| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"İstanbul Mekanları" 06.02.2003 Zafer Sönmez - netyorum.com / Sayı: 121

MİSKİN MİSKİN OTURMAYIN TEMBELLER
- SANAL GEZİMİZE HOŞGELDİNİZ

Pazartesi günleri en çok karşımıza çıkan ve iyi bir cevap verebilmek için en çok uğraştığımız soru nedir? Hafta sonu ne yaptın?

Bu hafta sonu size farklı bir seçenek yaratabilmek için maliyetler dahil bütün hesaplamaları da dikkate alarak bir gezi planı çıkarttım. Gönlüm el vermedi. Sitemizde açıkladık gezi yapacağız dedik. Sitemiz yenilendi, havalar kötü gitti, yılbaşı geldi, canım istemedi, istedi siz gelmediniz ve bunun gibi bir sürü sebebin sağından atıp solundan geçerek siz değerli okuyucular için alternatif bir gezi planı çıkardım.

Gezi planımın en önemli öğelerini aşağıda belirttim:

1- Herkes ulaşabilsin diye zor olmayan yerleri seçtim. Zor olan yerler için ise detaylı açıklama yaptım ki, sevgili okurlar zorlanmasın.

2- Herkes için anlam ifade etsin mekanlar. Gezerken eğlensin, eğlenirken öğrensin, daha da önemlisi "Pazartesi günü ofis ortamında kübik (dörtlü çalışma grubunun ofis ortamında kendini tanımlamış hali) komşusuna hava atsın, hoşlandığına ne ilgili ve bilgili olduğunu anlatsın" diyedir naçizane çabam.

3- Ucuz olsun. Ucuz olmayan yerler için de önceden bilgi verilsin. Fiyatlar güncel olsun.

4- Dağlar tepeler aşılmasın. Malum Dersaadet şehri yedi tepeli bir görünüm çizerken, biz azami durumda bir tepesinde gezelim.

5- Anlam ifade etsin. Açıklamaları olsun, bu bina nedir onu bilelim. Ama sanat tarihçisi olmamıza da gerek olmasın.

Büyük kültür hizmetimiz, bir günlük gezi programımızı halkımızın beğenisine sunarız...

* * *

Günlük Gezi Planı Versiyon No: 1

Güzergah : Ahırkapı - Sultanahmet - Mozaik Müzesi - (tercihan Ayasofya) - Tarihi Sultanahmet Halkköftecisi - Sahaflar Çarşısı - Çınaraltı Çaybahçesi

Tavsiye Edilen Gün: Pazar (İlgilere Not: Müzeler Pazartesi günleri haricinde kapalıdır. Gezi için en ideal gün Pazar'dır.)

Tavsiye Edilen Saat: 09:00-14:00 arası

Gezi saati önemlidir. Pazar gününün ertesi çalışma günü olacağı ve bir sonraki gün esas amaçlardan biri kübik arkadaşına hava atmak olacağı için dinlenme ve kafamızı toplama süresinin de bırakılması gerekir. Gezi planımızı geçe bırakmamak idealdir. Tavsiye edilen saatlere uyum mutluluğun garantisidir.

Tavsiye Edilen Kişi Sayısı : 1 kişi. Bu konuda literatürü tararsanız tavsiye edilen kişi sayısı diye bir olgu bulamayacaksınız. Zaten kişi sayısının bilimsel bir tabanı da bulunmamaktadır. Böyle bir gezi planı fikrini öne attığınızda herkes atlayacaktır. Bunun yanında saatler Pazar sabahı 09:00'ı gösterdiğinde ise sabahleyin şişkin gözlerle omuz arkanızdaki kalabalığı saymaya kalkarsanız hayal kırıklığına uğramamanız için söylenmiş bir dost tavsiyesidir. Olsun Pazartesi günü çıkartacağınız acıları ve büyük şef "Sitting Bull" ile yapacağınız zafer danslarını düşününce bütün herşey geçer gider.

Bir Kaç Adımda Pratik, Sanal ve Ucuz [Gezi Öğeleri Madde No:39] İstanbul Gezisi... How To Travel Around İstanbul Cheaper Than Ever... (Not: Yazımızı okuyan yabancılara da mesaj vermek ve bir kültür hazinesi olduğunu ifade etmek için ekledim. Zaten turist milleti bu yerleri ezbere bildiği için metnin içine başkaca bir ingilizce kelime eklemedim. Fiyatlar zaten evrensel bir hal alan 10'luk sayı biriminde ve konvertibl döviz cinsi olan TELE üzerindendir.)

Adım 1: Kahvaltıyı dışarıda yap ama hafif olsun, çay olsun ve ucuz olsun.

Güzergahımızı planlarken kahvaltıyı ağır mı yapalım, özellikli bir yer mi olsun ya da ucuz ve çabuk mu olsun diye epey bir düşündüm. Bunun için kahvaltı için Ahırkapı'da (Cankurtaran Semti) bulunan Erol Taş Kahvesi'ni seçtim. Hem mekan güzel hem de çay ucuz.

Nasıl gidilir? Erol Taş Kahvesi'ne gitmek için öncelikle Eminönü'ne ulaşmanız gerekir. Eminönü'nde Adalar Vapur iskelesinin hizasından Aksaray'a doğru sahilden giden yolu takip etmeniz gerekir. Bu yol Sirkeci Tren İstasyonu'na paralel gider. Sol tarafta Sepetçiler Kasrı (şimdiki Hammam), sağda Gülhane Parkı vardır. 10-15 dk. sonra Sarayburnu'ndaki deniz fenerine geleceksiniz, fenerden sonraki ışıklardan sağa içerisi girin. Karşınıza hangi otel nerede, hangi lokanta nerede anlamında kocaman bir tabela çıkar. Tabelayı görünce tekrar sağa dönün. Hemen yanınızda Eminönü Belediyesi dinlenme tesisleri ve üstünde tren istasyonu bulunan bir köprü çıkar. Köprünün altından geçin Cankurtaran Meydanı'na ve tren istasyonuna çıkarısınız. Zaten kahve de karşınızdadır.

Fiyatlar : Duble çay 750.000 TL, pet şişe su: 250.000 TL (Su fiyatı yandaki laz bakkalın fiyatıdır), Pelit Pastanesi'nden poğaça aldığım için yiyecek bilgisi veremiyorum. Kahvaltı için poğaçanızı yanınızda getirin. Daha zevkli oluyor. 2 Poğaça (Pelit) 1.100.000 TL (Biri kaşarlı...)

Toplam: 2.100.000 TL

Kahve bildiğimiz hani kötü adam Erol Taş var ya onun kahvesi. Ölmeden önce sinema işlerinden hafif hafif ayrılınca burayı mekan edinmiş ve öldükten sonra kahvenin adı kültür merkezi olarak değiştirilmiş. Ama işlev aynı. Duvarlarda film afişleri, Erol Taş'ın resimleri olmasa mütevazi bir kahvehane diyebilirsiniz. Ben oradayken kahvehanenin yanındaki laz bakkal geldi. Kahveci çırağının verdiği tüyoya güvenerek sayısal loto oynamış. Hiçbir şey çıkmadığı için de parasını istiyordu. Bir tutturmuş; "Milli piyango iadesine mektup yazıp, bir bile bilemeyenlere herhangi bir ödül verilip verilmeyeceğini öğreneceğim..." diyor sabah sabah...

Adım 2: İçinde kültüre dair bir şeyler olsun. Şehri tanıyalım ama yorulmayalım...

Kahveden çıkınca hemen sağdan devam eden yolu yuarıya doğru birkaç dakika devam ederseniz karşınızda bir yol ayrımı çıkacaktır. Sağdan giden yol doğruca Topkapı Sarayı'na soldaki yol ise sizi Four Seasons Oteli'ne çıkaracaktır. Bu otel eskiden meşhur Sultanahmet Cezaevi imiş. Epeyce anıları olan mkanı restore ederek otel yaptılar. Bence İstanbul'un en güzel oteli ama oldukça pahalı. Yemek için gidecekseniz bir kaç aylık tasarrufu gözden çıkarmak gerekebilir. Otelin önünden devam edince Sultanahmet Arastası'na çıkılıyor. Bu arastanın içinde halıdan tutun birçok çesit turistik eşya satılıyor. Eğer bu tür şeylere meraklıysanız çarşının içinde turlayabilirsiniz. Bizim hedefimiz çarşının içindeki Büyük Saray Mozaikleri Müzesi.

Giriş Ücreti: 3.000.000 TL.

Bu müzeyi tabelaları takip ederek bulmanız biraz zor. Onun için çarşının içinde birine sorsanız daha iyi olur diye düşünüyorum. Müze hemen çarşının çıkışında, karşısında Sultanahmet Sarayı Oteli var.

Müzenin içindeki mozaikler eskiden Sultanahmet Camii'nin bulunduğu mekanda bulunan Daphne ve Kathisma Saraylarının bahçesindeki ve koridorlarında bulunuyormuş. Edinburg'daki St.Andrews Universitesi'nden J.H.Baxter isimli bir profesör saray kompleksinin taraçasında ve avlusunda bulunan salonu ve içindeki mozaikleri bulmuşlar. Belirtilenlere göre, burası önemli, antik döneme ait hiç bir mozaik zemin büyüklüğü ve kalitesi açısından Büyük Saray Mozaikleri ile boy ölçüşemezmiş. Mozaik ise Anadolu'da keşfedilen bir zemin ve iç cephe bezeme yöntemi olmakla birlikte sırasıyla Yunanistan ve İtalya'da geliştirilmiştir. Benim tavsiyem bu konulara meraklı iseniz bu müzeyi gezin. Zira gündelik olayları anlatan mozaiklerin içinde kendinizi bazen bir av sahnesinde kaplanı öldüren avcı, bazen ejderha ile dövüşen savaşçı, bazen bahçede çalışan bir çiftçi, bazen de sevdiğini arayan biri olarak bulabilirsiniz. Mozaikleri hızlıca geçmeyin. Hepsine bakıldığında; insanların o zamanlar yaptıkları herşeyi geleceğe bir miras olarak kalabileceğini hesaplayarak yaptığını düşüneceksiniz. Şu an milyonlarca dolar dökülerek yapılan plazaların içinde bu özene rastlayabiliyor musunuz? İnsan yüzlerce yıl sonra tekrar gelse bu kirlilik ve özensizlik için gelecek kuşaklara yüklediğimiz yükün farkına varabilir mi? Neden yıllar geçtikçe özensizleşiyoruz? Bilemiyorum. Geçmişe bırakabileceğimiz kaç yapı var 20. yy.da. Ben 10 tane sayamam. Bu bile epey iyimser bir tahmin oldu galiba. Neyse sanat tarihçisi olmayacağımıza dair bir sözümüz vardı. Müzeyi azami 1 saatte gezersiniz tahminim. Fotoğraf çekimi serbest.

Müzeden çıkınca yolunuza devam edin, hemen Sultanahmet Meydanı'na ve Ayasofya Müzesi'ne doğru çıkacaksınız. Burada size opsiyonel bir alternatif sunacağız. Demiştik ya pahalı ise bilgimiz olsun diye. Ayasofya Müzesi'nin giriş fiyatı epeyce tuzlu.

Müze Giriş Fiyatı : 15.000.000 TL (Bu fiyata müzenin alt galerisi yani binanın alt katı, ana salonu dahildir.)
Üst Galeri Fiyatı : 15.000.000 TL (Ayasofya Müzesinin üst galerisi görülmeden tam anlamıyla gezilmiş sayılmayacağından, siz en iyisi müsait bir bütçe ile gidin derim.)

Müzeleri gezmenin en iyi yolu öncelikle müzenin kitapçığını okumaktır. İyi bir Ayasofya kitapçığı 15.000.000 TL civarı. Müzenin içinde ve dışında aynı fiyata satılıyor. Satıcılara kanmayın. Müzenin içinde hediyelik birşeyler de alabileceğiniz iyi bir satış reyonu var. Gidip bakmanızda yarar var.

Bu kadar gelmişken Ayasofya'nın tarihçesi ile ilgili de birkaç şey ilave edeyim derim. Ayasofya Megale Ekklesia (Büyük Kilise) olarak 15 Şubat 360'da ibadete açılmış. İlk bina II. Konstantin (MS.307-361) tarafından yaptırılmış. 20 Haziran 404'de meydana gelen halk ayaklanmasında yıkılan kilise II. Teodosius (MS 408-450) tarafından 10 Ekim 415 tarihinde yeniden ibadete açılmış. İlk bina ahşaptan iken ikincisi taştan inşaa ettirilmiştir. Murat Belge'nin kitabında büyüklük açısında Ayasofya'dan sonra sadece 3 kilise onu geçebilmiştir. Bunlar: Londra'daki St. Paul, Roma'daki St. Peter ve Milano'daki Duomo Kiliseleri imiş. Biraz da rakam vermek gerekirse kubbenin yerden yüksekliği 55 mt., Çapı 31-32 mt., Uzunluğu 100 mt., Yüzölüçümü ise 7570 m2 imiş.

Daha fazla merak edenler için müzeyi gezmelerini tavsiye ederim. Biz gezimizde içine girmeyeceğiz. Çünkü bütçemiz kısıtlı...

Hedefimiz, hemen karnımız açıktığı için Meşhur Sultanahmet Halk Köftecisi olacaktır. Ama öncelikle benim için İstanbul'un en önemli noktalarından biri olan Million Taşına bir uğrayacağız. İstanbul'da bir sürü dikili taş var. Kıztaşı, Çemberlitaş, Dikilitaş, vs. Ama en ilginç olan Million Taşı. Bizans İstanbul'u imparatorluğun merkezi olduğu için herşeyin buradan başladığı kabul edilirmiş ve heryerin tarifinde de bu nokta başlangıç noktası olarak alınırmış. Bizans'ın başlangıç noktası Sultanahmet Meydanı'ndaki million taşı. Yani imparatorluğun merkezi. Kertenez noktası. Hani lisede futbol maçı oynarken ayağımızda hiza çizer ona göre topa vururduk ya, Bizanslı da hizayı buradan çizmiş. O onların dayandığı son nokta, diğerlerini bu taşa göre tanımlıyorlarmış. Herkesin hayatta bir million taşı olmalı bana göre. Buna ister prensip dersiniz ister karakter ama hayatın bir sürü karmaşıklığı içinde bu taşa sırtınızı dayadığınız zaman herşeyin sizin için bir anlam ifade etmesi ve ona göre davranmanız gerekir. Bilgisayara yeni bir program yüklediğinizde onu tanıtmanız gerektiği gibi million taşınız da size hayatı tanıtarak işleri daha kolay halletmenizi sağlayacaktır. Ha bu arada bir million taşı bulamazsanız, boşuna aramayın, Sultanahmete gelip sırtınızı dayayabilirsiniz. Hem de bedava. (Not: Gezimizin önemli öğelerinden biri olan 3. Nolu öğe ucuz olmasıydı.)

Adım 3: Karnımız gurul gurul etmesin. Bir şeyler yiyelim özel olsun ama ucuz olsun. Yerken kültürümüzü de artıralım. Yurtdışından gelen misafirlerimizi götürebilelim. Ailecek gidersek fazla tokatlanmayalım. Türk kültürüne ait olsun et filan yiyelim. Ekmeği bol olsun karnımızı doyursun.

Mekanları mümkün olduğu kadar detaylı vermeye çalışıyorum. İşte size adres ve telefon: Tarihi Sultanahmet Köftecisi Tel: 0-212-513 14 38 Adres: Divanyolu Cad. 12/A Sultanahmet / İSTANBUL

İşte bu kadar. Basit menümüz köfte, ayran, piyaz ve imrik tatlısı. Ben çok aç olmadığım için sadece köfte ve ayran yedim ve 4.000.000 TL verdim. Tam menü de en fazla 6.000.000 TL'dir. Köftenin tarihi mekanında bu fiyat sudan ucuz vallahi. Heryerde gördüğünüz meşhur Sultanahmet Köftecilerinin orijinal mekanı burasıdır. Mermer masada köfteyi yerken oraya gelen ünlülerin yazılarını da okuyabilirsiniz. Mekan güzel, Pazar günü sabahleyin tenha da oluyor. Vallahi bir de çay söyleyin okuyun kitabınızı güzelce...

Adım 4 : Kitap filan alıp biraz da mekan görmeye ne dersiniz?

Yemeği yediğimize göre kısa bir yürüyüşe ne dersiniz.  İstikamet doğru Beyazıt. Köfteciden çıkıp dümdüz yukarı doğru devam edersek, Çemberlitaş ve Beyazıt'a doğru gideriz. Size bir ipucu. En iyi ayakkabıcılar Çemberlitaş'ta bulunur. Ben yıllardan beri burada bulunan Ortaç Mağazası'ndan ayakkabı alırım. Sizlere bir tavsiye bir ara uğrayın. Çembelitaş'ın hemen aşağısı İstanbul'un ayakkabı merkezi Gedikpaşa'dır. Toptan satışlar orada olur. Ama Pazar günleri tatiliz kusura bakmayın...!

Çemberlitaş tramvay durağını geçtikten sonra hemen sağda Kapalıçarşı'nın Beyazıt Kapısı'nı göreceksiniz. O kapıdan girmeyip 20 mt. ilerleyince solda Sahaflar Çarşısı'nın kapısını göreceksiniz. Sahaflar, İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin mutlaka uğradığı ve bildiği bir mekandır. Ben üniversite yıllarımıdan beri sürekli araları uzatmadan uğrarım bu mekana. Pazar günü en tenha olduğu zamandır. Eski sahaflardan fazla kalmadı. Genelde girişe ve çıkışa yakın mekanlardakiler daha eski kitapları satıyor gibi. Okunmuş yabancı dil kitapları buralardan ucuza alabilirsiniz. Bir de ilginç bir kitap arıyorsanız mutlaka buraya uğrayın derim. Sahaflardaki dükkanların içine rahatlıkla girip kitap beğenebilirsiniz. Çekinmeyin buranın esnafı her çeşit insana alışkındır. Alanına da almayanına da. Kitap zor iştir, almak için çok gezmek lazım. Bunu bilir iyi satıcı...

Adım 5: Bir yorgunluk çayı istiyorum... Nerededir acaba?

Çınaraltı Çay Bahçesi... Benim favori mekanlarımdan birisidir burası. Çınaraltı Beyazıt Meydanı'nın camiye bakan tarafında hemen Sahaflar Çarşısı'nın bitimindedir. Servis kaliteli olmasa da kocaman eski bir çınarın altında demlenerek, İstanbul Üniversitesi'nin kapısını seyredin, Beyazıt Kulesi'ne bakın yeter. Üniversite yıllarımda o Rus Pazarı'nın bulunduğu zamanları ve Sahaflar Çarşısı'nın önünde Rus askerlerinin madalyalarını sattıkları zamanları hatırlıyorum da, şimdilerde epeyce tenhalaşmış. Rus pazarı da yerini sabit bir Pazar yerine bırakmış...

Sanal gezimizi bu beş adımda bitiriyoruz. Hafta sonlarında farklı birşeyler yapmak hem kolay hem de çok ucuz. Hele hele İstanbul gibi herşeyin sizi sürprizlere boğduğu bir şehirde çok da keyifli. Artık mazeretiniz de kalmadı bir sonraki hafta herkese soracağım kimler gezdi, kimler gezmedi diye?

Hepinize iyi haftasonları. Saygılarımla,  

Zafer Sönmez
e-posta: zafer.sonmez@lycos.com , zafer.sonmez@disbank.com.tr
 


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
121. Sayı önceki yazı 121. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye