|
12.04.2001 Yalçın Altın - netyorum.com / Sayı: 66
NASİHAT
Bir vatandaş olarak benden beklenileni bu güne kadar verebildim
mi? Bu soruyu sık sık kendime sormaktayım. Daha doğrusu, benden neler
beklenmekte? İyi bir vatandaş olmak mı, iyi bir işe sahip olmak mı, vergi vermek
mi? Neredeyse yolun yarısına gelmekteyim. Bir şairimizin dediği gibi "yaş 35
yolun yarısı". Benim de yolu yarılamam için beş yıl var daha. Bu günden geçmişe
dönüp otuz yıllık yaşamımı sorguladığımda, ne çok iyi bir vatandaş olduğum
ortaya çıkıyor ne de kötü bir vatandaş. Orta halde, sıradan birisi olarak
sürdüre gelmişim bugüne kadar hayatımı çeşitli iniş çıkışlarla.
Otuz yıllık hayatımın en güzel yıllarını ve en kötü hatta en acı veren
dönemlerini 1992, 1994 yılları arasında yaşadım. O zamanlar henüz daha İstanbula
gelmemiş, doğduğum küçük bir ilçe olan Keşan'da yaşıyordum. Bir çok arkadaşım ve
dostum olduğunu sanıyordum ama maalesef çok büyük bir yanılgı içindeymişim.
Bunu, başıma gelen bir olaydan sonra anladım. Bir çok arkadaşım vardı fakat
hepsinin kendi çıkarları için yanımda bulunduklarını anlayınca iş işten
geçmişti. O yıllarda Atari salonları çok yaygındı. Benimde şu an vefat etmiş
olan, çok değer verdiğim bir ağabeyimle ortak bir salonumuz vardı. Ekonomik
olarak iyi bir durumdaydım. Ancak çevremde dost sandığım insanlar meğerse
ekonomik yönden benim dostummuş. Tabii ki, aralarında gerçekten dostum olanların
olduğunu da anladım. Eğer bu yazıyı o dönemdeki arkadaşlarım okursa ne demek
istediğimi çok iyi anlayacaklardır. Neyse, konuyu dağıtmayım. Bir müddet sonra
işlerimiz bozuldu ve işimizi bırakmak zorunda kaldık. İşi bırakmamızın haftası
dolmadan çevremde pervane olan çıkarcı arkadaşlarımdan hiç bir tane kalmamıştı.
Sadece gerçek insan ve mert olan iki arkadaşım kalmıştı, beni o zor dönemde
yalnız bırakmayan. İkisi ile de hala görüşüyorum. Bir dostum Keşan'da yaşamını
sürdürmekte diğeri ise polis oldu şu anda İzmir'de görevli ve orada yaşıyor.
O dönemlerde yaşadığım bir başka kötü olay ise, yedi yıllık bir beraberliğin
sona ermesiydi. Bu beni adeta yıkmış, hayata küstürmüştü. Dile kolay, tam yedi
yılınızı bir ilişkiye veriyorsunuz ve sonucunda size hiç bir haber verilmeden
birlikte olduğunuz kişi bir başkası ile evleniyor. Üstelik, bu evliliği de ondan
değil, bir başkasından duyuyorsunuz. Bir insanın öyle bir haber aldığında nasıl
bir çöküntü ve ruhsal depresyon geçirebileceğini şöyle bir gözlerinizin önüne
getirmeye çalışın.
Aslında bunları burada sizlerle paylaşarak, uzun zamanlardan beri içimde
olanları atarak psikolojik bir rahatlama yoluna gittiğimi zannediyorum. Galiba
sizlerle kötüleri paylaşıp, iyileri kendime sakladım. Evet, öyle oldu. İzin
verirseniz, onlar bende kalsın. Kötü şeyleri yazdım, çünkü bugün bu yazımı
okuyanları, geçmişte benim yaşadığım olayları anlatarak, özellikle arkadaş
konusunda yaşayan varsa onları uyarmaktı amacım. Bugün cebinizde paranız varken
çevrenizde dost sandığınız bir çok insan olabilir. Dikkatli olun çünkü
yarınların neler getireceğini Allah'tan başkası bilemez.
Yazıya başlarken başka bir konu hakkında yazacaktım fakat konu başka bir yöne,
benim geçmişime kaydı. O konuyu başka bir yazımda ele alıp, konuşacağız. Bu
yazımı okuma zahmetine girdiğiniz ve bana bu haftada katlanma zahmetine
girdiniz. Haftaya yine burada ve başka bir yazıda görüşmek umuduyla, sevgiyle,
dostça ve sağlıcakla kalın. Özellikle yaşadığımız şu günlerde sevgiye, hoşgörüye
ve dostluğa daha fazla ihtiyacımız olduğunu unutmayalım tüm ulusça.
Yalçın Altın
e- posta:
yaltin@hotmail.com
netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel
yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine
tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya
link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)
|