| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Yansımalar" 30.11.2000 Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 49

İçindekiler;

  • Konu: İnternet Finansman Yöntemleri
  • Konu: Paldır Küldür
  • Müzik: La Luna - Sarah Brightman
  • Film: What Lies Beneath - Gizli Gerçek
  • Söz: Sigmund Freud

KONU: İNTERNET FİNANSMAN YÖNTEMLERİ

Maalesef haberler iç açıcı değil. Risk sermayesi ya da Girişim Sermayesi şirketleri, reklamlardan veya elektronik ticaretten para kazanmayı düşünen internet projelerini desteklemeyeceklerini belirttiler.

Bu açıklamalar 29.11.2000 tarihinde İstanbul'da turk.internet.com tarafından düzenlenen "Internet Breakfast Forums" toplantısında yapıldı. Bu toplantılar internet.com şirketi tarafından Dünya'nın değişik şehirlerinde yapılıyor. İstanbul'da bunların arasındaki yerini turk.internet.com aracılığı ile aldı.

Toplantıya, artık bu tür organizasyonlarda görmeye alıştığımız geleneksel girişim sermayesi şirketleri olarak nitelendirebileceğimiz; Ilab, Incubatr ve Okyanux ile, Ata Menkul Kıymetler, Biletix ve Koç Holding temsilcileri katıldılar. Ayrıca Sayın Şeref Oğuz Koç Holding danışmanlığı şapkasının dışında gazeteci ve iktisatçı olarak da görüşlerini dinleyicilerle paylaştı. Forumun yöneticiliğini Sayın Füsun Sarp Nebil üstlenmişti.

Toplantıda nelerin anlatıldığını pek çok yerden öğrenebileceğinizi düşünüyorum. Ben sizlere basın bültenlerine yansımayacak ancak önemli bazı noktaları aktarmak istiyorum.

İzleyicilerden gelen bir soru üzerine konu, yatırım şirketlerine götürülen projelerin korunması ile ilgili olarak gizlilik anlaşması yapılıp yapılmadığına geldi. Yatırım sermayesi şirketlerinin "potansiyel ortak" ancak bir başka açıdan da "potansiyel rakip" oldukları söylendi. Bu soruyu, Ilab, Incubatr ve Okyanux yetkilileri gizlilik anlaşması imzalamadıklarını söyleyerek yanıtladılar. Koç Holding ise proje sahibi ile gizlilik anlaşması yaptıklarını belirtti. Diğer şirketler kendilerine onlarca, yüzlerce proje geldiğini, onun için de proje sahiplerinin kendilerine güvenmesi gerektiğini eklediler.

Incubatr, özellikle "Commerce Content", "Content Services" ve "Audio-Video Applications" üzerine olan projeleri cazip görüyor. Şu anda henüz üç aylık bir operasyon olduklarını ve henüz yatırım aşamasında olduklarını söylediler. Üç projeye yatırım yaptıklarını, Ocak 2001'de duyuracaklarını belirttiler. İlk yıl bir projeye 500,000.- Amerikan Doları kaynak ayırabileceklerini, ayrıca ofis, danışmanlar, hukuksal konularda yardım gibi destek sağladıklarını eklediler. Yatırım tamamlandıktan sonra; halka arz, üçüncü şirkete satış, projeyi getiren girişimcinin projeyi satın alması, değerlerin nakite çevrilmesi ya da grup şirketlerinden birisi ile birleşme seçenekleri mevcut.

Okyanux'ta projelerin yatırım süresi 12 ila 15 ay. Okyanux, ixir'in çevresindeki sitelerin yatırımlarını kontrol ediyor gibi görünüyor.

Incubatr, Superonline ile, Okyanux'ta Ixir ile doğrudan bağlantılı.

Ilab'e gelirsek; Ilab, ".com" ve "PIS - Professional Internet Services" olarak iki sahada yatırım yapıyor. ".com" yatırımı olarak şu anda "kariyer.net" ile kod adları "senet" ve "emaker" olan üç proje mevcut. "PIS" yatırımı olarak da, "arabam.com" 'u hayat geçiren "YTM Yüksek Teknoloji Merkezi" ile "tansas.com" 'u hazırlayan "Digilane" portföylerinde. Projelerde ortaklık yapılarındaki hisse oranlarının %35 ile %49 arasında değiştiğini belirttiler. Ancak "kariyer.net" 'in tam bir start-up olmadığı, projenin belirli bir yaşam sürecine eriştikten sonra kendileri ile çalışmaya başladıklarını eklediler.

Koç Holding'e gelirsek, onların da portföyünde, "Biletix", AR-GE projesi olarak düşünülen "geveze.com" ve "cottonline.com" mevcut. Üç sene içerisinde projelerin başabaş noktasına geleceklerini, projeden çıkış için üç ila beş sene ömür belirlediklerini aktardılar.

Ata Menkul'ünde sadece kod adlarından söz ettiği beş adet internet yatırım projesi olduğunu öğrendik.

Yasal düzenlemelerin Risk Sermayesi için yetersiz olduğu dile getirildi. Şu anda yürütülen uygulama kuluçka şirketleri şeklinde. Gelen yumurtayı büyütmeye çalışıyorlar.

Kanımca burada yerel yönetimlere büyük bir rol düşüyor. Bu tür operasyonlara yerel yönetimlerin sahip çıkması gerekli. Özellikle Silicon Vadisinde San Jose Yerel yönetiminin bölgede faaliyet gösterecek şirketlere kaynak sağladığını biliyoruz. Ayrıca Amerika'da teknoloji fuarlarına gittiğinizde görebilirsiniz, pek çok şehir ya da eyalet şirketleri kendi bölgelerine çekebilmek için standlar açarak, tanıtım kampanyaları düzenler. Biz de bu konu gündeme gelmiyor. Üstelik İstanbul o kadar kalabalık ki, ayrıca bir kampanya düzenlemeye de ihtiyaç yok. Pek çok kişi kendiliğinden buraya geliyor.

Sayın Şeref Oğuz'un üzerinde en çok durduğu bir diğer konu da, Anadolu'daki parasal kaynakların kullanılabileceği. Girişimcilerin Anadolu'daki şirketler ya da kişilerle görüşerek kaynak temin edebileceklerini belirtti. Makul ve güzel bir öneri. Değerlendirenler muhakkak çıkacaktır.

Yazının ilk paragrafına geri dönersek; "Niçin reklam gelirine dayalı projeler desteklenmiyor?".

Bunun yanıtını şöyle veriyorlar; "Güvenilir bir reklam ölçme kurumu yok. Rakamlar güvenilir değil. Yeni yeni bu tür kurumlar oluşmaya başladı. Ayrıca reklama dayalı siteler genellikle içerik üzerine. Bizim kullanıcımız internet'te çok zaman harcamıyor. Onun için de reklam etkili olmuyor. Yeterli reklam geliri elde edilecek internet için reklam harcama bütçesi de mevcut değil. Bu yüzden para kazanmak çok zor. Reklam gelirlerinin click sayısına bağlı olarak değerlendirilmesi de bir başka sorun. Çünkü Türkiye'deki kullanıcı rakamları şirketlerde mevcut ve açıklananların altında."

29.6.1999'da "Yaz Kitapları" başlığı altındaki yazımda Elton B. Sherwin Jr.'un "The Silicon Valley Way" isimli kitabından söz etmiştim. Girişimcilerin ve girişimcilere sermaye sağlayacak şirketlere bu kitabı öneririm.

Toplantının kapanışını ve en güzel esprisini Sayın Şeref Oğuz yaptı. Şu anda Türkiye'de ne B2B, ne B2C var, tek olan "HeToShe" diyerek çoğunluğun internet'i nasıl kullandığını özetledi. Ardından benim aklıma da gelen bir anektodu aktardı. İnternet ortamında para kazandığını söyleyen şirketlere atfen;

İki Bektaşi ellerinde birer testi şarapla pazar yerinde oturuyorlarmış. Kimse gidip gelmeyince, Bektaşinin biri diğerine; "Ver şuradan bir bardak şarapta içeyim" demiş. Bektaşi şarabı içtikten sonra öbürüne bir akçe vermiş. Bir süre sonra diğer Bektaşi; ""Ver şuradan bir bardak şarapta içeyim" demiş. Aynı şekilde içtikten sonra diğerine bir akçe vermiş. Bunlar bu şekilde akşamı etmişler. Akşam Bektaşi; "Ben bu işi anlamadım. Dünya kadar şarap sattık. Elimizde bir akçe para var" diye yakınmış. Reklam barter yapanlara duyurulur.

Merak edenlere belirteyim; "He2She.com" ve "HeToShe.com" alan adları alınmış. Alanlar satıyorlar. Üstelik bu alan adlarının medya kuruluşlarına ne kadar uygun olduğunun da reklamını yapıyorlar.

Bu tür toplantıların en büyük avantajı, kişilerin belirli bir konuya belirli bir süre odaklanarak, sadece o doğrultuda kendilerini sorgulayarak yanıtlar aramasına yol açması. Günün gelişen olaylarından fırsat bularak düşünmek her zaman olası değil. Bu tür toplantılar güzel bir fırsat oluşturuyor.

Fikir sahibi ile yatırımcı arasındaki bu uygulamada "win win" bir başka deyişle iki tarafında kazanacağı bir ortam oluşturulmak zorunda. Bu sağlanamadığında sorun var.

Son derece başarılı bir organizasyondu. Planlanan süre dolmasına rağmen sorularına yanıt arayan izleyiciler vardı. Emeği geçenlere teşekkür ederim. Daha sonraki etkinlikleri merakla bekliyorum. turk.internet.com şirketine erişmek için http://turk.internet.com adresini kullanabilirsiniz.


KONU: PALDIR KÜLDÜR

Bir haftadır İstanbul Menkul Kıymetler Borsası "İMKB" 'nda yaşananları izliyor olmalısınız. Maalesef durum iyi değil. Bir miktar kendisini toparlamaya çalışsa da sorun var ve nasıl ortadan kalkacağı konusunda kesin bir bilgi verilmiyor. Borsa indeksi 10000'in altında.

Bunları yaşayınca aklıma geçtiğimiz aylarda yabancı bir dergide okuduğum gerçek bir öykü geldi. Bir gecede servetlerin kaybedildiği günler mi? Bir teknoloji şirketinin profesyonel olarak çalışan, maaşlı ancak "stock option" 'lı üst düzey yöneticisi, zenginlikten fakirliğe ne kadar kısa sürede indiğini anlatıyordu. Ekliyordu; keşke bir büfe açmış olsaydım. Hiç olmazsa inişi çıkışı olmazdı. Yaşamımı belirli bir çizgide sürdürebilirdim. Şu anda tüm harcamalarım, yaşam tarzım zihnimdeki zenginliğe göre ancak bu düzeyi devam ettirecek kaynak ortada yok. Bir gün önce kağıt üstünde inanılmaz bir servetin sahibiydim, şimdi kullandığım kredileri, çocukların okul taksitlerini nasıl ödeyeceğimi düşünüyorum. Neyse bizim henüz bu tür sorunlarımız yok.

Sizler için bilişim teknolojisi sektöründe kendimize yakın bildiğimiz şirketlerin hisse senetlerindeki değişimlere şöyle bir baktım. Buna göre (isimler önemli olmadan);

- Yılbaşında 62000 TL civarı, en yüksek ulaştığı değer 180000 TL üstü, şu anda 76000 TL'nin altında
- Pazara giriş fiyatı 30000 TL üstü, şu anda 14000 TL'nin altında
- Pazara giriş fiyatı 25000 TL civarı, en yüksek ulaştığı değer 35000 TL üstü, şu anda 20000 TL'nin altında
- Pazara giriş fiyatı 30000 TL üstü, şu anda 13000 TL'nin altında
- Pazara giriş fiyatı 35000 TL üstü, en yüksek ulaştığı değer 70000 TL Üstü, şu anda 25000 TL'nin altında
- Pazara giriş fiyatı 46000 TL üstü, şu anda 24000 TL'nin altında
- Yılbaşında 30000 TL civarı, en yüksek ulaştığı değer 100000 TL üstü, şu anda 65000 TL'nin altında

Bilişim indeksi, 7/2000'de 14000 civarında iken 16000'lere kadar çıktı, şu anda 11000 civarında. Teknoloji indeksi de benzer bir eğri gösteriyor.

Bilişim teknolojilerinin ülkenin genel durumundan etkilenmemesi, kendini soyutlayabilmesi olası değil. Bunu anlayabiliyorum. Yine de bu kadar düşüş yaşanmamalıydı diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Önümüzdeki günlerde neler yaşanacağını birlikte göreceğiz. Tablonun olumlu bir şekle dönüşmesini ümit ederek, beklemekten başka yapacak bir şey yok gibi duruyor.

Bu tablo, önümüzdeki senenin zorlu olacağını şimdiden haber veriyor. Sektördeki herkes birbirine destek olmalı. 1994 döneminde düzenlenen sektörel toplantılara tekrar başlanmasını öneriyorum.


MÜZİK: LA LUNA - SARAH BRIGHTMAN

"Dive", "Fly", "Timeless" ve "Eden" 'den sonra 2000 senesinde pazar çıkardığı albümü "La Luna", Sarah Brigthman'ın. Brightman'ı ayrıca "Andrew Lloyd Webber Collection" albümünden de anımsayacaksınız. "Cats" ve "Phantom Of The Opera" gibi müzikallerin yapımcısı Andrew Lloyd Webber ile evli olan Brightman'ın "Eden" albümünü 15/06/1999 tarihli yazımda tanıtmıştım.

Brightman'ın geniş kitlelerce duyulmasında üç nokta var. Barcelona'daki Olimpiyat Oyunlarında Jose Carreras ile birlikte seslendirdiği "Friends For Life", 1997'de İtalyan tenor Andrea Bocelli ile birlikte seslendirdiği "Time To Say Goodbye" ve Lord Andrew Lloyd Weber'in "Cats" ile "Phantom Of The Opera" eserleri.

"La Luna" 'nın yapımcısı Frank Peterson. Albümdeki şarkılar Brightman'ın tarzına uygun seçilmişler. Bu doğrultuda Rachmaninov'dan, Ennio Morricone'ye, Beethoven'dan Cano'ya kadar geniş bir yelpazede bestecilerin eserlerinden esinlenilmiş.

Albümde Brightman sesinin tüm özelliklerini kullanıyor. Bu sayede dinlenmesi hoş bir eser oluşmuş. Özellikle new age, klasik müzik motifleri arasındaki geçişler rahatsız edici durmuyor.

Gürültülü olmayan, sakin bir müzik dinlemek isteyenler kaçırmasın.


FİLM: WHAT LIES BENEATH - GİZLİ GERÇEK

Robert Zemeckis'in yönettiği "What Lies Beneath - Gizli Gerçek" filminin başrollerinde Harrison Ford ve Michelle Pfeiffer yer alıyor.

Zemeckis, 1986'da "Back To The Future" ile En İyi Yazar Oscar ödülüne aday gösterilmiş, 1994'de de unutulmayacak "Forrest Gump" filmi ile En İyi Yönetmen Oscar ödülünü kazanmıştı.

Filmi, Sarah Kernochan'ın aynı adlı öyküsünden Clark Gregg beyaz perdeye uyarlamış.

Ford, 1986'da "Witness" filmi ile En İyi Erkek Oyuncu Oscar ödülüne aday gösterilmişti. Ford'u ayrıca, "Indiana Jones and the Last Crusade", "Fugitive" ve "Six Days Seven Nights" filmlerinden de anımsayabiliriz. Pfeiffer'e gelirsek, 1989, 1990 ve 1993'de üç kez Oscar ödüllerine aday gösterildi ancak başarılı olamadı. Pfeiffer'i anımsayacağımız filmler arasında, "The Story of Us", "One Fine Day" ve "Up Close & Personal" var.

Bir profesörle evli hanımın yaşamı kızları okula gitmek için evden ayrıldıktan sonra kabusa döner. Evde geçirdiği dakikalara dayanamaz hale gelir. Ancak bu kadar aktarabiliyorum. Çünkü bunun dışına çıktığım anda filmin esprisi kalmayacak.

İlginç bir gerilim korku filmi. Ruhlar da işin içinde.

Arka planda müzik çok fazla kullanılmamış. Onun yerine sessizlik tercih edilmiş. Ancak gerilim dozunun arttığı sahnelerde ses efektleri devreye giriyor ve etki bir kat daha fazlalaştırılıyor. Bu tür gerilim yaratmak için çok rahatsız edici bir ortam hazırlanmış.

Özellikle ilk gerilim sahnesinden sonra filmi izleyenlerin bir başka gerilim sahnesinin yaklaştığını hissettikleri anda koltuklarında pozisyon değiştirmeye çalıştıklarını çıkardıkları seslerden fark etmek çok eğlenceli. Herkes şöyle bir yerinde hareket ediyor.

Amerikalıların büyük bir olasılıkla günlük yaşamlarında yeterli gerilim olmadığı için bu tür filmler çevirerek, sinema salonlarında rahatsızlık yaşamaya çalışıyorlar. Bizim için bunu söylemek çok kolay değil. Günlük yaşamdaki gerilimlerden sonra üstüne böyle bir filmi izlemek, zevk alınacak bir ortam değil. Yine de kendi kategorisinde başarılı bir film.

Gerilim filmlerinden hoşlananlar kaçırmasın, yeterince rahatsız olacaklarını ve beğeneceklerini garanti edebilirim.

Bu film bende "Gözlerini Yuman İzleyicilerin Filmi" olarak anımsanacak.

Son olarak filmden bir söz;

Pfeiffer'i kocasından yeni boşanmış bir arkadaşı ziyaret ettiğinde, "Nafaka almanın en güzel tarafı; kocanı kaybediyorsun, araba sahibi oluyorsun".  


SÖZ: SIGMUND FREUD

Avusturyalı fizikçi ve psikolog Sigmund Freud (1856-1939) 'un dizelerini aktarmak istiyorum;

Bir düşünce eken, bir eylem biçer,
Bir eylem eken, bir alışkanlık biçer,
Bir alışkanlık eken, bir huy biçer,
Bir huy eken, bir karakter biçer,
Bir karakter eken, bir kader biçer.

Düşünceden kadere uzanan yolu ne güzel tanımlamış, Freud.

Bu dizeleri ileten Sayın Cihat Aydoğan'a teşekkür ederim. 


M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
49. Sayı önceki yazı 49. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye