|
"Öykülerle Sözcükler" 22.03.2001 Nezih Kuleyin - netyorum.com / Sayı: 63
ÇIRAĞAN
Çırağan Sarayı, nedendir bilinmez bende diğer saraylara göre hep daha
derinliği olan bir yer düşüncesi uyandırmıştır. Bunun nedeni bir bakım süreci
sonunda kullanıma açılmış olması mıdır yoksa yeniden kullanıma açıldığı gün
dünyanın sayılı otelleri arasına hiç savaşım vermeden girmesi midir bilemem.
Ayrıca sözcüklere olan ilgim nedeni ile çırağan sözcüğüne duyduğum ilgiyi
burada yinelemek istemiyorum ama ben bir yanılgımı söyleyerek anlatacaklarıma
başlamam gerektiğine de inanıyorum.
Bilindiği gibi çıra, çam ağacından elde edilen, soba ya da ocak kullanılan
evlerde ateş yakma sürecini hızlandıran küçük odun parçalarına verilen ad'dır.
Geçmişte büyük bir yangın tehlikesi geçirmiş olduğunu da biliyor olmamdan olsa
gerek ben Çırağan Sarayının adının yoğun çam ağacı kullanılmış olmasından
kaynaklandığını zannettim uzun yıllar. Yanılmışım.
Bir de adı bu kadar ünlü olan Çırağan Sarayının benim anılarımda oldukça komik
olan bir öyküsü vardır. Yıl 1988'di sanıyorum. Benim çalıştığım şirket olan
Teksis, Biltek ile birlikte büyük bir sistem bütünleştirme gurubuna
dönüşmüşlerdi. O yıllarda Türkiye Bilişim Derneği, Ulusal Bilişim Kurultaylarını
düzenler, Bilgisayar Dergisi de, Bilgisayar Kongresi yapardı. İstanbul Bölge
Müdürümüzden bir faks geldi ve faksta Çırağan Otelinde yerimizin ayrıldığını
yazıyordu.
Eşimle birlikte İstanbul'a gittik. Havaalanındaki taksiciye bizi Çırağan Oteline
götürmesini söylediğimde adamın davranışı pek hoşuma gitmese de üzerinde durmayı
gerekli görmemiştim. Ama sonradan karşılaştığımız olaylar adamın davranışlarının
neden böyle olduğunu açıklayıcı nitelikteydi.
Bizim taksi tam Çırağan Sarayının karşısına girip çok dar bir sokaktan ilerleyip
kapısında Çırağan Oteli yazan küçük bir binanın önünde durdu. Biz geldiğimiz
yerin neresi olduğunu anlamadan lobiden içeri girdiğimizde lobideki genel
telefonu kullanan kadının "Kral Çıplak" diye bağıran çocuğun aslında göremediği
elbiseyi giydiğini görünce hemen ayrılıp canhıraş biçimde bizim bölge müdürünü
aramaya başladık.
Çırağan adı bu olayla birlikte anılarıma daha da yerleşmiş bir biçimde ama
adının anlamının ne olduğundan emin bir biçimde yaşamımı sürdürürken gerçek yok
edilemez bir biçimde karşıma çıkıp kendini göstermeye başlayınca öğrenmenin yaşı
olmadığını anladım.
Osmanlı Padişahları, kendilerine hizmet eden cariyeleri belli bir yaştan sonra
yani gözden düşünce maaşa bağlayıp, saraydan çıkartıyorlardı. İşte bu
hizmetkarlara "Çırağan" deniyordu ve kendilerine özgü maaşları olduğu
gibi yine kendilerine özgü bir giyimleri de vardı. Yıllar sonra çırağanlar
toplumda rahatsız edilmiş olabilirler ki onların kalacağı bir saray yaptırılma
ihtiyacı doğmuş ve adına Çırağan Sarayı denmişti. Sözcüğün aslını öğrenmiştim.
Ama bu sözcük istesem de istemesem de beni şöyle düşünceye itiyor . "Çırak
çıkmak" olarak kullanılan deyim yoksa "Çırağ çıkmak" mı?
Nezih Kuleyin
e-posta:
nezih@semor.com.tr
netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel
yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine
tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya
link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)
|