| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Yansımalar" 09.05.2002 Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 109

İçindekiler;

  • Konu: Her Yerde Dinlemeyen Müzik CD'leri
  • Konu: Usta Yaklaşımı İle Yolumuz Uzun
  • Konu: Coca Cola'nın Kampanyası
  • Kitap: Hayal Mühendisliği - Serge King
  • Kitap: Erkekleri Kullanma Kılavuzu - İlhan M. Uçkan
  • Film: 40 Days 40 Nights - Kırk Gün Kırk Gece
  • Film: Time Machine - Zaman Makinesi
  • Söz: Anonim - Dostluk

KONU: HER YERDE DİNLENEMEYEN MÜZİK CD'LERİ

Yaklaşık iki senedir yurt dışında gündemde olan müzik cd'lerini koruma yöntemi Türkiye'ye de ulaştı. Özel bir teknikle kayıt edilen müzik cd'leri sadece normal cd çalarlarda dinlenebiliyor. Bilgisayar ya da notebook'larda dinleyemiyorsunuz. Bu cihazlardaki cd çalarlar resmen kilitleniyorlar bu cd'yi taktığınız zaman. Ayrıca kullanılan teknikteki bazı açıklar nedeni ile normalde çalışabileceğini düşündüğünüz bazı cihazlarda da sorun çıkarıyor. örneğin otomobillerdeki cd çalarlarda da sorun var.

Candan Erçetin'in son albümü "Neden" bu tür kayıt yapılmış cd'lerden ve dolayısı ile bilgisayarınızda ya da otomobil cd çalarınızda dinleyemiyorsunuz. Kullanılan yöntem Sony DADC koruma metodu. Bunun dışında da pek çok teknik mevcut. Hepsinin avantajları ve dezavantajları var. En büyük dezavantajı ise ürünün cihaz seçmesi.

Diyelim ki; çok seyahat eden bir kişisiniz ve yolculuk esnasında ya da gideceğiniz yerde otelde yanınızda taşıdığınız notebook'ta müzik dinlemek istiyorsunuz. Mümkün değil çünkü bu şekilde kayıt edilmiş müzik cd'sinden dinleyemezsiniz.

Kullanıcıları potansiyel korsan olarak görme mantalitesinin hazin sonucu. Korsan kopya CD sorunu ile bu şekilde mücadele edilebileceğini düşünmeleri iyi değil. Çünkü kişisel kullanımdaki kopya konusu sorunun esas kaynağı değil. Ticari amaçlı korsan çoğaltıcı ve dağıtıcıların peşinde olmaları gerek.

Buna karşılık yapabileceklerimiz belirli. Satın aldıktan sonra CD'yi iade etmek. Buradaki sorun, satıcılar müzik CD'lerini iade almıyorlar, sadece değiştirebileceklerini belirtiyorlar. Bu dürüst bir yaklaşım değil. http://www.fatchucks.com/corruptcds/action.html adresini incelemenizi öneririm. Yurt dışında ciddi kampanyalar mevcut bu konu üzerinde. Bir diğer adres ise http://uk.eurorights.org/issues/cd/

Ayrıca http://www.fatchucks.com/corruptcds/index.html adresinde uzunca bir liste mevcut.

Bu arada BBC'nin 6.5.2002'deki haberine göre geçtiğimiz günlerde Avrupa'da satışına başlanan Celine Dion'un "A New Day Has Come" CD'si de benzer bir koruma yöntemine sahip ve dinleyiciler bu CD'nin bilgisayarlarının kilitlenmesine neden olduğu için şikayette bulunmaya başlamışlar. http://news.bbc.co.uk/hi/english/entertainment/new_media/newsid_1912000/1912466.stm

Mağazadan alışveriş yaparken işiniz kolay çünkü ürünü fiziksel olarak görüp, üzerinde bir ikaz var mı diye bakabilirsiniz. Internet ortamında alışveriş yapıyorsanız sitelerin ürün tanıtımını yaparken bu ikazı koymasını bekliyoruz artık. Üstelik aşağıda göreceğiniz ibare alacağınız cd'nin her ortamda dinlenemeyeceğini de açıkça ifade etmiyor.

"Güvenlik sistemi ile kayıt edilmiştir" ibaresi gördüğünüz müzik cd'lerini her ortamda çalıştıramayacağınızı unutmayın. Bu tür cd'lerin bilgilerini iletin, bizde yayınlayalım. Böylece her yerde dinleyemeyeceğimiz CD'lere para vermekten kurtuluruz. Önümüzdeki haftadan itibaren netyorum'da böyle bir sayfa yayına girecek. Bakalım nasıl bir liste oluşacak?


KONU: USTA YAKLAŞIMI İLE YOLUMUZ UZUN

Herhangi bir iş yaptıracağınız zaman usta ile çalışmanız gerektiğinde karşılaşacaklarınız, daha yolumuzun ne kadar uzun olduğunu hemen gözler önüne seriyor.

Önce aldığınız malzemeler konusunda fikir yürütülüyor; "Bunlar ucuz satılıyor, üstelik adi. Ucuz diye alıyorsunuz ama bize söyleseydiniz daha kalitelisini, daha ucuza bulurdum".

Ardından işe başladığında; "Bu malzemelerle çalışırken işin uzun süreceğini tahmin etmiştim ama size söz verdik bir kere. Bir daha hiç kimseye böyle bir iş yapmam"

İşin yarısına gelindiğinde; "Bu buraya uymaz, şurasını kırmak ya da kesmek gerekir". Siz müdahale edene kadar gitti gider parça.

Ne diyebilirsiniz ki; iş işten geçmiş durumda. Parasını ödediğinizde; "Bu iş bu kadar paraya yapılmaz ama başlamış bulunduk".

Sizin aklınıza gelen sorular eğer ortamı gerginleştirmek istemiyorsanız sorulmaz. Neler mi;

Madem bu parça buraya uymazdı, niye baştan söylemedin?
Niye bilmediğin işi yapmaya çalışıyorsun?
Para kolay mı kazanılıyor?
Senin bozduğun yerleri kim düzeltecek?
Ve buna benzer onlarcası.

Bir de alınganlar var. Onlar en riskli grup. "Tamam, ben de işi bırakıyorum, para filan istemiyorum" ya da "İade edin hemen geri alalım".

Ortalık batmış, aldığınız parçayı takarken ona uysun diye etrafı kırıp dökmüş, şimdi siz konuştunuz diye iade edin diye alınganlık gösterenler.

Hakkımızda hayırlısı. Bakalım ne zaman "Müşteri velinimetimizdir" sözü büyük bir kesim tarafından uygulamaya alınacak.

Tabii bu arada işini hakkıyla yapan, yardımcı olanları unutmayalım. Onları zaten hemen tanıyabilirsiniz. Her zaman işleri, arayanları soranları vardır.


KONU: COCA COLA'NIN KAMPANYASI

Belki biliyorsunuz, bu sıralarda Coca Cola şirketinin bir kampanyası var. Şişe etiketlerini gönderenleri çeşitli ikramiyeler verecekleri bir çekilişe dahil ediyorlar. Buraya kadar güzel, farklı bir durum yok. Ancak etiketin arkasında okuduğunuzda yer alan ibareye göre, mektupların taahhütlü olarak gönderilmesi gerekiyor.

Bu mektupla PTT'ye gittiğiniz zaman da PTT'deki görevliler diyorlar ki; "Posta Kutusu adreslerine taahhütlü mektup gönderemezsiniz". Tutarlı bir açıklama.

Anlaşıldığı kadarı ile piyango düzenleyebilmek için çekilişe gönderilecek mektupların taahhütlü posta ile iletilmesi gerekiyor. Onlar da buna uymuş ve muhakkak taahhütlü mektupla gönderilmesi gerekir diye belirtmişler. Ama PTT kabul etmiyor Posta Kutusu adreslerini.

Ne yapacağınızı öğrenmek için danışma hattına telefon açtığınızda verilen yanıt; "Evet öyle yazıldı ancak PTT kabul etmez. Zorunlu olduğu için öyle yazılmış durumda. Siz taahhütsüz gönderebilirsiniz. Herkese de bu yanıtı veriyoruz" diyorlar ama bunu duyuramıyorlar.

Herkes kendine göre bir çözüm yolu buluyor.


KİTAP: HAYAL MÜHENDİSLİĞİ - SERGE KING

... Ötesi yayınları tarafından yayınlanan "Hayal Mühendisliği" kitabı Serge King'in bir eseri. Kitap Aysun Babacan tarafından Türkçeleştirilmiş.

Kitabın neler içerdiğini arka kapaktan aldığım bilgilerle aktaracağım çünkü çok güzel özetliyor.

"Evrenin "mimarı" yaratıcı hayal gücüyle yaşamımızı istediğimiz doğrultuda şekillendirme mühendisliğinin diplomasını da elimize vermiş. Hadi, bilincinizin tozlu raflarını karıştırarak, bir köşeye atmış olduğunuz diplomanızı bulun ve yaşamınızın baş köşesine asın. Yaşamın büyüsünü doğmadan önce de biliyorduk. Bu yüzden bunca kısıtlanmaya, acıya, sancıya rağmen dünyaya gelmeyi seçtik. Ve sonra büyüdükçe, "büyüyü" unutmaya başladık. Evet, bu kitap, kendi "büyüsel" gücünü yeniden hatırlamak isteyenler için. İnansak da, inanmasak da her birimiz birer hayal mühendisiyiz. Doktorlar ve ilaçlar yardımıyla sağlığa kavuşmak birisinin bize balık vererek bir öğün beslenmemizi sağlamasına benziyor. Bu kitap ise, kendimizi ömür boyu besleyebilmek için bize balık tutmayı öğretiyor."

Kitabın ilk baskısı 1996'da ikinci baskısı 1998'de yapılmış. Şu sıralarda ancak sahaflarda ya da tek tük tamamen tesadüf kitapçıların raflarında arka planda bulabilirsiniz.

Sağlıkla ilgili her sorunun temelinin psikolojik olduğu gerçeğinden yola çıkarak, hangi hastalıklara ne gibi olayların neden olabileceğini, neler yapmanız gerektiğini söylüyor. Yaşama biraz daha hoşgörülü, rahat yaklaşmanızı sağlıyor.

Hayal gücünüzü çalıştırarak, kendinize telkinde bulunmanızı söyleyen bir nevi terapi kitabı. Herşeyin kişinin zihninde başlayıp, bittiğini anlatıyor.

Bu tür konulardan hoşlananlara öneririm. Değişik bir yaklaşım tarzı içeren eser.

Sunuş'tan bir paragraf; "Ama esas sağlığı yaratma gücü kendi içimizdedir. Hastalığı yaratan da biziz, sağlığı yaratan da; yeter ki yaşamımızın sorumluluğunu üstlenmesi gereken kişinin aynada gördüğümüz kişi olduğunun farkına varalım".


KİTAP: ERKEKLERİ KULLANMA KILAVUZU -
İLHAN M. UÇKAN

İlhan M. Uçkan'ın "Erkekleri Kullanma Kılavuzu" hangi tür kitap sınıfına girmeli, belirlemek kolay değil.

Komik diyebilirsiniz, kadın erkek ilişkilerini irdeliyor diyebilirsiniz, günlük yaşamın tiyatro biçimi tarzını aktarıyor da diyebilirsiniz. Ama hepsinden önemlisi okuyan kadınlara ilginç bilgiler dersler de veriyor.

Gendaş Kültür yayınlarının çıkardığı kitabın ilk baskısı Ocak 2002.

Giriş bölümünden bazı alıntılar; "Biz kadınlar için "oyun" neredeyse bir yaşama biçimidir... Kadının, gücü kontrol etme isteği, düzeni kurma ve koruma isteğini yerine getirmesi, hayat için stratejiler geliştirmesiyle mümkündür... Stratejinin ön plana çıktığı, iki insan arasındaki ilişkinin hayati birleşimlere taşındığı bir platformu ele almaya çalıştım... Kendilerini oyunlarının içinde kaybedenlerin, oyunun oyuncağı olduklarını unutmayın sakın..."

Ardından hemen hemen konuda değişik taktikler ardı ardına geliyor kitapta. Hangi durumlarda, ortamlarda ne yapmanız gerek, oyunu lehinize çevirmek için nasıl davranmalısınız incelenmiş, tabii ki kadınlar tarafından. Ama erkeklerin de bu kitabı okuyarak kendi stratejilerini geliştirebileceklerini hatırlamakta yarar var.

Yaz sıcaklarında hafif bir tebessümle rahat okunabilecek bir kitap.


FİLM: 40 DAYS 40 NIGHTS - KIRK GÜN KIRK GECE

Amerikan gençliğinin filmi "40 Days 40 Nights - Kırk Gün Kırk Gece". Ancak diğer ülkelerin gençliklerine de uyarlanabilir.

Michael Lehmann'ın yönettiği filmin başrollerinde Josh Hartnett, Shannyn Sossamon, Paulo Costanzo, Adam Trese, Emmanuelle Vaugier, Lorin Heath ve Vinessa Shaw yer alıyor.

Hartnett "The Faculty", "Pearl Harbor", Sossamon "A Knight's Tale", Shaw "Murder, She Wrote" filmlerinden anımsanabilir.

Genç adam sevgilisinden kötü bir şekilde ayrıldıktan sonra kendisine bir söz verir, 40 gün boyunca seks yapmayacaktır. Bu şekilde tüm kötülüklerinden arınabileceğini ve yaşamına yeni bir başlangıç yapabileceğini düşünmektedir. Ancak bunu öğrenen arkadaşları bu konuyu internet ortamına taşıyarak olayı bir bahis oyununa dönüştürürler. Bu arada delikanlının karşısına da güzel bir kız çıkar ve tanışırlar. Delikanlı için zor günler başlamıştır çünkü bir yandan bahse girenlerin çabaları, bir yandan yeni tanıştığı kızla ilişkisi kendine verdiği sözü tutmasını zorlaştırmaktadır. Ayrıca eski sevgilisi de bu planın içinde yerini alır.

Çok fazla bir şey beklemeden, film bittikten sonra akılda bir şey kalmayacağını bilerek, grup halinde gidildiyse eğlenip, gülümseyerek esprili vakit geçirilebilecek bir film. Yakında televizyonlarda gösterime girer.


FİLM: TIME MACHINE - ZAMAN MAKİNESİ

İngilizce dilini öğrenenlerin muhakkak okuduğu bir eserdir; "Time Machine". H.G. Wells'in aynı adlı romanından beyaz perdeye uyarlanan "Time Machine - Zaman Makinesi" filmi Simon Wells tarafından yönetilmiş.

Başrollerde Guy Pearce, Samantha Mumba, Omero Mumba, Jeremy Irons, Orlando Jones, Mark Addy ve Sienna Guillory yer alıyor.

Yönetmen Wells'i "The Prince of Egypt" filminden anımsayabilirsiniz.

Pearce "L.A. Confidential", "Memento", Jones "Evolution", Addy "A Knight's Tale" filmlerinden anımsanabilir.

Irons 1991'de "Reversal of Fortune" ile En İyi Erkek Oyuncu Oscar ödülünü kazanmıştı. Ayrıca "The French Lieutenant's Woman", "Lolita" anımsanabilecek diğer filmleri.

New York Colombia Üniversitesinde profesör olan Pearce, kendisini mesleğine adamış bir kişidir. Bir arkadaşının tanıştıracağı kızın yaşamının bundan sonraki kısmını şekillendireceğini bilmeden görüşmeye gider. Arkadaşlıklarının ciddi bir boyuta geldiği dönemde buluşacakları ve evlenme teklif edeceği gece soyguncularla karşı karşıya gelirler ve kız talihsiz bir şekilde ölür. Profesör dört sene herşeyden elini ayağını çeker, dünyaya tüm kapılarını kapatır. Bu arada geçmişe yolculuk yaparak, meydana gelen olayı engelleyebileceğini düşünür ve bir makine icat eder. Ancak geçmişe yaptığı tüm yolculuklarda oluşan olayı geri çeviremeyeceğini anlayınca, ileri zamanlara yolculuk yaparak niçin gerçekleşen bir olayın geri döndürülemeyeceğini öğrenmek ister. Bu yolculuklardan birisinde istem dışında bir sıçrama ile 800 bin sene ileriye seyahat eder. O andan itibaren içimizdeki iyi ile kötünün çatışmasına ve birbirlerine üstünlük sağlama çabalarına şahit olmaya başlarız.

Görsel efektler ve müzikler güzel. Konu kitaptan dolayı iyi. Ancak romanı okuyanları ciddi bir hayal kırıklığı bekliyor çünkü bu kadar kısa sürede romanın mesajlarını vermesi olanaklı değil ve pek çok şey kaçırılmış. Hele romanı okumadıysanız içerdiği felsefi mesajları anlamanız olanaksız.


SÖZ: ANONİM - DOSTLUK

Sen gülerken yanındakiler de güler
Ama ağlarken yalnız ağlarsın.
Onun için öyle bir ağaca yaslan ki!
Asla yıkılmasın...
Öyle bir dost edin ki!
Asla bırakmasın...


Niçin görüşlerinizi iletmiyorsunuz? E-posta adresim aşağıda. Katkılarınızla daha iyi olacağını garanti edebilirim.

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
e-posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
109. Sayı önceki yazı 109. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye