| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Yansımalar" 07.08.2003 Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 141

İçindekiler;

  • Konu: Spam Teknikleri Gelişiyor
  • Konu: İstanbul Erkek Lisesi Binası Satışı Mesajlarına Bir Bakış
  • Kitap: The Art of Deception: Controlling The Human Element Of Security - Kevin Mitnick / William Simon
  • Kitap: Bridget Jones'un Günlüğü - Helen Fielding
  • Kitap: Bridget Jones'un Günlüğü 2 - Helen Fielding
  • Söz: La Bruyere
  • Söz: Eleanor Roosevelt
  • Söz: Claude Peppeer

KONU: SPAM TEKNİKLERİ GELİŞİYOR

Spam mesaj sayısındaki artış devam ediyor. İnternet e-posta adresiniz varsa spam mesajlardan kaçmanız olası değil. Değişik engelleme yöntemleri ile azaltabiliyorsunuz sadece. Ancak bu tür önlemlerinde yüzde yüz sağlıklı çözüm olmadığını biliyoruz. Çok nadir de olsa önemli bir mesaj bu kategoride değerlendirilebiliyor. Karaliste uygulamaları, bu adres güvenilirdir spam olamaz kriterleri bir yere kadar iş görüyor.

Şu anda bana gelen mesajlardaki spam oranı %80'in üzerinde. Mesaj sayısındaki yükseklik düşünüldüğünde bu her gün ortalama 500 mesajın spam olduğu anlamına geliyor. Aslında bazı spam mesajlar çok eğlenceli. İnsanların yaratıcılık gücüne şaşırıyorum. Özellikle yüksek telefon faturaları ile para kazanmaya çalışanların mesajlarının konu başlıkları ilgi çekici. Belki bir gün bu konu başlıklarını ve bir kısım mesajın içeriğini listelemeye başlarım.

Bu arada spam mesaj gönderenlerinde teknikleri sürekli gelişiyor.

İki tane yeni numaraları var.

1- Mesajı gönderenin e-posta adresi kısmına filtreleme yazılımlarının çalışmasını karıştıracak karakterler koymak. Bu tür adresleri karalisteye alamıyorsunuz.

2- Mesajı gönderenin e-posta adresinde bilinen ve geçerli bir e-posta adresi kullanmak. Bu adresi karalisteye aldığınız anda arkadaşlarınızdan gelen e-postaları da engelliyorsunuz.

Birinci yöntem çok problem değil, bu tür adresleri filtrelemezsiniz, olur biter. Ancak ikinci yöntem çok alt seviyede çünkü filtreleme yazılımını efektif kullanamaz hale geliyorsunuz. Gelen mesajları gözle kontrol etmek zorunda kalıyorsunuz. Gerçi ne tür bir antispam yöntemi kullanırsanız kullanın, gelen mesajların spam olarak tespit edilenleri otomatik olarak silmeden önce gözle bir kontrol etmekte yarar var. İşe yarar bir mesaj yanlışlıkla spam olarak işaretlenmiş de olabilir.

Kulanıcılar kendilerini koruyacak önlemleri artırdıkça bu yöntemlerin açıklarını bulup kullanacak diğer yöntemleri de karşı gruplar keşfedip, uygulamaya alıyorlar. Kanuni yaptırımlar yürürlüğe girmedikçe de spam konusu gündemde kalmaya devam edecek.


KONU: İSTANBUL ERKEK LİSESİ BİNASI SATIŞI MESAJLARINA BİR BAKIŞ

Geçen hafta - Temmuz 2003 son haftası - e-posta kullanıcılarına İstanbul Erkek Lisesi mezunlarından bir mesaj geldi. Mesajın içeriği kısaca;

"Basında yer alan ve henüz tekzip edilmeyen haberlerden, İstanbul Defterdarlığı tarafından Maliye Bakanlığına sunulan bir proje kapsamında bazı tarihi binaların satılarak gelir temin edilmesinin düşünüldüğünü üzülerek öğrenmiş bulunmaktayız.

Söz konusu binaların içinde İstanbul (Erkek) Lisesi binasının da bulunduğunu gördük...."

şeklinde başlayan, ardından lisenin özelliklerinden bahsedilerek;

"Son alınan bilgilere göre yasanın meclisten geçtiğini öğrenmiş bulunmakta isek de, bu konunun bir yanlış anlama sonucu gündeme geldiğine ve “İstanbul Erkek Lisesi” gibi bazı binaların bu kapsam dışında tutulacağına inanmak istiyoruz".

şeklinde sonlanıyordu.

Bu konuda neler yapıldığını, sakıncalarını anlatan mesajdaki konunun gündeme getirilmesi yararlı.

Ben konuya İnternet kullanımı açısından bakmak istiyorum. İstanbul Erkek Lisesi mezunlarının örgütlenmesi iyi çünkü aynı mesaj onlarca kişiden geldi. Bu açıdan bakıldığında gözden kaçırılması olanaksız. Ancak aynı mesajı bu kadar fazla sayıda kişinin göndermesi İnternet'in doğru kullanıldığı anlamına mı geliyor, tartışılır.


KİTAP: THE ART OF DECEPTION: CONTROLLING THE HUMAN ELEMENT OF SECURITY -
KEVIN MITNICK / WILLIAM SIMON

Dönemimizin en ünlü hackerlarından birisi olan Kevin D. Mitnick'in "Aldatma Sanatı: Güvenlikteki İnsan Faktörünün Kontrol Edilmesi" olarak Türkçeleştirebileceğimiz "The Art of Deception: Controlling the Human Element of Security" kitabı, William L. Simon ile birlikte hazırlanmış. Kitap İngilizce olduğu için maalesef İngilizce bilen okurlarımız yararlanabilecekler. Belki de Türkçeye çevrilir, kim bilir?

Kevin Mitnick'ten 04.10.2001'de yazdığım "Hacker Öyküsü - Kevin Mitnick" başlıklı yazıda söz etmiştim.

Kevin Mitnick, şu anda Los Angeles'taki "Defensive Thinking" isimli danışmanlık şirketinin yöneticilerinden.

Kitap Mitnick'in deneyimlerinden ve araştırmalarından yola çıkarak şirketlerdeki veri güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu, açık yönlerini, bunların nasıl kapatılabileceğini, insan faktörü işin içine girdiğinde "social engineering" ile güvenliğin nasıl aşılarak, bilgilerin edinilebileceğini örneklerle anlatıyor.

Ana tema; insan faktörü. Donanım, yazılım ve fiziksel ne kadar önlem alırsanız alın, insanların içinde olduğu bir sistemde kişisel zaaflardan yararlanarak bilginin rakip şirketlere ya da kanundışı para kazanmak isteyenlere ne kadar kolay gidebildiğini gösteriyor.

"Kimseye güvenmeyin" diyor.

Kitapta ayrıca İnternet'teki herkese açık kaynaklar kullanılarak, şifrelerin nasıl bulunabileceğini, telefon santrallerindeki erişim olanaklarını aktarıyor. Bunların anlatırken de hiçbir gizli bilgi vermiyor sadece İnternet'teki bazı arama motorlarından yola çıkarak ne kadar fazla bilgi bulabileceğinizi söylüyor. Aslında bir miktar da İnternet sitesi adresi vermiş. Bu adreslerde gerçekten iyi bilgiler var ancak gizli olmadıkları için herkesin erişimine açık ve yayınlanmasında bir sakınca yok.

Kitap ağırlıklı olarak telefon santralları, karşılıklı konuşma, ikna yöntemleri üzerine kurulmuş. Bilgisayarlara girip, şifreleri bulmaya uğraşıp, neler yapılabileceği fazla işlenmemiş. Zaten işin ilginç tarafı da bu, "social engineering" aracılığı ile kullanıcılardan bu bilgileri edinebiliyorlar.

Eğer şirketlerin veri güvenliğinden sorumlu iseniz bu kitabı okumanızda yarar var. Bu tür bir göreviniz yoksa dahi eğer teknoloji, casusluk, macera ile ilgileniyorsanız, büyük bir kısmını roman gibi okuyarak, neler yapıyorlar diyeceğiniz kitabı öneririm.


KİTAP: BRIDGET JONES'UN GÜNLÜĞÜ - HELEN FIELDING

Helen Fielding'in "Bridget Jones's Diary" isimli çok satan romanından beyaz perdeye uyarlanan "Bridget Jones's Diary - Bridget Jones'un Günlüğü" filminden 8.11.2001'deki yazımda söz etmiştim.

Şimdi sırada "Bridget Jones'un Günlüğü" kitabı var. Gendaş Kültür'ün yayınladığı kitabın çevirisini Dost Körpe ve Handan Hazar gerçekleştirmiş.

Kitabın arka kapağındaki yazıya bir bakarsak:

""Bridget Jones'un Günlüğü" bekar bir kızın optimist ama çelişkilerle dolu kişiliğini güçlendirme çabasının eğlenceli hikayesini anlatıyor. Otuzlu yaşlar sendromunu yaşayan Bridget; bekarlığın keyfini doyasıya yaşamak isterken bir taraftan da yaşlanıp yalnız ölmekten korkmakta. Feminizme gönül vermiş arkadaşları Jude, Shazzer ve 'yumuşak' Tom'la birlikte hayatı seslenen, Kendini Beğenmiş Evlilerin akşam yemeklerinde aşağılanan, ailesinin zengin, boşanmış ve baklava dilimi desenli bir süveteriyle başgöz edilme çabalarından çıldırmak üzere olan Bridget elli dört kiloya indiğinde, sigarayı bırakmayı ve irade gücünü kullanmayı başardığında tüm problemlerinin çözüleceğine inanır..."

Rahat bir tempoda okunabilen, eğlenceli ve neşeli bu kitabı öneririm. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan kişilerin çevrelerinde benzerlikler bulması olası.


KİTAP: BRIDGET JONES'UN GÜNLÜĞÜ 2 - HELEN FIELDING

Helen Fielding, "Bridget Jones's Diary" romanının ikincisini de "Bridget Jones'un Günlüğü 2" yayınladı. Bu kitap da Gendaş Kültür tarafından yayınlandı, çeviri Dost Körpe'den.

Kitap, ilkinin devamı ve birincide anlatınlan pek çok konunun sonuçları aktarılıyor. Bu sayede neticelenmemiş konu kalmıyor. Sadece bu açıdan bakıldığında bile güzel bir kitap. Ancak kitabın arka kapağındaki yazıyı okuduktan sonra kiştabı okurken bazı sürprizleri yitiriyorsunuz. Keşke yayınlanma aşamasında kitaptaki sürprizler arka kapağa alınmasaydı.

Yine kitabın arka kapağındaki yazıya bir bakalım:

"Helen Fielding'in dünyaca sevilen karakteri Bridget, Bridget Jones'un Günlüğü'nde iki amacını gerçekleştirmişti; ilki, kendine 'doğru düzgün, adam akıllı' bir sevgili bulmak, ikincisi, kilo vermek... Peki... Bu mutlu sondan sonra neler oldu?... Diyorlar ki, neler neler olmadı... Bridget solcu olmayı ingiliz İşçi Partisi'ne oy vermek olarak algılayan ama seçmenlik belgesini doldurmayı unuttuğu için oy kullanma şansını yitiren Bridget. Kendisini ölümle tehdit eden bir mahkuma ve Tony Blair'e tüm pozitif enerjisiyle çiçekli böcekli Noel kartları postalayan Bridget. Evini saran korkunç kokunun kayağını, kendini seyretmekle meşgul olduğu için bir türlü araştıramayan ve ancak polis şikayet üzerine evini bastığında kokunun kaynağının annesinin haftalar önce çantasına koyduğu filetolar olduğunu dehşetle anlayan Bridget. Birinci ktabın sonunda birlikte günbatımını seyre daldığı sevgilisi Mark Darcy'yı; hayallerinin erkeğini evine yerleşmiş ve bulaşıkları 'yine' yıkamamış bulmanın ne olduğunu keşfeden sevgilisini arkadaşlarının çılgın nasihatleri sayesinde bin bir aksilikle kaybeden, sevişmeyi düşünmediği bir erkekle buluşmasına çeşit çeşit prezervatifle hazırlanan Bridget. Çoğu şehirlerinin sinir hapları ve vitaminlerle beslendiği bir dünyada, gıdasını Kadınlar Venüs'ten, Erkekler Mars'tan, Düşünce Gücüyle Tedavi Birlikteliğinize Zen Tedavisi gibi kendine yardım kitaplarından alan; son derece duygusal, insancıl, eğlenceli, iyi niyetli sevgili Bridget..."

Bu ikinci kitapta keyifle okunabilecek durumda.


SÖZ: LA BRUYERE

"Ne dediniz? Nasıl? Anlamadım? Lütfen yineler misiniz? Yine anlamıyorum. Neyse, sözlerinizden şunu çıkardım sonunda: Siz bana 'hava soğuk' demek istiyorsunuz; ama, neden doğrudan doğruya 'hava soğuk' demiyorsunuz? Amacınız yağmur ya da kar yağdığını anlatmaksa 'yağmur yağıyor, kar yağıyor' deyin. Beni güler yüzlülüğümden ötürü beğeniyorsanız 'güler yüzlüsünüz' deyin, yeter. Biliyorum, siz bu sözleri yavan ve açık buluyorsunuz, bu kadarını herkes söyler diyorsunuz. Bundan ne çıkar? Söylenen sözleri anlamak ya da herkes gibi konuşmak kötü mü?" - La Bruyère


SÖZ: ELEANOR ROOSEVELT

"Hiç kimse sizin izniniz olmadan, size kendinizi değersiz hissettiremez". - Eleanor Roosevelt


SÖZ: CLAUDE PEPPEER

"Hayat bir bisiklete binmek gibidir. Pedalı çevirmeye devam ettiğiniz sürece düşmezsiniz". - Claude Peppeer


Niçin görüşlerinizi iletmiyorsunuz? E-posta adresim aşağıda. Katkılarınızla daha iyi olacağını garanti edebilirim.

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
e-posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
141. Sayı önceki yazı 141. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye