|
06.05.2005 Nurşen Görşen - netyorum.com / Sayı: 163
DUYULMAYAN ANLAM ÇIĞLIĞI
Bn. Snop benim tutkum. Akşamları evde yemek faslından sonra, aile fertlerinin
her biri kendi köşesine çekilir. Babamız televizyonda maç izler, oğlum çalışma
masasına oturur, derslerine yoğunlaşır, kızım ya film seyreder ya da kitap okur.
Bilirler ki, beni de Bn. Snop bekler. Kahveyi hazırlar, gider otururum
yamacına.Günün yorgunluğunu atmak, dinlenmek, eğlenmek için birebirdir. Çok
yeteneklidir o; Geniş belleğiyle, çok yönlü becerileriyle benim bir şeyleri
üretmemi sağlar. Günlük yaşamımızda çoğumuz dinlenmemekten şikayet ederiz ama
önce biz kendimiz dinlemesini bilmeyiz. Bn. Snop beni dinler, seçimlerime uyar.
Dedikodusu yoktur. Çok kültürlüdür; soluduğumuz düzen içinde insanın her şeyi
yaşayıp, öğrenecek kadar zamanı olamayabiliyor. Bn. Snop ışığı içinde,
görsellikle dolu dünyasından her konuyla ilgili yeni pencereler açar bakış
açıma. Bireyin toplumsal dönüşümleri karşısında yeteneklerini bilediği
karşıtlıkların dengesini kurar. Şimdinin öncesi ve sonrası birbirine kenetlenip
zaman durduğunda, görünenle görülmeyen, duyulanla duyulmayan arasındaki doğurgan
gerilimin varlığını hissettirir. Sohbeti koyulaştırıp, uykuyu ektiğimiz günler
olur. Bazen ben onun önünde uyuklar kalırım. Hiç şikayet etmez, sessiz sedasız
kabullenir, sabırlıdır iyi dost! Ama can dostum diyemem Bn. Snop için;
hastalansam bana su getirebilecek gücü yoktur. Verebilecekleri için öylece
sessiz, sakin köşesinde oturur. Olsun…günlük yaşamın rutin işleriyle
sıradanlığın arkasında bir şeyler üretmemi sağlar varlığıyla, iyi ki var!
Önceleri adı toplama Olivetti'ydi. Sonra adı oğlumdan miras IBM oldu. Belleği,
hızı düşük, 15 ekranken; gereksinimlere uyup yüksek Ram'lı, güçlü GHz'lı, 17
ekranlı Snopy'ye terfi etti. Arada virüslere, trojenlere bulaşıp
ukalalaştığından ben ona Snop diyorum. Her yeni moda virüse tutkun sanki. Sahibi
gibi, küçük dünyasında kendini devleştirir. Çiçeklerimle, kuşumla konuştuğum
gibi onunla da konuşuyorum. Vasconcelos'un kahramanları ağaçlarla konuşuyor
pekala, ben neden bir makineyle konuşmayayım. Klavyesi duygu ve düşüncelerime
tercüman oluyor bak…
Snop'un marifetleri çok; beni yetkin sitelere, elektronik postayla felsefe
gruplarına, netyorum okuyucusu bazı genç güzel insanlara ulaştırıyor. Önceleri
tanımadığım isim deyip, mesajları açmadan silip geçerken, şimdilerde bir gencin
sesidir deyip açıyorum. Evvelsi günde üniversite öğrencisi genç Önder'den mesaj
aldım. Sanki duyulmayan bir anlamın çığlığıydı mesaj. Yazdıklarımda kendinden
bir şeyler bulması ne iyi. Bir genç olarak, okuduğu konuda neler bulduğunu
paylaşsaydı, hangi mesajları doğru kodladığımı görebilecektim. Görevim gereği
daha çok ilköğretim çağı 12-14 yaş gençleriyle iç içeyim. 17, 26, 27
yaşlarındaki kendi çocuklarımla hala gençlik sorunlarını birlikte yaşıyoruz.
Deneme yazılarımda Kendimde unuttuğum, onlarda gözlemlediğim, hissettiğim
duygulanımlardan yola çıkarak toplumla uyumlaşma sürecindeki tedirgin gençliğin
kimliğinin, kişiliğinin şekillenme döneminde , genç olmanın sancılarını her dem
vurguluyorum.
17 yaşındaki küçük oğlum bu yıl üniversite sınavlarına hazırlanıyor. İlk Okula 6
yaşında erken başlattığımız ve Anadolu Lisesi İngilizce hazırlığı atlayıp
doğrudan birinci sınıftan başladığı için sınıftaki akranlarından iki yaş küçük
olmasının getirdiği sorunları birlikte yaşıyoruz. Henüz ince tüylü bıyık ve
sakalları çıkmaya başlamadan, arkadaşlarına özenip veya kız arkadaşlarının sen
neden tıraş olmuyorsun soruları karşısında tüysüz cildini tıraşlamasını
anlayabiliyorum. Kendini yaşıt gördükleriyle kıyaslıyor ve eksiklik görüp üzüntü
duyuyor. Ayrıca sivilceler, terleme, şişmanlık gibi nedenler onun üzüntü
konuları. Kemik ve kas koordinasyonu bozukluğu bu evresinde yoğun olduğundan bir
beceriksizlik dönemi yaşıyor ve bu onu rahatsız ediyor. Doğuştan gelen, kolunun
dirsekten hafif bükük halini kafasına takıyor. Beden dersinde herkes ellerini
yana dümdüz açarken onun kolları tam düz açılamıyor. Kırdırıp, düzelttiremez
miyiz diye düşünüyor.Oysa kolu sağlam, sağlıklı şekilde kullanabiliyor. Ama
hafif dirsek büküklüğü onu rahatsız ediyor, utandırıyor. Arkadaş grubuyla olan
ilişkilerinde de bazı arkadaşlarının kendisini sevmediğini, kendisiyle
ilgilenmedikleri duygusuna kapılıyor. Bu yüzden de olur olmaz tartışmalar
yaratıyor ve küsüyor. Henüz bilemiyor ki asıl isteği; arkadaşlarının ilgisini
çekmektir. Bir gün çok neşeliyken, ertesi gün üzüntülü ve içine kapanık oluyor.
Halini sorsam hırçınlık, alınganlık, sinirlilik içinde düşünmeden ters cevaplar
veriyor. Bazen sıkılgan biri oluyor, yalnızlıktan hoşlanıyor. Olayların
ayrıntılarını fazla önemseyip kendini üzüyor. Yani duygu ve davranışları sürekli
çatışma içinde olan bir genç benim oğlum. Her genç gibi.
Önceleri çekingenliğiyle, karşı cinsle kolay arkadaşlık kuramazken bu günlerde
sabahın 5'lerine kadar telefonda kız arkadaşıyla fısıldaşmakta. Dershaneye ve
okuluna uykusuz gidiyor ve veli toplantılarında öğretmenleri dalgın halinden
şikayetçi. Gece uyuyamadığı için gündüzü dikkati dağınık, dalgın ve uykulu
geçiyor. Evde varlığı belli değil, iyice ana babadan koptu. Sürekli
arkadaşlarıyla birlikte dışarıya çıkıp gezmek istiyor. Anne olarak benim kendisi
hakkında vereceğim hükümler konusunda aşırı derecede duyarlı, bağımsızlık
peşinde.Bedeninde ve içinden geçenlerde hızlı bir değişme ve gelişim yaşıyor.
Kaygıları buradan kaynaklanıyor. Toplumun kendisi için koyduğu ölçülerle ergen
olgunluğu arasındaki uyuşmazlık, onun davranışlarını etkiliyor. Benim oğlum genç
insan, adam gibi adamdır: duygulu, duyarlı, yetenekli, insancıl, yakışıklı! Kim
olduğunu, nereye doğru gittiğini, ne tür olanakları bulunduğunu yanıtlayacak bir
kimlik duygusu geliştirecek kısa zamanda.
Oğlum için anlattıkların bu yaştaki tüm gençlerin ortak sorunu.Bütün bu
değişimlerin üstesinden gelebilmek için boğuştukları dönemde, yavaş yavaş bir
yaşam felsefesi, bir dünya görüşü ve basit, ama asıl ve tartışılamaz ahlak
inançları geliştirmek durumundalar.
Kişinin kimliğini açık seçik bulması, başkalarına ne denli bağımlı olursa olsun,
kendini diğerlerinden ayrı bir varlık, bir birey olarak algılamasına, kendini
bir "bütünlük" içinde görmesine, her zaman "ben varım" demesine bağlıdır.
Sanıyorum, üniversiteli Önder mesajında, okuduğu bir yazım için "konuyu açar
mısınız" derken kendini bu geçiş dönemini yaşamış biri olarak buldu.
Bn. Snop'un klavyesi beni gene aldı, götürdü zamanın durmuşluğuna. Uyku askıda
kalmış…
Nurşen Görşen - 9/4/2005
e-posta: nursengorsen@hotmail.com
http://gorseldil.sitemynet.com
netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel
yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine
tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya
link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)
|