| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Öykülerle Sözcükler" 05.07.2001 Nezih Kuleyin - netyorum.com / Sayı: 78

ZIRNIK

Sözcüklerinde insanlar gibi olduğuna inanırım. Kimileri çok şanslıdır; o kadar birikimli olmamalarına rağmen kendilerine değer verilir, hatta ulvi anlamlar kazanmayı başaranları bile vardır. Bu tür sözcüklere bir tane örnek vermek gerekirse aklıma ulu sözcüğü gelmektedir. Ulu, Türkçe'de yüksek anlamına gelen bir sözcük iken, yüce anlamı gibi birçok derin anlamı da kendinde toplayıp şanslı bir sözcük olmayı başarmıştır.

Ama zırnık öyle mi? Değeri bu derece küçük görülen ve kendisini bir türlü ispat edememiş bir sözcükmüş zırnık ve ben kendisini küçümseyenlerin başında geldiğimi anladığımda yirmibir yaşıma gelmiştim.

1976 yılında Hacettepe Üniversitesinin Beytepe yerleşkesi şimdiki gibi çiçeklerle bezenmiş bir botanik bahçesi gibi değildi. Çamurla yoğrulmuş bir inşaat şantiyesi gibiydi. Biz yani Sosyal ve İdari Bilimler Fakültesi öğrencileri çevreyi şaşkın gözlerle tanımaya çalışırken bizden bir yıl önce gelmiş ve çamurların arasındaki gizli kalmış taşları ezbere bilen kimyacıların ve Fen Bilimcilerin farkına vardık. Onlar bizim ellerimizden tutarak taşların yerini gösterirken doğallıkla dostluğumuz da ilerlemeye başladı. Bu taşlar iki tür işe yarıyordu. Bir; çamurlara basmamak için, iki; bir saldırı olursa ki, sık sık olmaktaydı, kendimizi korumak için. 

Artık tüm bölümlerin birlikteliği sağlanmıştı. Yemekhaneye alınan aşçının ıspanak ve makarna dışında yemek yapmayı bilmiyor olması nedeni ile, kız arkadaşlarımızın annelerini akşam çalıştırıp, sabah bize “ne biçim börek yapıyorum ama” diye hava attığı günlerden bir gün, Kimya bölümünün önünde börek ve ayran yerken, uzaktan çok sevdiğim arkadaşlardan birini gördüm ve “ona da börek verelim” önerim, arkadaşlar tarafından “börek çok iyi olmuş, zırnık koklatmam” yanıtı ile karşılaştık. Aniden yeni asistan olmuş ya da sınavı yeni kazanmış olan Adnan’dan beklemediğimiz bir tepki aldık; “Böreğe laf söyletmem” diyordu Adnan, “Zırnık, Arsenik'e verilen addır. Herkes doğru konuşsun, şurada yemek yiyoruz”.

Hepimizin çok iyi bildiğini düşündüğü bir sözcüğün anlamını hiç bilmediğimiz anlaşılmıştı ve yaklaşık yirmi yıldır arsenik (boya yapımında da kullanılan zehirli bir kimyasal madde) anlamına gelen zırnık'ı küçücük bir parça anlamına kullandığımız ortaya çıkmıştı.

Aslında halk deyimi yanlış bilmekle birlikte doğru kullanıyordu. Zırnık koklatmam demek bir anlamda “ben o adama zehirimden bile koklatmam” yani ” ona günahımı bile vermem” anlamında kullanılıyordu. Nasıl olmuşsa süreç içerisinde zırnık tüm gücünü kaybederek küçük bir ölçü birimine dönüşmüştü.

Şansız sözcükler arasında sayarım ben zırnığı. Hem korkutuculuğunu kaybetmiş hem de adının anlamını.

Nezih Kuleyin
e-posta: nezih@semor.com.tr


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
78. Sayı önceki yazı 78. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye