniz bir mekan; "Taksim Sanat Evi". Bulmak çok kolay. Taksim'den Cihangir'e giderken dört yol ağzında konsolosluğun yanında. Aynı zamanda "Kemancı" 'da burada yer alıyor.

Eğer rezervasyon yaptırdıysanız ve şansınızda yardım ettiyse deniz manzarasında, Kız Kulesini de içine alan bir görünümde akşam yemeği yer ve canlı müzik eşliğinde eğlenebilirsiniz. Rahatsız etmeyen, özenli bir servis var. Mekan geniş olduğu için müzik ve konuşma rahatsız edici değil. Havalandırma sistemi güzel, sigara dumanında kalmıyorsunuz. Sadece restoran olduğunu düşünmeyin, ayrıca bar da mevcut. Bar'da birşeyler içerken de müzik dinleyebiliyorsunuz. Bunun yanısıra dart oynayanlara da rastlayabilirsiniz.

Cuma ve Cumartesi geceleri "Özlem Yüksek & Merih - Sibel ve Grup Terminal" program yapıyorlar. Repertuarlarında günümüz Türkçe pop eserlerine yer veriyorlar. Perşembe akşamları "Greek Gecesi" var. Salı geceleri, "Yasemin Göksu ile Türkü Geceleri", Çarşambaları da "Nur Yoldaş ile Nostalji Geceleri" mevcut. Görebildiğiniz gibi program zengin. Yine de siz gitmeden önce internet'ten programı kontrol edin.

Buraya gittiğiniz herhangi bir gün, gece ve saatte, sanat ve iş dünyasından pek çok tanıdık simayı görmeniz olası.

Yirmi bir senedir faaliyette olan Taksim Sanat Evi, 1996 senesinde Newsweek dergisi tarafından "Dünyanın En İyi Barları" arasında yer almıştı. Halkla ilişkiler müdürlüğünü üstlenen Süeda Çil başarılı çalışmaları ile dikkat çekiyor. Buradan kendisine ve Taksim Sanat Evi'ndeki herkese teşekkür ederiz.

Daha fazla bilgi, fiyatlar, menüler, programlar için internet erişim adresi;

http://www.taksimsanatevi.com


SÖZ: PAUL HENRI DIETRICH d'HOLBACH

1770'li senelerde yaşamış Fransız filozof Paul Henri Dietrich d'Holbach'den bir alıntımız var;

"İnsanlara kendi akıllarına saygı duymaları, cesur olmaları telkin edilmeli ve kendileri için arkasından koşması gereken hayallere gereksinimleri varsa, doğruluk, iyilik ve barış sevgisini benimsemeleri öğretilmelidir".

Burada söz edilenlerin ne kadarını öğretiyoruz, çevremize aktarmaya çalışıyoruz?  


M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
54. Sayı önceki yazı 54. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye