|
"Öykülerle Sözcükler" 24.05.2001 Nezih Kuleyin - netyorum.com / Sayı: 72
ACEMİ
Lise yıllarımızın başları, bir yandan sıkı denilebilecek aşklara atıldığımız
yıllar olarak anılarımda yaşarken, diğer yandan da, usta tavlacı olmak için
bizden büyüklere harçlığımızın nerede ise tamamı ile çay ısmarladığımız yıllar,
olarak da anılarımda yaşamaktadır.
Hep anlatırım. O yıllarda yaşadığımız kasaba, uzun bir sahil şeridinin kenarında
uzanıyordu. Bu şeridin bir ucunda Erdemir adı ile anılan Ereğli Demir Çelik
Fabrikaları diğer ucunda ise Çınaraltı denilen balıkçı kahvesi yer alırdı.
Çınaraltı adı öyle sıradan bir ad değildi gerçekten. Kimilerine göre beşyüz,
kimilerine göre ise üçyüz yaşında olduğu iddia edilen bir çınarın altında yer
aldığı için bu adla anılıyordu.
İşte biz bu iki nokta arasında bazen yarısından başlayarak yürüyüşe başlar,
Çınaraltına geldiğimizde, gelirken kız arkadaşımıza rastlamış ve onunla kaçamak
bir selamlaşma yapmışsak neşeli, eğer bu anlattığımız gerçekleşmemiş, kız
arkadaşımıza rastlayamamışsak hafif buruk, tavla oynamaya başlardık.
Tavlada ustalık önemlidir. Zara dayalı bir oyun olmasına rağmen kendini çok usta
sanan tavlacıların yanına yaklaşılamaz. Onlarla oynamak hem bir merasime
tabidir, hem de kaybettikten sonra ciddi olarak dalga geçilmeyi göze almanız
gerekmektedir. “Yürü acemi anca gidersin” ya da “kolunun altı yırtılmış”
denildikten sonra sen kolunu kaldırınca tavlayı koltuğunun altına sıkıştırıp
“hadi mektebe” gibi takılmaları da kaldırmayı göze almanız gerekmektedir.
Bu tavla karşılaşmalarının en gizemli sözcüğü kuşkusuz “acemi” idi. Büyük
ustalık savaşları verilen tavla karşılaşmalarında bazen beşerli onarlı
takımlarında savaşımına tanık olmak olasıydı. Bu şampiyonaların yapıldığı
kahvede bir gün, çok iddialı tavlacılardan biri olan bizden yaklaşık onbeş,
yirmi yaş büyük olduğu içinde kendisine ağabey dediğimiz fabrika’da da ustabaşı
olarak çalışan Erdem ağabey’in acemilere sesleniş biçimi dikkatimi çekti. O,
acemilere “İranlı” diye sesleniyordu. “Ben o İranlı ile oynamam” ya
da “naber lan İranlı” gibi seslenişleri ondan her an duymak olasıydı.
Bir gün dayanamayıp kendisine neden “acemi” yerine “İranlı” dediğini sorduğumda,
bana;
“Oğlum acemi demek İranlı demektir” dedi.
- Haydaa acaba gerçekten de öyle miydi?
- Evet.
Osmanlılar döneminde imparatorluğun bir parçası olan acem diyarı (şimdiki İran),
bölge olarak diğer yerlere göre daha fakir olduğu için zenaat erbabı denilen
kesim bu bölge halkını işlerin alt kesiminden başlatıyordu. Dolayısı ile büyük
çoğunluğu acem olan çırakların genel adı zamanla, işi az bilen anlamında
acemi olarak kullanılmaya başlanmıştı. Bu sözcük dilimizde öyle yerleşmişti
ki eski Türkçe’de ne dendiğini anımsayan bile yoktu.
Ne dersiniz bilmem ama, “acemi - işi az bilen” olarak dilimize
yerleşmesinden midir nedir bilinmez, sonradan o bölgede kurulan devletler
Acemistan adını almamışlar.
Nezih Kuleyin
e-posta:
nezih@semor.com.tr
netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel
yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine
tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya
link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)
|