| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Yansımalar" 15.06.2000 Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 25

İçindekiler;

  • Devlete Zeval Vermesin!
  • Uykularınız Kaçabilirdi
  • Kitap: Doğrusu "Milliyet"ten 100 Yazı - Talat Halman
  • Kitap: Amerika Büyük Bir Şaka, Sevgili Frank, Ama Ona Ne Kadar Gülebiliriz? - Enis Batur
  • Söz: Victor Hugo

 


DEVLETE ZEVAL VERMESİN!

Geçtiğimiz günlerde nerede okuduğumu bulamadığım ancak çok iyi anımsadığım bir haber dikkatimi çekti. Bu habere göre; "Bilişim teknolojileri sektöründe ilk beş ay sonunda ulaşılan rakamlar sevindirici" imiş. Bu beni de sevindirdi. Sonuçta aynı sektörde yer alıyoruz. Sektörün büyümesi demek, içinde yer alan herkesin kazanması anlamına geliyor. Amacımız pazarı büyütmek ve ülkeye katkıda bulunmak olduğuna göre haber çok iyi.

Başlığın altına inip, haberin içeriğinde ne olduğuna baktığımda çok kısa olarak haber şöyle; "Milli Eğitim Bakanlığı ihalesi sonucunda istenen sistemler teslim edilmeye başladığı için sektörde müthiş bir patlama görüldüğü" belirtiliyor.

Başka bir yerde devletin bilgisayar almaya karar vermesi ile bırakın bilişim teknolojisi sektörünü, herhangi bir sektör %30 büyüyor mu, merak ediyorum. Biz de pek çok kişi konuşur; "Devlet küçülmeli" diye. Hadi bakalım bu sonuçlara ne diyeceksiniz.

Peki, bu sadece bizim sektörle ilgili bir konu mu? Hayır. Geçtiğimiz sene uğradığımız deprem felaketinden sonra yapılan geçici konutlar ve şimdi sonuçlanan kalıcı konut ihalesine bakarsanız, inşaat sektörü içinde bunu görebilirsiniz. En büyük alıcı, devlet.

Kamu harcamalarında tasarruf genelegesi söylentileri ortaya çıktığında herkeste bir telaş. Devletten para çıkmayınca diğer sektörlerde de işler neredeyse durma noktasına geliyor.

Neyse son kullanıcılara yönelik taksitli satış kampanyaları var da son kullanıcılara satılan sistem sayısı da bizi ferahlatıyor.


UYKULARINIZ KAÇABİLİRDİ

Son günlerde bilgisayar sistemlerindeki güvenlik sorunlarını incelemek üzere zaman ayırmaya başladım. Elde ettiğim bilgilere göre, ilk gece uykum kaçtı. Neyse ki sizlerin uykunuzu kaçıracak bir şey değil. Demek istediğim, teknik bir kişi değilseniz ve bu konuda sadece medyada verilen bilgileri izliyorsanız endişe edeceğiniz hiçbir bilgiye sahip değilsiniz.

Ancak, internet ortamında bilgisayarlar, üzerlerindeki işletim sistemleri, uygulama yazılımları, haberleşme protokolleri gibi konuları irdeliyorsanız, delik deşik, içeriye girilmesi ne kadar kolay sistemlerle çalıştığımızı dehşet içinde görebilirsiniz.

O kadar çok boşluk mevcut ki, (ben uzmanların yalancısıyım) bu sistemlerin nasıl çalıştığına hayret edebilirsiniz. Eğer hiçbir yere bağlanmıyor, dosya alışverişi yapmıyorsanız, sorun yok. Ama, bir yerlere bağlanıyorsanız, ne kullanırsanız kullanın çeşitli tehlikelere açıksınız. Kısacası yerin altında inanılmaz büyüklükte bir dünya var ve bu dünyadakiler tüm bildiklerini birbirleri ile paylaşıyorlar.

Bu tehditlere karşı güvenlik önlemleri geliştirenler arasında ise serbest piyasa ekonomisinden dolayı ciddi bir rekabet bulunduğundan, bilgi paylaşımından büyük bir işbirliği görünmüyor. Bu da sistemlerin açıklarını bulmaya çalışarak vakit geçirmek isteyenlere avantaj sağlıyor.

Bir takım birliklerin olduğu ve bunların kar amacı gütmeden son kullanıcıyı bilgilendirerek önlemler almaya çalıştığını bilmemiz, sorunun çözülmesi için yeterli değil. İlginç bir şekilde organize olarak, koordineli saldırılar düzenleyenler var son kullanıcıların karşısında.

Peki, ne olacak? Nasıl önlemler alınacak? Örneğin Fransa'da internet kullanıcılarının hepsine bir sertifika verilmesi ve bu sertifikaya sahip olmayanların erişiminin kısıtlanması konuşuluyor. Kişisel haklar, bilgi alma özgürlüğü masaya yatırılmış tartışılıyor. Önümüzdeki günler çok şeyler getirecek. Siz rahatınızı bozmayın. Uyumaya devam.


KİTAP: DOĞRUSU
"MİLLİYET"TEN 100 YAZI
- TALAT HALMAN

Talat Halman'ı büyük bir çoğunluk hatırlıyor olmalı. İlk Kültür Bakanımız, Halman aynı zamanda şair, yazar ve akademisyen. Talat Halman uzunca bir süredir Milliyet gazetesinde günlük ve haftalık köşe yazıları yazmaktadır. Bu kitap, gazetede yayınlanan yazılar arasından geçmişte yazılmasına rağmen geleceğe de ışık tutan yüz seçilmiş yazıyı içermekte.

Kitapta, Rüşvet'ten Haçlı Seferleri'ne, Sevr Hortlağı'ndan Kadın Önderler'e, Vatandaşlık Hakkı'ndan Sevgi Günü'ne başlığı altında keyifle okunan yazılar yer almakta. Yazıların tarihlerine bakarsak 1969'dan günümüze değin geniş bir zaman dilime yayılmışlar.

Kitabın arka kapağından bir alıntı; "Umutlarımız arttıkça umutsuzluğumuz artıyor".

Yazılar pek çok konuyu tekrar hatırlamamıza neden olurken, nerelerden nerelere geldik, kimler neler yaptı gibi soruları da yanıtlıyor.

Kütüphanemizde bulunacak, zevkle okunabilecek bir kitap. Edinilmesinde yarar var. Unutmadan ekleyelim. Kitap Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlanmış.

 

 


KİTAP: AMERİKA BÜYÜK BİR ŞAKA,
SEVGİLİ FRANK,
AMA ONA NE KADAR GÜLEBİLİRİZ?
- ENİS BATUR

Geçtiğimiz hafta Yapı Kredi Yayınlarında indirim olur da biz bol miktarda kitap almaz mıyız? Sorunun yanıtı alırız. Bu hafta iki tanesini size aktarmaya çalışacağım. Diğerleri önümüzdeki haftaların yazılarında yerlerini alacak.

İkinci kitabımız Enis Batur'un üç haftalık New York seyahati izlenimleri. Kitabın ismi; "Amerika büyük bir şaka, sevgili Frank, ama ona ne kadar gülebiliriz?"

1952 doğumlu Batur'u yayıncılık dünyası ve kitap okurları yakından tanıyor.

Yukarıda da belirttiğim gibi kitap yazarın New York'a yaptığı üç haftalık bir seyahatte başından geçenleri, izlenimlerini, düşüncelerini, yaşadıklarını kapsıyor. Bir nev'i günlük diyebiliriz. Ancak bu öyle bir günlük ki, içerisinde derinlemesine yapılmış araştırmalar sonucunda elde edilen bilgiler de dahil edilmiş. Bunun neticesinde sadece New York değil, Amerika üzerine de değişik bilgileri edinebiliyoruz.

Yolculuk için yapılan hazırlıklarla başlayan kitap, kalınacak otelin otantikliğinden, gidilen yerlere, tanışılan kişilerden, yapılan sohbetlere ve çekilen fotoğraflara kadar geniş bir içeriğe haiz.

Hazırlanışı, tasarımı, konuları ile özgün bir çalışma. Edinip, okunabilir bir kitap. Ancak bir uyarıda bulunmak zorundayım. Kullanılan dil bana biraz ağır geldi. Devrik cümleler rahat okunmayı bir miktar engelliyor. Bu da yazarın tarzı. Bize sadece okumak ve anlamak düşer.

 

 


SÖZ: VICTOR HUGO

Fransız yazar Victor Hugo (1802-1885) 'a göre; "Eğer biri beni aldatırsa ona ayıp, ikinci kez aldatırsa bana ayıp".

Bu kadar güzel bir söz çok zor bulunur. Tesadüfen bir arkadaşımın ilettiği bu sözdeki derin anlam herhalde sizi de etkileyecektir. Bizdeki bazı sonuçları düşünürseniz, kendimize karşı ne kadar ayıp ettiğimizin farkına varacaksınız. Aldatılmaya doyamıyoruz galiba!

 


M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
25. Sayı önceki yazı 25. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye