| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

08.11.2001 Ebru Türkol - netyorum.com / Sayı: 91

CAN ÇEKİŞEN HASTA

Geçenlerde bir mağazayı gezerken duvarda gördüğüm ışıklı tabela çok ilgimi çekti. Bir tarafta saniyede doğan insan sayısı birer birer artarken, diğer tarafta ondan daha kısa sürede ikişer ikişer azalan orman sayısı yer alıyordu. Bu ürkütücü bir tabloydu. Modern yaşamın giderek artan gelişme hızına, teknolojileşme çılgınlığına rağmen sessizce birşeylerin tükendiğini fark etmek beni telaşa düşürdü. 

Yaşamak için toprağa, suya, ağaçlara ,havaya olan muhtaçlığımız birincil ihtiyaçlarımızı karşılamamızda başrol oynuyor. Doğaya, çevreye verdiğimiz zarar telafisi mümkün olmayan noktalarda... Aslında doğanın kendini sürekli yenilediği, onu yıpratan şeylerle mücadele verdiği varsayımı yapılır. Ama durum artık doğanın bile mücadele edecek hali kalmadığını gösteriyor. Örneğin; deniz, nehir vb. su toplulukları içinde bulunan bakterilerle kendini temizleyip, bazı zararlı maddeleri yok edebiliyor. Ancak plastik gibi maddelerin yok olması yüzyılları gerektiriyor. Nasıl bir bardak suya sürekli tuz atarsanız bir süre sonra onu eritemez hale gelirseniz, doğanın durumu da aynı böyle işte... Doymuşluk sınırlarında ve belki de onu aşmak üzere...

Evet, teknoloji güzel... Hızla artan iletişim olanakları, işimizi kolaylaştıran makineleşme, cazip ulaşım araçları... Peki ya doğa? Nefes almamızı sağlayan, toprağından bize ekmek yediren doğa? Onu korumakta bize düşmüyor mu? Biz korumazsak kim koruyacak, sahip çıkacak ona? Fabrikaların kirli sularını denizlere akıtmalarına göz mü yumacağız hep? Ya da bizzat kendimiz gidip bir pet şişeyi atmaya devam mı edeceğiz? Filtresiz bacalar, egzoz dumanları, silah, bomba vb denemeleri, devasa gökdelenler... Daha ne kadar taşıyacak bu dünya bizi? Yemyeşil alanlara, pırıl pırıl deniz kenarlarına termik santraller kurmaya devam mı edeceğiz hala? 

Biz bu dünyayı atalarımızdan miras almadık, çocuklarımızdan ödünç aldık.
Sadece bugünü düşünerek yaşamak, yarınlarımızı öldürüyor. Kıyamet denen şeyi insanlar bizzat elleriyle hazırlıyorlar. Mevsimlerin ne kadar değiştiğinin farkında mısınız? Yediğimiz domatesler eskisi gibi lezzetli değil artık... Nefes alırken duman, karbondioksit çekiyoruz içimize...

Doğamız, dünyamız yavaş yavaş ölüyor....

Evet, teknoloji güzel... Ama alt yapıyı oluşturmadan, geleceğimizi sağlam temellere oturtmadan üst yapıyı kurmanın tehlikeleri içindeyiz hepimiz. Bir de “dünya bitiyor, başka yerlere koloni kuralım” düşüncesi yok mu, beni deli ediyor... Biz burayı yıktık, bitirdik, şimdi başka yerlere akın edelim... Mars'a gidip, orayı da halledelim!... Ne kadar kolay!... 

Yarın da birgün gelecek! Belki de sandığımızdan daha çabuk. Doğayı koruyalım, ona zarar verenlere karşı çıkalım! Bu Dünya bizim evimiz... Ve belki de yaşanacak başka dünya bulmaya zamanımız olmayacak...

Sevgi ve Saygılarımla,

Ebru Türkol
e- posta: barutt@turk.net


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
91. Sayı önceki yazı 91. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye