| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Yansımalar" 14.12.2000 Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 51

İçindekiler;

  • Konu: Virüs Gönderen Şirketler
  • Konu: Fare İle Gelen Tehlike
  • Film: Coyote Ugly - Çıtır Kızlar
  • Film: Dancer In The Dark - Karanlıkta Dans
  • Söz: Montaigne

 


KONU: VİRÜS GÖNDEREN ŞİRKETLER

Geçtiğimiz haftanın son günü akşamüstü bir anda elektronik posta kutuma yağmur gibi virüslü mesaj gelmeye başladı. Üstelik bu mesajların tamamı "Anti-virüs yazılımı" satan bir şirketin değişik çalışanlarından geliyordu.

Ben sistemimde sürekli güncellenen bir anti-virüs yazılımı kullandığım ve elektronik mesaj ekinde gelen hiçbir dosyayı karantiya alıp, incelemeden açmadığım için sorun yaşamadım. Ancak bir anlık dikkatsizlik ya da anti-virüs yazılımı kullanmama sonucu ciddi sorunlar yaşayacaklar bulunduğunu biliyorum. Üstelik bu kişilerin bir kısmı tüm çalışmalarını sahip oldukları kişisel bilgisayarlar üzerinde yaparak, para kazanan medya mensupları. Bu gruptaki arkadaşların sistemlerine gelecek bir zarar, orta dönemde iş yapamamalarına neden olacağı için çok riskli.

Bu mesaj bombardımanını düşündüğümde aklıma bazı olasılıklar geldi:

1. Bu bir taktik olabilir. Virüslü mesajları gönderip, sistemleri sorun yaşayan kişilere anti-virüs yazılımını satmak amaçlı.

2. Kendi sattıkları anti-virüs yazılımlarını kullanmamak.

3. Sattıkları anti-virüs yazılımlarının yetersiz olması.

4. Bu işi ciddiye almıyorlar.

Bütün bunların sonunda söyleyeceğim bir şey var; "Bir gün kendilerini medyada bulurlar, anlarlar ne olduğunu". Şu anda ben şirket ismi vermiyorum ancak bunu açıklayacak bir medya mensubuna denk geldikleri zaman sorun yaşayacaklarını garanti edebilirim.


KONU: FARE İLE GELEN TEHLİKE

Geçenlerde bir arkadaşın duyurduğu bir olayı size aktarmak istiyorum. Onun da bir arkadaşının başına gelmiş. Ancak şimdiden uyarayım, bundan sonraki kısmı gece okumayın, rahatsız olabilirsiniz.

Bilgisayarlara çok meraklı birisiymiş bu kişi. Sürekli bilgisayar başında vakit geçirir, internet'ten ayrılmazmış. Bir gece evde bilgisayarın başında oturmuş, o site senin, bu site benim, o kanalda bu arkadaşlar var, bu kanalda şu arkadaşlar var diye, internet'te gezinirken, kapı çalmış. Kapıya bakmak için kalkıp gitmiş, döndüğünde fare (mouse) 'nin kendi kendine hareket ettiğini görmüş.

Ekrandaki kursör anlamsız bir şekilde daireler çiziyormuş. Önce herhalde fare'nin kablosu sıkıştı, titreşimden dolayı oynuyor diye düşünmüş. Ancak bir süre sonra ekranda o esnada açık olan internet gezgininin adres kısmına bir site adresi yazılmış. İnternet bağlantısı da açık olduğu için kısa bir süre içerisinde ekranda bir resim ve yazılar belirmiş.

Bizim arkadaşın arkadaşı ipnotize olmuş şekilde sandalye'ye çakılmış izliyormuş. Ekranda bir telefon numarası ve "Artık zamanı geldi. Yardım etmek için ne bekliyorsun" yazısı belirmiş. Hemen ardından da yazıcı çalışarak, ekrandaki bilgileri kağıda basmış. Evde o esnada yalnız olan arkadaş korkuya kapılarak, bilgisayarın fişini çekmiş ve sistem kapanmış.

İnternet'teki sitenin adresi de kağıdın üzerinde bulunuyormuş. Ertesi sabah bilgisayarını açıp, internet'e bağlanmış ve sitenin adresini yazmış. Gezgin'den gelen mesaj böyle bir sitenin olmadığını anlatmış. Kısa bir araştırma ile sitenin kimin adına kayıtlı olduğunu öğrenmiş.

Kağıttaki telefon numarasını aramak aklına gelmiş. Telefona çıkan kişiye, öğrendiği isimdeki kişi ile görüşmek istediğini söylemiş. Aldığı yanıt; "Bu ismi nereden buldunuz? O benim torunumdu. Geçen sene internet'te bir site hazırlamak için çalışırken, bilgisayarın başında koma halinde bulduk. Ekrandaki bir yazıya bakıyordu. Bir süre sonra da kaybettik. Siz telefon ederek soran dördüncü kişisiniz. Herkes nasıl yardım edebileceğini soruyor"

Arkadaşımız artık bilgisayar kullanmıyor, kullanacak olsa da internet bağlantısı olmayan sistemlerde çalışıyor.


FİLM: COYOTE UGLY - ÇITIR KIZLAR

David McNally 'nin yönettiği "Coyote Ugly - Çıtır Kızlar" filminin senaryosunu, Gina Wendkos yazmış. Bu, McNally'nin yönettiği ilk film.

Başrollerde, Piper Perabo, Adam Garcia, John Goodman, Maria Bello, Melanie Lynskey, Izabella Miko, Tyra Banks yer alıyor.

John Goodman "The Flintstones", "Bringing Out the Dead" filmlerinden anımsanacaktır. Tyra Banks, mankenlik yapıyor.

"Coyote Ugly", New York'ta bir bar adı. Ancak bir anlamı var; "Daha önce tanımadığınız birisi ile geceyi geçirip, sabah aynı yatakta uyandığınızda karşınıza çıkan çirkinliğe verilen ad".

Perabo, Amerika'nın küçük bir kasabasından şarkı sözü yazarı olma sevdası ile New York'a gelen bir kızdır. Büyük şehir yaşamının zorluklarına göğüs gererken, ümidini yitirme noktasında "Coyote Ugly" 'de çalışmaya başlar. Bar, uç noktalarda eğlenmeye çalışanların uğrak yeridir. Su satılmayan barda, bunu bilmeden su isteyen müşterilerin talebi üzerlerine hortumdan su sıkılarak karşılanır. İçkinin, eğlencenin, müziğin doyasıya yaşandığı bir mekanda çalışmaya başlayan Perabo, arzu ettiği yere gelebilecek mi, sorusunun yanıtını filmde bulacaksınız.

Goodman'ın performansı çok iyi. Ayrıca sevgili rollerini paylaşan, Perabo ve Garcia'da başarılı.

New York yaşamını son derece gerçekçi bir şekilde ortaya koyan film, izlenebilecekler arasında yerini aldı. Aşk, başarı, ümit, aile yaşamı, büyük şehirin zorlukları, korkular, arkadaşlık gibi konuları iç içe işleyen, güzel kızların yer aldığı bu filmi, kaçırmayın. 


FİLM: DANCER IN THE DARK - KARANLIKTA DANS

"Dancer In The Dark - Karanlıkta Dans", Lars Von Trier tarafından yazılmış ve yönetilmiş, Cannes Film Festivalinde Von Trier'e "Altın Palmiye", başroldeki Bjork'e de En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandırmış bir film.

Von Trier'i ayrıca 1997 senesinde "Cesar" En İyi Yabancı Film ödülünü aldığı "Breaking The Waves" filmi ile de anımsayabilirsiniz.

Björk, Catherine Deneuve, David Morse, Peter Stormare, Joel Grey ve Vladan Kostic başrollerde.

Björk, İzlandalı şarkıcı ve söz yazarı. Bu ilk film denemesi. Deneuve "Belle de Jour" ve "Indochine", Morse "The Green Mile" ve "The Negotiator", Stormare "Fargo", Grey "Cabaret" filmlerinde yer almışlardı.

Film son derece çarpıcı bir açılışla başlıyor. Bu esnada sinemada, "makinist" seslerini, ıslıkları duymanız olası.

Filmi izleyenler mantık çerçevesinde düşündükleri taktirde filmi beğenmeyebilirler. Ancak duygusal yaklaşanların beğenecekleri muhakkak. "Çok ağlayacaksınız" cümlesini çevresinden duyarak gidenlerin yeterli seviyede filme konsantre olamayacaklarını düşünüyorum. Çünkü bu tür bir şartlanma ile gittiğiniz bu filmde aradıklarınızı mantık zincirinde değerlendireceğiniz zaman konudan uzaklaşabilirsiniz.

Filmin konusuna gelirsek; Björk, Çekoslovakya'dan Amerika'ya göç eden tek çocuk sahibi bir hanımdır. Kendisinde bulunan bir hastalığın oğlunda da olması, körlüğe yol açmaktadır. Oğlunun ameliyatı için çok çalışarak, para biriktirmektedir. Evlerinde oturdukları bir polis memurunun yaptıkları yaşamlarını sonsuza dek değiştirir. Bundan sonraki bölümleri filmden alacağınız keyfi azaltmamak için aktarmıyorum.

İki saat yirmi dakika süren filmi pek çok kişi uzun bulabilir. Duygusal bir müzikal. Yaşamın ne kadar acımasız olabileceğini, paranın neler yaptırabileceğini, annenin çocuğuna verdiği önemi, söz verdiği bir konudan insanın nasıl dönmeyeceğini, yaşama sıkı sıkı sarılmanın ne demek olduğunu aktaran bu film, izlenebilecekler arasında. Björk'ü izlerken bir insanın nasıl bu kadar temiz kalpli ve düşünceli olabileceğini anlamaya çalışın. Bunun yanıtını bulduğunuz anda filmi beğenecekler arasında yerinizi alacaksınız.

Genel sinema izleyicisine hitap etmediğini notlarımıza ekleyelim. Büyük bir olasılıkla Oscar ödüllerinden bir kaçını kazanacak.


SÖZ: MONTAIGNE

Fransız deneme yazarı Montaigne (1533-1592) 'den bir alıntı; "Gülme son haddine varınca gözyaşlarıyla karışıyor. Ağlayan insanla gülen insanın yüzünde beliren çizgiler aynıdır".

Bu söze baktığımızda, ağlamak ile gülmek arasında kesin bir ayırım yapılamadığını mı düşünmek gerekir, acaba? Yoksa, yüzdeki çizgilerin aynı olması iki farklı duygunun birbirine yaklaştığını mı bize anlatıyor? Her koşulda incelemeye değecek bir davranış türü.  


M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
51. Sayı önceki yazı 51. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye