| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Yansımalar" 06.07.2000 Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 28

İçindekiler;

  • Konu: .tr Alan Adı
  • Oyun: Vampire: The Masquerade Redemption
  • Film: The Story of Us - İkimizin Hikayesi
  • Kitap: Semerkant - Amin Maalouf
  • Kitap: Afrikalı Leo - Amin Maalouf
  • Söz: George Washington

KONU: .tr ALAN ADI

4.Temmuz.2000 günü internet'teki .tr uzantılı alan adlarının verilmesi ile ilgili konuları görüşmek üzere bir panel düzenlenmişti. İnternet ile ilişkisi olmayan bir kişiyi bulup, panelden önce bu konuda çeşitli yayın organlarında yayınlanan bilgileri önceden vererek, okutup, ardından panele getirseydiniz, kanımca şunu diyecekti; "Sanki bir bardak suda fırtına koparılıyor. Neyi paylaşamıyorsunuz?"

Panelistlerin dokuz kişi olduğunu, birisinin gelemediğini, bir diğerinin de vekaleten temsil edildiğini belirteyim. Toplam dinleyici sayısının da yirmi üç, yirmi dört kişi, bunlarında üçte birinin basın mensubu olduğunu aktarırsam ortamı tahayyül edebilirsiniz.

Niçin internet kullanıcıları orada değildi? .com.tr alan adı alırken sorun yaşayan kişi, kurum bu kadar az mı? Öyle bir ortam ki, sanki sadece medyanın bu konuda sıkıntısı var. Halbuki, etrafınızdaki kişilerle görüştüğünüzde, bir dokun bin ah işit. Peki neredeydiniz, diye size sormazlar mı?

DNS yönetiminden Sayın Attila Özgit mevcut sistemden bazı rakamları aktardı. Buna göre 1997'de günde ortalama 30 müracaat alınırken, şu anda bu 100 civarında. Toplam .tr uzantılı alan adında site sayısı 22,000. Bu sene buna ekleneceklerle 2000 sonunda 30,000 alan adı bekleniyor. Bu da ODTÜ DNS yönetimine yıllık 1,250,000.- Amerikan Doları bir gelir getiriyor. Sayın Özgit ayrıca ODTÜ'nün 1998 yılında yapılan bir araştırma ve varılan mutabakat sonucunda oluşan kuralları uyguladıklarını, bunların değişmesinin yine varılacak bir mutabakat ile olacağını belirtti. Bu arada eğer elinizde hatalı verilmiş alan adları örnekleri varsa, iletin, inceleyip, yanıtlayalım dedi.

Nasrettin Hoca'nın bir hikayesi vardır. Hoca kadı olmuş. Karşısına birbirinden şikayetçi iki adam getirmişler. Adamlardan biri sorununu anlatmış. Hoca; "Sen haklısın" demiş. Ardından diğer adam savunmasını yapmış. Hoca ona da; "Sen haklısın" demiş. Sonunda izleyicilerden birisi dayanamamış; "Hocam, bu nasıl iş? Hem ona, hem ona haklısın" dedin diyince, hoca; "Sen de haklısın" demiş.

En güzel nitelemeyi izleyicilerden birisi yaptı; "Bir akarsu düşünün. Bu akarsuyu kendi haline bırakırsanız, zaman içerisinde kendi yatağında akar, gider. Ancak, önüne bir baraj koyarsanız, barajın ardında su birikir ve göl olur. Barajı kaldırdığınız anda gölden gelen su her yeri işgal eder". Bu mevcut ortamı çok iyi tarif ediyor.

Şirketlere verilen .com.tr uzantısının dışında jenerik isimler için .gen.tr veriliyor. Eğer .com.tr uzantısı ilk gelen ilk alır sistemine dönüştürülürse, herhalde buna geçildiği an değil Türkiye'nin, yurt dışındaki internet alt yapısının dahi ne kadar bunu kaldıracağı tartışılır.

Önerilerden bir diğeri de (ki ben uygun bulmuyorum) jenerik alan adlarının açık artırma yolu ile satılması. Bu hem ICANN'in kurallarına hem de internet'in ruhuna aykırı.

Bir diğer öneri, yasa çıkarılması. Bunun da sonunda .tr uzantısı için ICANN'in başka bir kuruluşa daha bu hizmeti vermesi gelebilir. Çünkü internet'in kullanıcıların denetiminde belli kurallar çerçevesinde çalışması gerektiği düşünülüyor.

İsim ihtilaflarına ICANN'in mevcut yapılanması çözüm getiriyor. Bunu örnekleri yaşanmaya başladı. Özellikle trademark çok ciddi izlenmeye başladı.

Sayın Rıza Şekerci DNS hizmetinin bir kamu hizmeti olduğunu ve bunu herhangi bir kuruluşun verebileceğini, kar amacı güdülmemesi gerektiğini aktardı.

Sayın Mustafa Akgül'ün belirttiği ve Sayın Attila Özgit'in de kabul ettiği şekilde, İnternet Üst Kurulu tarafından oluşturulan ancak henüz ilk toplantısını dahi yapmamış DNS Kurulu bir takım kararlar üretecek, bazı mekanizmalar oluşturacak. Bu sistem kurulurken kullanıcıların da fikirlerinin alınması gerekiyor. Kurulun bunu göz ardı etmeyeceğini umuyorum.

Sayın Akın Evren'de bir başka kurum olsun ve kurallar burada belirlensin derken acaba DNS kurulu'ndan mı söz ediyordu?

Son olarak Sayın Özgit şunu söyledi; "Biz, ODTÜ DNS yönetimi olarak, DNS kurulunun oluşturacağı kurallara uyacağız".

Panel, Türkiye interneti için güzel bir diyaloğun başlangıcı oldu. Önümüzdeki günlerde başlatılan bu ortamın devam ettirilmesini dilerim.

Panel İstanbul Teknik Üniversitesi Bilim Merkezi salonlarındaydı. Bilim Merkezi, örneklerine yurt dışında çok sık rastladığımız, çocukları, gençleri, yetişkinleri bilimin ilginç dünyasında yolculuklara çıkaran, eğlendirirken öğreten bir kompleks. İçinde pek çok farklı konuda cihaz, film gösterisi, deneme yanılma yolu ile çözülebilen bulmacalar yer alıyor. Üzüntü verici nokta, maalesef gerektiği sayıda ziyaretçi yok. Belki bizim orada bulunduğumuz gün böyleydi. Bunu biraz da kendimi avutmak için söylüyorum. Yurt dışında bu tür bir kompleksin önünde içeri girmek için kuyrukta bekleyenlere rastlarsınız. Bizim bilime ne kadar önem verdiğimizin en büyük göstergesi. Artık öğrendiniz. Etrafınıza bildirin, gidip ziyaret etsinler. Yer çok kolay. İstanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla binasının yanında.


OYUN: VAMPIRE: THE MASQUERADE REDEMPTION

Nihilistic Software'in geliştirdiği, Activision firması tarafından pazarlaması ve dağıtımı yapılan çok güzel bir RPG (Role Playing Game), FRP (Fantasy Role Playing) türü oyun. Bu türün ne olduğunu benim bu sayfalarda anlatmam olası değil. Size önerim internet'te yeterince kaynak bulabilirsiniz. Oyun, Whitewolf firmasının "World Of Darkness" isminde oluşturduğu bir dünyada geçiyor.

Genelde bu tür oyunlar kalemle kağıt üstünde oynanırdı. Ancak firmalar bu tür oyunları da bilgisayar ortamına aktarıyorlar. Burada da, üçüncü şahıs gözü ile oyunu oynuyorsunuz. Bu da size büyük bir esneklik sağlıyor. Bir RPG'de olması gereken her şey mevcut. Karakterlerin niteliklerini geliştirmek, ticaret yapmak, eğitimlere katılmak seviye atlamak gibi. Oyunun içinde yapacağınız hemen hemen tüm hareketler, ilerideki bölümlerde nelerle karşılaşacağınızı belirliyor.

Oyunun yaması hazırlanıyor. Bu yama çıkana kadar karşılaşabileceğiniz en önemli sorun, her istediğiniz an oyunu saklayamıyorsunuz. Bu yüzden, kaldığınız yerden devam etmeniz için bir sonraki diske kaydetme noktasına kadar ilerlemeniz gerekiyor. Oyun, karakterler ve onların birbirleri arasında yaptıkları mücadeleyi içerdiğinden bu esnada oyundaki karakterinizin yaşamını yitirmesi, pek çok şeye yeniden başlamanızı gerektiriyor.

Grafikler ve müzik çok çarpıcı. Önerim karanlık bir ortamda geceyarıları bu oyunla ilgilenmeyin. Uykunuz kaçabilir. Eğer grafikleri 32 bit görmek isterseniz, sabit diskinizde 1.5 GB yer ayırmaya hazır olmalısınız.

Otuzbeş kırk saatin üzerinde bir oyun süresi tek kullanıcı olarak oynayacakları bekliyor. Eğer bir ağ üstünde çok kullanıcılı olarak oynayacaksınız, o zaman bu süre siz sıkılana kadar devam edebilir.

Gerçi bu sıralarda artarda Diablo II, Icewind Dale, Deus Ex gibi oyunlar gelmeye başladı. Hepsine yeterli zamanı nasıl ayıracaksınız, ilginç bir konu. Uzun bir süredir yaz aylarında bu kadar çok ve kaliteli oyun pazara sunulmuyordu. Bu sene şirketler pazara ürün verme stratejilerinde ciddi bir değişiklik yaptılar ve kullanıcıları yılbaşı döneminde bir anda ürün yığını altında ezilmekten kurtardılar. Aslında Temmuz başının Amerika için farklı bir değeri var. O da, "4th of July". Onun için Temmuz başındaki bu bolluk bizi yanıltmasın.


FİLM: THE STORY OF US - İKİMİZİN HİKAYESİ

Rob Reiner'in yönettiği "The Story Of Us - İkimizin Hikayesi" filminin başrollerinde Bruce Willis ve Michelle Pfeiffer yer alıyor.

"When Harry Met Sally" ve "A Few Good Men" 'den anımsadığımız Reiner'in yönetimine, "The Sixth Sense" ve "Fifth Element" 'ten anımsadığımız Willis'i, "Up Close & Personel" ve "One Fine Day" 'den anımsayacağımız Pfeiffer'i oyuncular olarak eklediğinizde ne kadar ilginç bir film ile karşı karşıya kalacağınızı kolayca tahmin edebilirsiniz.

Onbeş senelik bir evliliğin devamında evli çiftin arasında iletişimden doğan sorunlar meydana çıkar. Hem erkek, hem de kadın hayatından memnun değildir. Ortada bir oğlan ve bir kız çocuk vardır. Film bu doğrultuda gidiyor. Çiftin arkadaşları ile diyalogları, boşanmanın eşiğindeki tartışmaları, çocukları ile aralarında oluşan etkileşim, duygular, kıskançlıklar, öfkeler hep bir arada.

Bu günlerde sinemaya gittiğinizde izlediğiniz için pişmanlık duymayacağınız filmlerden. İzleyin.

Bu arada belirtmek gerekir ki, İstanbul Beyoğlu'ndaki Emek Sineması koltuklarını ve bazı iç mekanlarını yenileyerek, tekrar hizmete girdi. Şu anda çok şık bir salon şeklinde. Keyifle film izlemek için gidilecek salonlar arasında. Üstelik 7.Temmuz'a kadar bir promosyonları var. Buna göre, bilet fiyatı kişi başı 1,500,000.- TL ve yanında patlamış mısır hediyesi. Benim gittiğim seansta salon hemen hemen tamamen doluydu. Aslında bu çok olumlu bir düşünce. Salonun üçte birine tam fiyattan izleyici alacağına, bu sıcak yaz günlerinde yarı fiyatına tüm salonu doldurmak için güzel bir uygulama. Yaygınlaşmasını dilerim.


KİTAP: SEMERKANT - AMIN MAALOUF

Bu hafta bilgilerini aktarmaya çalışacağım iki kitap uzun süre önce yurt dışında yayınlanmış, ardından 1993 senesinde Türkçe'ye kazandırılmıştı. Benim okumayı çok arzu ettiğim ancak hem zaman hem de fiyatlar yüzünden ertelediğim bu iki kitaba geçtiğimiz günlerde YKY'nin uyguladığı indirimler sonucunda erişebildim. Ardından da sizlere bu iki kitabı aktarmak istiyorum. Aslında Amin Maalouf'un pek çok eseri mevcut. Ancak bir kısmının artık baskısı yok, temin etmeniz olası değil. Yine de bu iki kitabın dışında başka eserlerine de erişmeniz olası.

Amin Maalouf, 1976'dan bu yana Fransa'da yaşamakta olan Lübnanlı bir gazeteci ve yazar. 1993'te Fransa'daki en önemli edebiyat ödülünü "Goncourt" aldı. Semerkant, Maalouf'un Türkçeye kazandırılan ikinci kitabı. İlk kitabı Afrikalı Leo hakkındaki bilgiler aşağıda yer alıyor. Semerkant, Yapı Kredi Yayınları tarafından, Esin Talu Çelikkan'ın çevirisi ile okurlara ulaştırılıyor.

Ömer Hayyam, Nizam ül Mülk ve Hasan Al-Sabbah karakterleri ile bizi, 1072'den başlayıp 1912'lere getiriyor. Kitaptan bir alıntı; "Titanic'te Rubaiyat! Doğu'nun çiçeği Batı'nın Çiçekliğinde! Ey Hayyam! Yaşadığımız şu güzel anı görebilseydin!"

Hayyam'ın rubailerinin Titanik kazası ile batmasına kadar gidiyor. İran'ın geçmiş dönemde yaşadıklarına da şahit oluyoruz. Biraz tarihsel bilimkurgu olarak nitelendirebilir miyiz, acaba?

Eğer bu kitabı okumadıysanız, edinin. Yaz sıcaklarında keyif alacaksanız.


KİTAP: AFRİKALI LEO - AMIN MAALOUF

1997 senesinde Türkiye'yi ziyaret eden Maalouf belki de o günlerden itibaren daha fazla gündeme geldi. Afrikalı Leo'da Yapı Kredi Yayınları tarafından bize sunuluyor. Kitabın çevirisi Sevim Raşa tarafından gerçekleştirilmiş.

Kitap gerçek bir yaşam öyküsünü anlatıyor ama bir farkla düşsel bir yaşam öyküsü. Kitabın kendisine bakarsak; "Bir berberin sünnet ettiği, bir Papanın vaftiz ettiği Hasan ibn Muhammed el-Vezzan ez-Zeyyati alias/namıdiğer Giovanni Leone de Medici'nin, Leo Africanus yani Afrikalı Leo'nun öz yaşam öyküsü - yazmış olsaydı yazacağı gibi..."

"Erdem, eğer bazı kabahatlerle yumuşatılmazsa sağlıksız, inanç kimi kuşkularla gölgelenmezse acımasız olur", bu sözler kitapta bulabileceğiniz buna benzer cümlelerinde habercisi.

Maalouf öyle bir yazar ki, herhangi bir kitabını okuduğunuzda diğer kitaplarını da okuma isteği duyuyorsunuz.

Bu kitapta önereceğim, sizlerin de beğeniyle okuyacağını düşündüğüm bir diğer eser.


SÖZ: GEORGE WASHINGTON

Amerikanın ilk başkanı George Washington (1732-1799) demiş ki; "Kötü bir özür dilemektense, hiç özür dilememek ya da ona yol açmayacak hareketi yapmamak daha iyidir".

Hani bizde de bir söz vardır; "Özürü kabahatinden büyük" diye. Tam buna denk geliyor, kanımca.


M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
28. Sayı önceki yazı 28. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye