|
"Yansımalar" 23.01.2003 Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 119
İçindekiler;
- Konu: Kişisel Bilgiler
- Konu: YKY Bilişim Bilişimsizliği
- Film: The Lord of The Rings : Two Towers - Yüzüklerin Efendisi : İki
Kule
- Kitap: Cehenneme Övgü : Gündüz Vassaf
- Müzik: Atylantos - Jean Patrick Capdevielle
- Söz: Mary Wilson Little
- Söz: Laurence J. Peter
KONU: KİŞİSEL BİLGİLER
Geçtiğimiz iki, üç aylık bir süre içerisinde çok büyük bir market zincirinde
kasaların yanında uzay teknolojisini andıran ekranlar boy göstermeye başladı.
Değişik reklamlar gösteriliyordu bu ekranlarda. Ödeme esnasında vakit
geçirmenize yarıyorlardı. Sistem tam devreye alındığında birşeyler olacağını
tahmin ediyordum ve geçtiğimiz günlerde sistem tam olarak çalışmaya başlamış.
Ancak kişisel bilgilerin korunması açısından biraz sorunlar var galiba.
Sistemin işleyişi kısaca şöyle:
- Markette alışverişinizi yapıyorsunuz.
- Ödeme için kasaya gittiğinizde, popüler müşteri memnuniyeti konseptine uygun
olarak marketin müşteri kartınızın olup olmadığı soruluyor.
- Bu karta sahipseniz veriyorsunuz ve ondan sonra ilginç bir şey oluyor. Kasiyer
kartınızı okutur okutmaz, uzay teknolojisine benzer ekranda adınız soyadınız
beliriyor.
- Aldığınız ürünler kasadan okutuldukça da ürünlerin isimleri ve fiyatları
geçiyor.
- Böylece kasaların etrafında kimler varsa, sizin kim olduğunuzu ve neler
aldığınızı ekranlardan okuyabiliyor.
- Ödeme aşamasında konumuz devam ediyor. Kredi kartı ile ödeme yapmak için kredi
kartınızı verdiniz.
- Kasiyer hemen kimlik soruyor.
- Ama yanındaki ekranda zaten adınız soyadınız yazılı durumda. Bu durumda da
kimlik göstermeye gerek var mı?
- Kasiyerlere göre "Evet, var". Çünkü kredi kartı ödemelerinde kimlik sorulması
gerektiği kendilerine öğretilmiş.
Sistemin sadece bu markette değil, anlaşma sağlanacak diğer mağazalarda da
kullanılacağı söyleniyor.
Diyelim ki, bir mağazaya gittiniz ve ilginç bir şey satın aldınız. Kasaya
gittiniz ödeme yapmak için.
O da ne; "Kasanın yanındaki ekranda adınız soyadınız ve aldığınız ürün yazıyor".
Bana göre değil. Sistemin elden geçirilip, müşteri adı soyadının ekrana
yazılmamasında yarar var. Kişisel bilgilerimin uluorta duyurulmasını
istemiyorum.
KONU: YKY BİLİŞİM BİLİŞİMSİZLİĞİ
İÜzerinden epeyce bir zaman geçti ancak yazılara ara verince bugüne kaldı
yazmak. Daha da iyi oldu belki çünkü o dönemde yaparız dediklerini de bu kadar
zaman geçmesine rağmen yapmadıklarını gördüm.
Eylül ayında Bilişim etkinlikleri vardı bildiğiniz gibi. Büyük bir fuar alanı,
pek çok şirket katılımı, tanıtım aktiviteleri ve bu esnada satış yapılan
standlar. Güzel bir alışveriş ortamı oluşturulmuştu.
Ben de fuarı dolaşmaya gittiğim ilk gün, YKY "Yapı Kredi Yayınları" standına
uğradım. Güzel bir kampanya düzenlemişlerdi. Bazı kitaplarda çok büyük bir
indirim yapmışlar ve ellerinde mevcut ise standda hemen teslim ediyorlardı.
İlgimi çeken bir kaç tanesini satın almak istedim. Diyalog şöyle gelişti:
- Bunun için sanal ortamdan sipariş vermeniz gerekiyor.
- Peki, nereden yapacağız bu işlemleri?
Bir ekran göstererek, "Şu ekrandan müracaatınızı yapabilirsiniz ancak şu anda
sistemde bir sorun var, işlem yapamıyoruz".
- O zaman siz benim kredi kartımdan parayı alın, kitapları verin.
- Olmaz, sistem sanal ortamdan sipariş edilmek üzerine kuruldu.
"Tamam, indirim vererek, müşteri bilgilerini toplamak istiyorlar. Önemli değil,
bu kadar büyük indirim verdiklerine göre ben de kişisel bilgilerimi veririm. Ne
işlerine yarayacağına onlar karar versin".
- Ama sistem çalışmıyor diyorsunuz, ne yapacağız?
- Şu yandaki bankacılık işlemleri gösterimi yapılan yere gidelim. Oradakiler
çalışıyordur. Oradan yapalım.
Oraya gidilir hep beraber ancak oradaki sistemlerde de aynı sorundan dolayı
erişim sağlanamamaktadır.
- Siz bir süre sonra tekrar gelin. O zaman deneyelim.
- Peki.
Fuar alanında üç, dört saat vakit geçirdikten sonra tekrar YKY standına döndüm.
- Ben geldim yine. Sistem çalışmaya başladı mı?
- Evet.
Hemen tanıdılar zaten. Sistemin başına geçtik. Bilgisayarı ilk defa kullanmaya
başladığım çok belli oluyordu herhalde, yanıma bir görevli verdiler, bilgileri
işlemede yardımcı olması için.
- Şimdi, şuraya her zaman kullandığınız e-posta adresinizi ve şifrenizi girin.
- Niye? Sizin sisteminize üye olmak için e-posta adresimi vermeyi anlıyorum da,
şifremi niye vereceğim?
- Sistem böyle.
- Bence sizin sistemin sorduğu şifre benim o e-posta'mı okumak için kullandığım
şifre değil, herhangi bir şifre. Sisteminiz benim e-posta adresimi kullanıcı adı
olarak algılayacak, şifrede ona bağlı olacak.
- Yok, öyle değil.
- Öyle, öyle. Bakın deneyelim.
Sisteme e-posta adresi girilip, herhangi yeni üretilen bir şifre yazılır. Sistem
arka sayfaya geçerek, kişisel bilgilerin doldurulmasını ister. Bilgiler
yazıldıktan sonra, sipariş verme ekranı gelmeden sistemden bir ekran okunur
"Kayıdınız yapılmıştır. Aktive olması için size gönderilen e-posta'yı okuyup,
ilgili adrese gittiğinizde devreye alınacaktır".
Ama bu belirtilmemişti. Siparişi de veremedik, üstelik fuardayız, o mesajı nasıl
okuyacağız? Heryere kocaman kocaman ilanlar asmışlar "İndirimli Kitap" diye,
başımıza gelene bak.
Ben, görevliye (Bu arada şimdi görevlinin niye yanımda durduğunu anlıyorum):
- Peki, ben şimdi fuardayım, o mesajı nasıl okuyacağım?
- Burada bizim mesaj okuma programındaki ayarları değiştirerek okuyabilirsiniz.
Biraz sohbet ve www.mail2web.com 'dan
okumaya karar veriyorum. Mesajı okudum, ilgili adrese giderek, hesabı çalışır
hale getirdim. Sıra siparişi verip, kitapları almaya geldi.
Yine görevlinin yardımı ile sipariş verme ekranına geldik. Alacağım kitabı
seçtim, fiyat indirimli olarak geldi. Buraya kadar gayet güzel ancak o da ne;
"Kurye ücreti soruluyor". Ama ben kitapları standdan teslim alacağım, ne
kuryesi, ne ücreti?
- Sistem böyle. Biz fuardan satış yapmadığımız için sistem buna göre ayarlı
değil. Siz kredi kartı bilgilerinizi girin, fiyat yüksek hesaplanacaktır, olsun,
dikkate almayın. Biz ofise gittiğimizde kurye ücretini kredi kartınıza iade
ederiz.
- Olmaz öyle şey. Heryere ilan asan sizsiniz. Bunu bildirin bilgiişlem grubuna
düzeltsinler.
Söylesek ve yapacak olsalar bile şimdi olmaz.
- O zaman ben yarın tekrar uğrayayım.
- Tamam, bekleriz.
Ertesi gün tekrar fuar alanında YKY standındayım. Artık beni tanımamaları olası
değil.
- Hadi, deneyelim.
Bilgiler girilir, ödeme ekranında hiç değişiklik yok, yine kurye ücreti
ekleniyor.
- Ama bir şey değişmemiş. Dün konuşmuştuk.
- Yapamazlar, sistem böyle.
- Peki, ne yapacağız?
- Yapabileceğimiz bir şey yok.
- Kredi kartımı vereyim, şuradaki cihazdan çekin ilgili tutarı.
- Onu da yapamayız. Bu sistem sadece internet'ten yapılan ödemelere göre
çalışıyor.
- Yani, ben bu kadar uğraşmanın sonunda bu kitapları alamıyorum, öyle mi?
- Maalesef öyle. Ama isterseniz adresinizi verin, biz size bir şekilde gönderip,
ödemesini bu indirimli fiyattan alırız.
Dört ay geçti, ne arayan var ne soran. Ne sistemmiş ama. Kim geliştirdiyse
kutlamak gerekir. Bravo!
Yazık o kadar masrafa. El ilanı basıp, dağıt, boy boy afiş hazırlayıp, as.
Sonuç; "Sıfır".
FİLM: THE LORD OF THE RINGS : TWO TOWERS -
YÜZÜKLERİN EFENDİSİ : İKİ KULE
İlkini geçen sene (2001 sonu) izlediğimiz "The Lord of The Rings - Yüzüklerin
Efendisi" filmlerinin ikincisi "The Lord of The Rings : Two Towers -
Yüzüklerin Efendisi : İki Kule" vizyonda. Film, bildiğiniz gibi 1954
senesinde J.R.R. Tolkien tarafından ilk kitabı çıkarılan, ardından toplam üç
kitapla tamamlanan "The Lord of The Rings - Yüzüklerin Efendisi" 'nden
beyazperdeye uyarlanmış durumda.
"The Lord Of The Rings : The Fellowship Of The Ring - Yüzüklerin Efendisi :
Yüzük Kardeşliği" adı ile geçen ilk filmle ilgil yazıda pek çok detaya yer
vermiştim. Erişim için tıklayın.
Yönetmen ve başrol oyuncuları aynı olmasına rağmen, tekrar aktarayım. Yönetmen
Peter Jackson. Başrollerde Elijah Wood, Ian McKellen, Viggo Mortensen, Sean
Astin, Liv Tyler , Cate Blanchett, John Rhys-Davies, Billy Boyd, Dominic
Monaghan, Orlando Bloom, Hugo Weaving, Sean Bean, Ian Holm ve Andy Serkis yer
alıyor.
İkinci film, ilkinden daha fazla karmaşa içeriyor. Tam anlamıyla bir savaş filmi
yapılmış denebilir. Pek çok savaş sahnesi mevcut. Bu sahneleri destekleyen
seslendirme de eklenince, kavga dövüşe meraklılar için bir film çıkmış.
Üç filmin ikincisi olması nedeniyle, ilk filmle kıyaslama yapılması kaçınılmaz.
Belki tek başına gösterime girse, mükemmel bir savaş filmi olarak hafızalarda
kalabilirdi. Ancak ilk filmdeki konuya ısınmamızı sağlayan görsel zenginlik,
karakterlerin sunumu bir anda bu filmde savaşa yöneliyor. Daha karamsar bir
tablo çiziliyor. Aslında kitapların takip edildiği bir film serisinde bu da
doğal çünkü kötüler harekete geçiyor. Kötülerin harekete geçtiği dünyada da
savaşların ve kargaşanın ortaya çıkması doğal. Film, bu açıdan
değerlendirildiğinde çok başarılı.
Bu kitaba ve seriye meraklıysanız zaten kaçırmadan izeleyeceksiniz, biliyorum.
Ancak ilk filme izlemeden ikinci filmi izleyeceklere önerim, ilk filmi
izledikten sonra bu filme gidin. Konuyu ve karakterleri bilerek izlediğinizde
daha fazla keyif alacaksınız. Hatta eğer imkanınız var ise DVD'de yayınlanmış
olan "Extended Versin - Genişletilmiş Sürüm" 'ü izleyin. Dört saatten fazla
süren bu sürüm, birinci filmin sinemalarda gösterilmesinden dolayı devreye
alınmamış bir sürü sahneyi içeriyor ve daha anlaşılır bir şekle geliyor film.
Üç saatinizi ayırmaya hazır olun ve ilk filmi izlediyseniz gidin.
KİTAP: CEHENNEME ÖVGÜ - GÜNDÜZ VASSAF
1999 senesinde İletişim yayınları tarafından baskısı yapılan Gündüz Vassaf'ın
"Cehenneme Övgü" isimli kitabı, okudukça farklı düşünce yapısı ile sizi
etkileyecek bir çalışma.
Aslında "farklı düşünce yapısı" demek ne kadar doğru, o da tartışılır. Belki de
okur için farklı değil, olması gereken ya da zaten o şekilde düşünülerek
uygulanan görüşleri içermekte de olabilir. Bu size kalmış. Benim söylemimdeki
anlam, toplumun genelinde kabul görmüş düşüncelerin paralelinde değil
aktarılanlar.
Felsefi bir yaklaşım içerdiği için, konular tartışmaya ve üzerinde düşünülmeye
açık.
Bazı yazarların kitapla ilgili değerlendirmelerinden iki tanesi arka kapakta yer
alırken herşeyi özetliyor:
"Gündüz Vassaf, eserinde alışagelmiş, güncel yaşamımızın kaçanılmaz parçası
olmuş, her an hepimizin kabullendiği kavramları amansız bir biçimde
sorguluyor..." - Zeynep Oral / Milliyet
"Şeytanın avukatlığı konusunda son derece içten olan bir yazardan, zaman zaman
neredeyse edebi tatlar da taşıyan çarpıcı denemeler. Bu kitabı çok
sevebilirsiniz ya da sinir olabilirsiniz; ama kayıtsız kalmayın." - Murat Aykut
/ Aktüel
Dünyaya bir diğer bakış açısı ile yaklaşmanızı sağlayacak bu kitap, felsefe ve
yaşama bakış açıları ile ilgilenen her okurun edinmesi gereken bir kitap.
MÜZİK: ATYLANTOS - JEAN PATRICK CAPDEVIELLE
Jean-Patrick Capdevielle'in Emma Chaplin için hazırladığı ve büyük
başarıya ulaşan "Carmine Meo" albümünden sonra çalışmalarını sürdürdüğü "Atylantos"
çok güzel bir albüm.
Tarz olarak "opera trance" şeklinde nitelendiriyor çalışmasını. New Age'i
tarzında opera şarkıları da diyebilirsiniz. Yumuşak melodiler, buğulu ve
büyüleyici seslerle yapılan yorumlar. Bir yanlış anlaşılma olmaması açısından
belirtelim, Jean-Patrick Capdevielle albümün yapımcısı, eserleri bir araya
getiren ve yorumların nasıl olacağını belirleyen kişi. Eserleri seslendiren
kendisi değil. Chiara Zeffirelli, Elena Cojocaru, Nikola Todorovitc, Jade Laura
D'ange seslendiriyor.
La Diosa Fredda isimli Chiara Zeffirelli, Elena Cojocaru, Jade Laura D'ange
seslendirdiği şarkı en çok dinlenen ve albümün tanınmasında rol oynayan şarkı.
Albümde toplam 13 eser yer alıyor.
Eğer Emma Chaplin dinlediyseniz ve beğendiyseniz, bu albümü muhakkak edinin. Yok
bu tarzı bilmiyorsanız ve nasıl birşey olduğunu merak ediyorsanız, Atylantos'u
dinleyerek başlayın.
Daha fazla bilgi için internet erişim adresi;
http://www.pendragon-records.com/atylantos/ ve
http://www.carminemeo.com
Emma Chaplin'in "Carmine Meo" albümündeki başarısını Jean-Patrick
Capdevielle'e borçlu olduğu biliniyor çünkü "Carmine Meo" 'nun rüzgarı ile
çıkardığı diğer albüm içeriğinin zayıf olmase ve kendini tekrar etmesi açısından
beklenen başarıyı yakalayamadı.
SÖZ: MARY WILSON LITTLE
"Yapacak hiçbir işinizin olmamasında bir zevk yoktur. Asıl zevk,
yapacak çok işinizin olması ancak sizin yapmamanızdadır." Amerikalı yazar
Mary Wilson Little söylemiş. Gerçekten güzel bir söz. O ne büyük keyiftir
ki, herşeyi bir kenara bırakıp oturmak. Peki, vicdanın sesine ne demeli?
SÖZ: LAURENCE J. PETER
Amerikalı yazar ve eğitimci Laurence J. Peter (1919 - 1988) 'den bir
alıntı "Öfkeli olduğunuz zaman bir konuşma yapın. Hayatınız boyunca pişman
olacağınız en iyi konuşmayı yapacaksınız, emin olun"
Niçin görüşlerinizi iletmiyorsunuz? E-posta adresim aşağıda.
Katkılarınızla daha iyi olacağını garanti edebilirim.
M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
e-posta:
sinanoym@triosh.com
|