| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

24.11.2005 Nurşen Görşen - netyorum.com / Sayı: 164

ANITKABİR-ATATÜRK MÜZESİ ANISI

Anıtkabir'de yeni açılan Atatürk Müzesini 19 Mayıs'ta gezebilmem kısmet oldu. Ankara'daki bazı lise ve üniversitelerden gelen öğrenci gruplarıyla birlikte ziyaret ettiğimiz müzedeki harika rölyef ve resim çalışmalarına, fotoğraf makinesinin flaşları zarar verdiği için fotoğraf makinelerini kullanmadık. Ama gruplar arasında, herkes flaşsız cep telefonlarıyla çekebildikleri resimleri müze dışında birbirinin makinesine aktararak bu güzel görünümleri paylaştı.

20 yıl aradan sonra Ata’ma getirdiğim buketi mozolesinin önüne bırakıp şükranlarımı sunduktan sonra yeni açılan müzeyi gezmeye gittim. Müze girişinde önce Ata’mızın kullandığı özel eşyaları, giysileri ve kendisine armağan edilen kıymetli objeler camekanlar içinde sergilenmiş. Resimlerinden tanıdık gelen giysileri, kullandığı eşyaları gördüğümde O’nu giysileri içinde canlı hissettim, sanki birazdan onları tekrar kullanmaya geliverecekmiş gibi... Zaten ölmedi ki, düşünce ve duygularımızda her zaman diri O. İlkeleriyle, inançlarıyla bizde yaşıyor.


İlk sergiden sonra resim ve rölyeflerinin bulunduğu bölümlere uzun bir holden geçiliyor. Hol boyunca Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarının görünümleri uzayıp giden duvarlar üzerine resmedilmiş, duvarların önüne yerleştirilen canlı ses efektleriyle top, silah sesleri ve yanan hala dumanı tüten kara toprakta yatan yaralı, ölü askerlerin maketleri duvar resimleriyle bütünleşmiş. Top, tüfek, ateş ve sis görünümleriyle gerçek bir savaşın içindeymişçesine irkiliyor, dehşete kapılıyorsunuz. Bir genç Paşa'nın her şeyi önceden gören, anlayan zekasıyla Türk ulusunun nasıl kurtarıldığını, uygarlık ve insanlık yolunda nasıl yükseltildiğini bir kez daha anlıyorsunuz...

Kendini bilmez öğrencilerden kimi, kendi aralarında yaralı asker maketlerine bakıp dalga geçiyor; bunun yatış pozisyonu şöyle olsaydı daha iyi olmaz mıydı diyerek ve “izindeyiz atam” sloganıyla kıkırdıyorlar. Yazık; geçirilen bunca bayramlara, söylevlere, törenlere, demeçlere. Çünkü gençlere Atatürk anlatılamamış... Tarihte bir benzerini gösterin, yıkılmış bir ulusu, bağımsızlığını yitirmiş bir ülkeyi, dünyanın en güçlü devletlerine teslim olmuş bir eski imparatorluğu kurtarmış, diriltmiş, yaratmış yeniden. Yeryüzünün egemen güçlerine Türk varlığını kabul ettirmiş silah gücüyle. Sonra da zekasıyla, aklıyla, bilgisiyle, eşit duruma sokmuş. Bilgisizliğin karanlığından kurtarmış insanlarımızı, kadınımızı tutsaklıktan kurtarmış. Uygarlık denen ışığı tanıtmış, bilimin ve sanatın üstünlüğünü öğretmiş. Yeni bir devlet kurmakla kalmamış, yeni bir ulus da yaratmış. Atatürk vatanı kendini- tarihini tanımaz gençlere emanet etmedi, gerçek fikirli bilinçli gençlere inandı. Onlara teslim etti. 'İzindeyiz Atam' sloganının içi boş kalıbını doldurmak gerek. Atatürkçülüğü bir fikir ve inan bütünü, bir öğreti, bir toplum düzeni olarak ele alıp Atatürkçülüğün özünü korumak gerek. Atatürkçülüğü alaycılardan, ödünlerden, rötuşçulardan, inkarcılardan, Ulu Hakancılardan, gerici düşünce ve davranışlardan kaçınmayanların elinden çekip olmak gerek.

Ne yazık ki, müzeyi dolduran kalabalığın içinde o güzelim sanat eserlerinin, rölyef ve resimlerin sanatçılarının kim olduğunu, yapıtların altında imzaları da olmadığı için öğrenemedim. Kitaplardan araştırmalı..

Anıtkabir ziyaretimin bir güzelliği de; iki aylık torunumu Ata’sıyla tanıştırmam oldu. 19 Mayıs 2005 Ankara'sında 35 derece sıcaklık ve parlak güneşin aydınlığında agucuklarıyla, anne ve babasıyla birlikte gezdik. Benim torunum büyüdüğünde, ölümünden bunca yıl sonra da O’nun yaşadığına kesinlikle inanacak. Tarihini bilecek. Ata’sının yalnız bir heykel değil, bir anıt, geçmişte kalan bir anı değil, yitip gitmiş bir düş olmadığına inanacak. Ata’sına layık bir Türk genci olarak; emanet vatanın, ilkelerin, devrimlerin yılmaz bekçisi olacak

Nurşen GÖRŞEN, Mayıs.05
nursengorsen@hotmail.com


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
164. Sayı önceki yazı 164. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye