| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Öykülerle Sözcükler" 07.12.2000 Nezih Kuleyin - netyorum.com / Sayı: 50

ŞILLIK

Yazının başlığına bakarak kadınlarla ilgili birşeyler yazacağımı düşündüyseniz şimdiden söyleyeyim "tam değil". Bu yazımda da, bir önceki yazım gibi tatlı adları ile ilgili akıl yürütmelerime devam etmek istiyorum. Doğallıkla, kadınlarla olan bağlantısına da değinmeyi düşünüyorum.

"GAP" 'ın benim yaşamımda çok önemli bir yeri vardır. İlk kez, 1988 yılında Şanlıurfa'ya "GAP 1. Urfa Harran Kalkınma Sempozyumu" için gitmiştim. O zaman Şanlıurfa'da bir tek kalınabilir otel, Harran Oteli idi. Doğal olarak, o otel bildiri sunacak olanlar ile bürokrasimizin üst kademesine ayrılmış olduğundan, biz Tapu Kadastro Bölge Müdürlüğünün üç odalı misafirhanesinde yedi kişi kalmıştık.

Dünyanın en büyük su potansiyellerinden birini yaratacağına inandığımız bir proje için hepimiz oradaydık fakat maalesef misafirhanenin suları akmıyordu. Öğrendim ki, bu güneydoğunun kaderiydi. Büyük su kaynakları elli ile yüz kilometre çevresinden geçiyor olmasına rağmen susuzluk çekiliyordu binyıllardan beri. Öyle ki; "Su Akar Türk Bakar" bir atasözü olarak bölge halkına maledilmişti.

Böyle kasvetli düşünceler içerisinde sempozyuma giderken uzun yıllardan beri bölgeye gidip gelen sosyolog dostum bana, "ilk gelişin mi?" diye sordu. Ben de, "Evet " diye yanıtlayınca, "O zaman en az altı kere daha geleceksin. Çünkü, Urfa'ya bir gelen en az yedi kere daha gelir" demişti.

Dediği doğru çıktı. Bölgenin en büyük arazi toplulaştırma projesini iş olarak aldık ve en az yirmi kere Şanlıurfa yollarına düştük. Her gidişimizde de, o meşhur kebaplarının ardından yörenin en mükemmel tatlısını da istemeden edemiyorduk; "Bir patlıcanlı, bir de şıllık".

"Şıllık", biraz kalınca açılmış bir hamurun içine fıstık kırması serildikten sonra dürüm yapılıp, üzerine tatlı şerbet dökülerek yapılan bir tatlı. Şerbeti bol bir tatlı olmasından dolayı kendisine "şıllık" deniyor diye düşünüyorum. Bana sorarsanız kelimenin özünün Farsça olma olasılığı yüksek.

Özbekler sümüklüböcek ve salyangoz'a "şıllık kurt" diyorlar. Biraz vıcık vıcık olmalarından kaynaklanıyor olabilir.

Bizlerin bazı kadınlara "şıllık" derken kesinlikle bu seslenişimizin içinde büyük bir aşağılama olmadığını sezmişimdir. Yani, şıllık demek hiçbir zaman "o..." demek değildir. Hatta bu seslenişte bir hoşgörü sevecenlik ve sempati vardır. Bunun nedenini de, "şıllık" 'ın bu kadar güzel bir tatlı olmasına bağlıyorum.

Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, aşağılanamıyor. 

Nezih Kuleyin
elektronik posta: nezih@semor.com.tr


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
50. Sayı önceki yazı 50. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye