|
"Öykülerle Sözcükler" 07.06.2001 Nezih Kuleyin - netyorum.com / Sayı: 74
HACAMAT
Bu sözcüğü duyduğumda hep gülerim kendime. Tavla oynamaya başladığımız lise
çağlarımızda daha önceki Acemi yazısında söz ettiğim döneme rastlar onunla
tanışıp zaman, zaman yaşamıma girerek dudaklarımda tatlı bir gülümseme
uyandırması.
Çok iyi oynayan tavlacı arkadaşlarımızın o zamanlar karşılarındaki ile acemi
diye dalga geçtiklerini anlatmıştım. Ama karşılaşmayı izlememişseniz ve yolda
rastladığınızda sorduğunuzda iyi tavlacı size oyunu büyük bir farkla kazandığını
anlatmak üzere “herifi hacamat ettim ya” derdi. Bu konuşmalardan
hacamat’ın, karşındakini farklı bir skorla yenmek, hezimete uğratmak gibi bir
anlamı olduğuna dair bende bir kanı yerleşmişti.
Ta ki; beni düşüncemin yanlış olduğunu sorgulamaya iten olayı yaşayana kadar.
Bin dokuz yüz yetmişlerde Ankara Kapalı Cezaevinde bizim gibi siyasi tutuklular
sekizinci koğuşta, diğer tutuklular ise dört, beş ve altı nolu koğuşlarda
kalırlardı. Koğuş düzeni öyle bir yapılmıştı ki, havalandırmaya çıkıldığında
diğer tutuklularla da sohbet etme olasılığı doğuyordu.
İşte böyle günlerden bir gün bahçede güneşlenirken, volta atmakta olan siyasi
olmayan iki mahkum yanımıza geldi. Aramızda geçen diyalog “hacamat”
sözcüğünü yeniden düşünmeme neden olacaktı. İlk selam onlardan gelmişti.
- Selam delikanlılar geçmiş olsun
- Selam
- Ögrencisiniz heral, kağıt dağıtmaktan mı buradasınız (bildiri demek istiyor)
- Evet, siz neden yatıyorsunuz?
- Ben kapkaç, birader de hacamat
Haydaa! Adamı herhangi bir karşılaşma da rakibini hezimete uğratmaktan hapse
atmayacaklarına göre ben tabii kendimi yine tutamadım.
- Hacamat ne demek?
- Adamı bıçakla dürtmek
Anladığım kadarı ile bıçakla adam yaralamanın hapishane dilindeki adı,
hacamat’tı. Bu büyük buluşumu büyük bir neşe içinde akşam koğuşta anlatırken
Doktor Selim’in kıs kıs güldüğünü hissettim.
-Neden gülüyorsun
-Tedavi terimlerini hapishanede öğrenmene gülüyorum. Hacamat eskiden çok
kullanılan bir yöntemdi. Özellikle yaralar ya da zehirlenmeden dolayı meydana
gelen morluklar, hatta soğuk algınlıkları şişeleme yapıldıktan sonra, bıçakla
parçalanarak tedavi edilmeye çalışılırdı. Hatta, Fatih Sultan Mehmet in bile
hacamat edildiği söylenir.
Ben de şöyle söylediğimi hatırlıyorum. “Bak Selim, sözcüğün doğrusunu şimdi
senden öğreniyorum ama unutma ki öğrendiğimiz yer yine hapishane”
Nezih Kuleyin
e-posta:
nezih@semor.com.tr
netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel
yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine
tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya
link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)
|