| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Yansımalar" 14.09.2000 Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 38

İçindekiler;

  • Konu: Bilişim 2000 Genel Değerlendirme
  • Film: Hollow Man - Görünmeyen Tehlike
  • Kitap: Bizans İstanbulu ve Doğu Seyyahları - Jean Ebersolt
  • Söz: Ralph Waldo Emerson

 


KONU: BİLİŞİM 2000 GENEL DEĞERLENDİRME

Geçen haftaki yazımda Lütfi Kırdar'daki etkinliklerin ilk gün izlenimlerini aktarmış, genel değerlendirme ve fuar izlenimlerimi tüm organizasyon bittikten sonra aktaracağımı belirtmiştim.

Beylikdüzündeki fuardan başlayalım.

Geçen sene ile kıyasladığımızda sergi alanının büyüdüğünü hemen fark edebiliyorsunuz. Otopark ve fuar alanına ulaşımda trafik konusunda sorunlar olduğu pek çok kişi tarafından aktarılıyor. Bunun doğru olduğunu geçen seneki deneyimlerim ışığında söyleyebilirim. Ancak, yine deneyimlerime göre, dünyanın neresinde bu büyüklükte ve katılımcı sayısında bir fuar yapılsa, karayolu ulaşımı ve otopark sorunu ortaya çıkar. Bunun en bariz örneği, Almanya'nın Hannover kentinde her sene düzenlenen CeBIT'tir. CeBIT'e eğer otomobil ile gitmeyi denerseniz, başınıza gelenlere şaşar kalırsınız. Onun için pek çok kişi metroyu tercih eder. Aynı konu Amerika'da Las Vegas'ta düzenlenen Comdex'te de başınıza gelir. Otomobilinizi fuar alanına otobüsle gitmenizi gerektirecek kadar uzak bir mesafeye park edebilirsiniz. Bunun üstüne, çıkışta taksi ve otobüs bulmak içinde en az bir saat kuyruklarda beklersiniz. Amerika'da bu sorunu aşmak için çözümü, fuara ne kadar yakın park alanına giderseniz, o kadar fazla otopark ücreti almakta bulmuşlar. Eğer yüksek otopark ücreti ödemek istemiyorsanız, yürümeye razı olacaksınız. Almanya'da ise, sizi zorunlu olarak farklı otoparklara yönlendirecek tedbirler alınmıştır.

Bu konuda benim dört önerim var:

1- Bakırköy'den Beylikdüzü'ne hafif metro inşa etmek ve ziyaretçilerin araçlarını Bakırköy'den itibaren park edecekleri yerler düzenleyerek, fuar alanına hafif metro ile gelmelerini sağlamak.

2- Sadece toplu taşıma araçlarının kullanacağı tercihli bir şerit ayırmak. Burada dikkat edilecek husus, tercihli şeridin, üzerine bir mavi lamba asan araçların kullanmamasını sağlamak olmalı. Yoksa, bu araçlar aynı şeridi kendilerine ayrılmış olarak düşünerek kullanacaklardır. Bunun önüne geçecek tedbirler alınmalı.

3- Bir başka uygulama da, içinde ikiden fazla kişi taşıyan araçların kullanacağı bir şerit belirlemek. Bu yöntem de yurt dışında trafik sıkışıklığına bir önlem olarak kullanılıyor.

4- Son önerim, fuar alanında görevli kişilerin araçlarını Beylikdüzü'ne yakın bir yerde bırakmalarını sağlayarak, kendilerine sağlanacak toplu taşıma araçlarını kullandırmak. Bu da otopark sorununa bir derece olsun çözüm olacaktır.

Salonlardaki gürültüyü anlamanın en kolay yolunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Fuar alanına gittiğim gün, yazılım üreticisi firmaların ürünlerini sergilediği salonun yanında yanlış anımsamıyorsam çoklu ortam donanımı satan firmaların bulunduğu salondan dolaşmaya başladım. Bir süre bu çoklu ortam salonunda oyalandıktan sonra, bir koridor ile yazılım ürünlerinin sergilendiği salona geçtim. Bir anda sağır olduğumu düşündüm. Çünkü hiç ses yoktu. Ya da ses vardı da, bir önceki salondan sonra burası o kadar sessizdi ki, hiç ses olmadığını zannediyordunuz. Önümüzdeki sene buna bir çözüm bulunabileceğini düşünmüyorum. Çünkü artık bu tür organizasyonlar "Show Business" şekline dönüşmüş durumda. Yakın bir gelecekte yurt dışındaki fuarlarda görmeye alışık olduğumuz konserler de eklenecektir. Ancak şunu belirtmeden geçemeyeceğim. Alanın ve koridorların geniş olduğu mekanlarda bunlara katlanılıyor da, daracık bir koridorda bir firmanın tanıtım amaçlı yaptığı dans gösterilerini izleyenlerin yol açtığı trafik sıkışıklığına dayanılamıyor. Koridorun bir ucundan diğerine gitmek için, salon değiştirmek zorunda kaldım. İnsanlar durmuşlar gösteri izliyorlar. Ziyaretçilerin ilerlemesi olası değil. Biz de çareyi, geri gidip, salon değiştirerek, ilerleyip, salon değiştirmekte bulduk. Bu kısım çok eğlenceliydi. Bir noktadan diğerine gitmek için en kısa yol değil, en boş yol nasıl bulunur sorusuna cevap aranıyordu.

Trafik, gürültü ve kalabalığı bir kenara bırakırsak, fuar başarılıydı. Şehrin çeşitli yerlerindeki reklamlar, yazılı ve görsel medyadaki ekler, radyo ve televizyonlardaki programlar, duyurular ilgiyi bilgi teknolojisi sektörüne topladı. Sektörün hangi kesiminin işine yaradığı, bizlerin bundan ne kazanacağımız tartışılabilir. Ancak tartışılmayacak bir tek şey var, o da; "Gündemdeydik".

Maalesef, ürün satışı yapılıyordu. Geçen sene bir firmanın yaptığı iş, bu sene bir salondaki bütün firmalar tarafından yapılıyordu. Kullanıcılar bu sayede makul fiyatlara donanım, yazılım satın alma fırsatı buldular.

Tanıtım seminerleri firmalar tarafından düzenlenmişti ve başarılı idi. Katılımcı firmalara bakarsanız, bilişim teknolojisi sektörünün, telekomünikasyon, bankacılık ve medya kuruluşlarından oluştuğunu düşünebilirsiniz. Yanılmayın. Bilişim teknolojisi sektöründe başka alanlarda var...

Teknoloji gösterisi yapan firmalar vardı. Örneğin Panasonic standında geleceğin cihazları sergileniyordu.

Dikkati çekecek bir husus hemen hemen tüm yazılı basının ve pek çok bankanın standının olması. Bu sene Tofaş ile otomotiv sektörüde aramıza katıldı.

Yurt dışından gelen misafirlerimizin standları güzeldi. Tanıtım konusunda o kadar profesyonel çalışıyorlar ki, hemen organize olmuşlar ve kendilerine ait özel bir bölümü oluşturabilmişler. Önümüzdeki senelerde bu tür katılımların artması ile birlikte fuarın izleyici profilinde ciddi bir değişiklik olacağını düşünüyorum.

İzmir fuarında bir uygulama var. Fuar alanı tüm izleyicilerin ziyaretine açılmadan önce belli bir süre sadece ticari firmaların ziyaretine açılıyor. Belki de, buna benzer bir uygulama bilişim için de gündeme gelebilir.

Fuar izlenimlerim bunlar, şimdi de Lütfi Kırdar'daki etkinliklere gelelim. Burada katıldığım bazı oturumları aktarmaya çalışacağım.

Kanımca Bilişim 2000 Etkinliklerinin en fazla akılda kalan iki oturumu vardı. İlki, BİM Meydanı, ikincisi de Bakanlık konusunun gündeme geldiği Sayın Rahmi Aktepe'nin yönettiği oturum.

BİM Meydanı katılım açısından rekor seviyedeydi. Bakanlık konusunun gündeme geldiği oturum ise, ayrılan iki saatlik süre yetmediği için başka salonda iki saat daha devam etti.

Bakanlık konusundaki oturuma Sayın milletvekillerinin katılımı memnuniyet vericiydi. Yaklaşık beş senedir konuşulan bu konu tekrar masaya yatırıldı. Bu konuda görüş belirten Ankara'dan toplantılara katılan hemen hemen herkesin benim görebildiğim kadarı ile ortak bir endişesi var; "Ankara'daki çalışma sistemi, yapılar ve bürokraside yaşanacakların dikkate alınması". Onun için de, öncelikle bakanlığın yapısının, kadrosunun, bütçesinin, yapacaklarının belirlenmesini istiyorlar. Bunlar olmadan devreye alındığı taktirde sorunların önüne geçilemeyeceği düşünülüyor.

Bir bakanlık olması konusunda çok az istisna dışında hemen hemen herkes hem fikir. Ayrıca, şu anda ortada bir taslak var. Bu taslak TBMM'de iken bizim, "Bakanlık olmalı mı, olmamalı mı?" yerine, "Nasıl bir bakanlık olmalı?" 'yı tartışmamız gerekir.

Sayın Necdet Kesmez'in dediği gibi; "Küçük olsun, benim olsun" yaklaşımını mı benimsemeliyiz acaba?

Bakanlığın müstakil bir bakanlık yerine bilişimden sorumlu bir devlet bakanlığı da olabileceği konuşulmasına rağmen, pek tarafta bulmadı. Özellikle Ankara'nın çalışma sistemini bilenler bu konuda neden olmaması gerektiğine dair somut örnekler verdiler.

Bu bakanlığın pek çok kurumla çakışan bir sorumluluğu olacağı konuşuldu. Bilişim teknolojilerinin diğer disiplinleri de içine almasından dolayı, organizasyonda yer alacak kadroların oluşturulmasında ve elde tutulmasında sıkıntılar doğabileceği belirtildi. Önümüzdeki dönem ne getirecek, merakla beklemekte ve izlemekte yarar var. Aklıma takılan bir soru; Tübisad'dan kimse var mıydı?

İnternet, oturumların pek çoğunda gündeme geldi. Burada en önemli bilgiyi kanımca Sayın İlker Tabak verdi ve "İzmir Televizyonunun hazırlayarak yayınladığı internet programının yayından kaldırılmasına karar verildiğini duyurdu". Bu konuda hemen tüm sivil toplum örgütleri harekete geçmeli. Bu ve buna benzer yayınlar bilişim teknolojisi sektörünün geniş kitlelere ulaşmasında önemli bir rol oynuyorlar. Destek vermeliyiz.

Sayın Oğuz Manas, bir bilişim parlamentosu kurmalıyız. Burada görev alarak, neler yapılabileceğini gösterebiliriz dedi.

Alan adları ile ilgili toplantıda her zamanki görüntülerden biraz daha uzaktık. Uygulanacak alan adları politikaları ile ilgili olarak Bilişim Muhabirleri Derneği bir taslak çalışma gerçekleştirmiş durumda. Öyle tahmin ediyorum ki, yakın bir sürede internet ortamında bu taslağa erişip, inceleme şansımız olacak. Bu şimdiye kadar ortaya konan en somut öneri. Şimdi en azından ortada üstünde konuşulacak bir taslak var. Ondan önce pek çok kişi tarafından sadece eleştiri yapılıyor, çözüm önerisi, "İlk gelen ilk alır" olarak tanımlanıyordu. Alan adı toplantısı süresi kısa olmasına rağmen bir beyin fırtınası metodunda düşünülünce bazı detaylar kayboldu. Özellikle jenerik isimler konusunda henüz bir uzlaşma sağlanmış gibi görünmüyor. Bu konuda her toplantıda gündeme gelen örnek bir alan adı var; "Enerji". Bu kelimeyi iyi izlemenizde yarar görüyorum.

Katılımcı fiyatları bu çapta bir organizasyon ve sağlananlar düşünüldüğünde makul. Ancak konuşmacılarına verilen ücretlerin bir kısmının yerine doğru ulaşmadığını düşünüyorum. Katıldığım bazı bildiri sunumları bende bu düşünceyi doğurdu.

Çalışma grupları ve bildirilerin yanında düzenlenen risk sermayesi ve diğer uluslararası forumlar verimliydi. Özellikle risk sermayesi forumunun çok başarılı olduğu katılımcılar tarafından belirtiliyor.

Sonuç olarak, hem Beylikdüzü'nde, hem Lütfi Kırdar'da gerçekleşen bu organizasyon için emeği geçenlere teşekkür ederim. Pek çok konuda yaşamlarından fedakarlık ederek çalışmış durumdalar. Bilişim teknolojisi sektörü için bu tür organizasyonlar çok önemli. Darısı ilerideki etkinliklere. Gökten üç elma düşmüş. Birisi Beylikdüzü'ne, birisi Lütfi Kırdar'a, birisi de organizasyonu gerçekleştirenlere.


FİLM: HOLLOW MAN - GÖRÜNMEYEN TEHLİKE

Çocukluğumda görünmeyen adam en büyük hayallerimden birisiydi. Bu sezon vizyona giren "Hollow Man - Görünmez Tehlike" filmi ile neler yapılabileceğini bir kez daha görmek fırsatı buluyoruz. Görünmeyen adam konusunda bugüne kadar pek çok film gerçekleştirildi. Görünmeyen adam temasını içeren roman "Invisible Man" 'i, H. G. Wells yazmıştı.

Film, Gary Scott Thompson'un öyküsünden Andrew W. Marlowe tarafından beyaz perdeye uyarlanmış. "Basic Instinct" ve "Showgirls" filmlerinden anımsayacağımız Paul Verhoeven'ın yönettiği filmin başrollerinde, Kevin Bacon, Elisabeth Shue ve Josh Brolin yer alıyor. Shue'yu "The Saint" ve "Leaving Las Vegas", Bacon'ı "The Wild River" ve "Murder In The First" filmlerinden anımsayacaksınız.

Amerikan Hükümetinin görünmezliği sağlamak üzere yürüttüğü bir projenin içerisindeki kişi, buldukları yöntemi farklı hayvanlar üzerinde uyguladıklarında başarılı olduklarını görünce, bunu kendi üzerinde de denemeye karar verir. Bunun sonucunda görünmez hale dönüşünce bu operasyondan haberi olanları ortadan kaldırarak, görünmez olmanın avantajlarından yararlanmak üzere harekete geçer.

Filmin kanımca en büyük esprisi, görünmez olduğunuz takdirde neler yapabileceğinizi size düşündürecek bir ortam oluşturması. Onun dışında güzel efektlerin yanına koyabileceğiniz başka kayda değer özellik yok. Özellikle son yarım saat korku filminde olduğunuzu düşünmeden edemiyorsunuz. Halbuki bunun yerine güzel bir teknoloji gösterisini farklı bir atmosferde izleyip, keyif almak ne kadar güzel olurdu.


KİTAP: BİZANS İSTANBULU VE DOĞU SEYYAHLARI -
JEAN EBERSOLT

Jean Ebersolt (1879-1933) 'un, "Bizans İstanbulu ve Doğu Seyyahları"  kitabı, Sayın İlhan Arda'nın çevirisi ile kitapseverlerin beğenisine sunulmuş durumda.

Prof. Dr. Semavi Eyice'nin önsözü ile sunulan eser, Pera Turizm ve Ticaret A.Ş. tarafından 1996 senesinde yayınlanmış.

Sayın Eyice'nin önsözünden Jean Ebersolt hakkında yazılan bir iki bilgiyi aktaralım; "Jean Ebersolt, İstanbul'un tarihi eserlerini ilmi usullere göre inceleyenlerden biri oldu. Etraflı araştırma ürünü kitap ve makalelerinin çoğunluğu İstanbul hakkında idi. Böylece şehrin Bizans dönemi tarihi ve eski eserlerinin tanınmasında önemli ölçüde katkıda bulundu.", "Jean Ebersolt, protestan bir aileye mensup olarak, Fransa'nın doğusunda İsviçre sınırı yakınında Doubs ilinin Montbeliard kasabasında, 22 Haziran 1879'da dünyaya geldi."

Arka kapaktaki değerlendirme; "... Böylece çeşitli ülkelerden gelen yabancıların, önce Bizans'ın başkenti Konstantinopolis'te, sonra Osmanlı Devleti'nin başkenti İstanbul'da görebildikleri, Bizans mimari eser ve kalıntıları ortaya konulduktan başka, seyahatnamelerin belli başlılarının, eksiksiz olmasa bile, bir bibliyografyası derlenmiş oluyordu."

Kitapta, Jean Ebersolt, ortaçağ'dan ondokuzuncu yüzyıl sonlarına kadar İstanbul ve Bizans'tan sözeden gezginlerin gördüklerini, bildiklerini, aktardıklarını kendi araştırmaları ile birleştirerek, bizlerin dikkatine kapsamlı bir çalışma olarak sunuyor. 

İstanbul ve Bizans konusunda bilgi edinmek istiyorsanız ve bu konuya meraklı iseniz, kitabı edinmenizi öneririm. 


SÖZ: RALPH WALDO EMERSON

"Bir adam komşusundan daha iyi bir kitap yazar, daha iyi bir vaaz verir veya daha iyi bir fare kapanı yaparsa, evi ormanın derinliklerinde bile olsa, dünya onun kapısına kadar çok kullanılan bir yol getirir." Amerikalı yazar ve filozof, Ralph Waldo Emerson (1803-1882) söylemiş.

Bilgiye, insanlığa, iyilikseverliğe verilen değeri anlatan güzel bir söz.


M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
38. Sayı önceki yazı 38. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye