| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Yansımalar" 04.05.2000 Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 19

HİNTLİ YAZILIMCILAR ve JAPONYA

13.4.2000 tarihli "Indernet - Hintli Yazılımcılar" başlıklı yazımda geçtiğimiz dönemde konuşulmaya başlanan Hintli yazılımcıların ülkemizde nasıl çalışacakları konusuna yurt dışından bir örnek vermek amacı ile Almanya'daki bazı gelişmeleri aktarmaya çalışmıştım.

O yazının üzerine bu konuda Japonya'da neler olduğuna dair Japonya'da yaşamakta olan Sayın Murat Yılmaz'dan elektronik posta aracılığı ile bir mesaj aldım. Bu hafta gelen mesajı sizlere aktaracak ve yazının sonunda da bu konu ile ilgili düşüncelerimi yansıtacağım.

Önce Japonya'daki duruma bir bakalım. Sayın Murat Yılmaz'ın aktardığına göre;

Şu an Japonya'da bir firma da çalışıyorum. Firmanın ikinci başkanı Hindistan'lı bir kişi. Gözlemlediğim kadarı ile Hintli programcılar ve bu sektörün her kolunda çalışan tüm Hintliler gerçekten mesleklerinde çok çok başarılılar. Anlayamadığım aslında ucuza çalışmadıkları yani Türkiye gündeminden okuduğum kadarı ile hiç bir Hintlinin 1000 dolar gibi bir maaş ile yurt dışına çıkmayacakları. Burada gerçi Tokyo pahalı bir şehir fakat 3000 ya da 3500 dolardan aşağı eleman getiremiyorlar Hindistan'dan. Burada gözlemlediğim Hindistan'lı kişilerin %80 gibi bir bölümü hep yüksek kariyer yapmış kişiler. Goldman Sachs, Dow Jones, Sony vs. gibi büyük firmalarda büyük görevlerde bulunuyorlar. Ve tabii ki Hindistan'dan eleman getiriyorlar.

Japonya gibi son dönemlerin az sayıdaki milliyetçi ülkesi bile buna engel olamıyor. Kendileri şirket kuruyorlar ve böyle devam edip gidiyor. Yine büyük bir çogunluğu hatta hepsi öğrenmeye karşı çok hevesli. Buradaki tüm Hintliler çok iyi derecede bir Japon vatandaşı gibi konuşup, yazabiliyor ve okuyabiliyor. İngilizceleri yine aynı düzeyde. Türkler ile tanıştığımda burada çoğu Japoncayı kendine yetecek kadar öğrenmiş. Sadece konuşabiliyor, hevesli değil yani Hintlilerdeki o enerjiyi göremiyorsunuz gözlerinde. Çalışıyorlar burada ama ne kadar, nereye kadar kimbilir?

Sadece kendi gözlemlediklerimi sizinle paylaşmak istedim.

Japonlardan gördüğüm, hiçbir Japon'un yurtdışına gidip kalmadığı yani yerleşmediği. Öğrenimini bitirip, bir şeyler kapıp ülkesine dönüyor ve uygulamaya başlıyor. Diğer ülkelerde bunu görmedim. Hintliler içinde aynı şeyler geçerli. Bizim ülkemizde her zaman temel sorun eğitimdir, bence. Üniversitelere girişte, okurken ve bitirdikten sonraki üç evrede de sorun yakanızı bırakmıyor. Sorun parasal değil, sorun üniversite giriş sınavları, politikanın üniversitelerin içine çok girmiş olması vs. Benim görüşüm Hintliler gelsin gelmesin değil. Ama yararlanabileceksek gelsin. Ben sanmıyorum ki Türkiye 'de yetişmiş eleman azlığı çekiliyor. Japonya'da da yok aslında ama niçin getiriyorlar anlamıyorum. Burada çalışan elemanlarla eşdeğer seviyede eleman Türkiye'de bulmak kolay sanıyorum.

Murat Yılmaz'ın yazdıkları burada bitiyor. Sırada benim söyleceklerim var ancak çok kısa.

Nasıl ki bizlerin yurt dışında değişik ülkelerde çalışabilmesi, vize almadan dolaşabilmesi gibi konularda uluslararası arenada faaliyetler yapıyorsak, aynı şekilde diğer ülkelerden kişilerinde bizim ülkemize gelip çalışmasında bir sakınca görmüyorum. Burada önemli husus; gelen bu kişilerden efektif yararlanma ve gerekli bilgiyi transfer etmekte yatıyor. Bu kişilerin yanında çalışanlar bilgilerini geliştirme fırsatı bulabilirler. Bu sayede uluslararası projelerde şansımız yükselebilir. Daha ucuza çalışmayacaklarını düşünüyorum.

Ayrıca hemen hemen her hafta elektronik posta aracılığı ile Hindistan, Bangladeş, Pakistan gibi ülkelerdeki yazılım geliştiren şirketlerden en az iki mesaj alıyorum. Hepsi elimizdeki projelerde bize yardımcı olabileceklerini, işbirliğine hazır olduklarını belirtiyorlar. İstediğiniz anda hiç kimseyi buraya kadar getirmeden proje yapabilirsiniz. Burada galiba esas tehlike operatör seviyesindeki kişilerin gelişinde yatıyor. Ancak onlarında aileleri ile birlikte gelecekleri düşünülürse ucuza mal olmayacakları aşikar. Üstelik yabancı uyrukluları çalıştırmak için gerekli çalışma iznini almakta o kadar kolay değil.

Murat Yılmaz'ın mesajında belirttiği dil öğrenme, verimli çalışma gibi konuları göz ardı etmemeliyiz.

* * * * *

Bu hafta kitaplar var gündemimizde. İlk kitabımız, Doğan Cüceloğlu'nun Sistem Yayıncılık tarafından yayımlanan "Anlamlı ve Coşkulu Bir Yaşam İçin SAVAŞÇI" isimli kitabı.

Kitap, Amerikalı yazar e. e. Cummings (Edward Esling Cummings) (1894-1962) 'ten bir alıntı ile başlıyor;

"seni diğerlerinden farksız yapmaya
bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada,
kendin olarak kalabilmek,
dünyanın en zor savaşını vermek demektir.
bu savaş bir başladı mı,
artık hiç bitmez!..."

Kitapta Doğan Cüceloğlu kendi deyişi ile bu tür bir savaşçıdan Arif Bey ile birlikte söz ediyor. Arif Bey kitapta Cüceloğlu ile konuşan sınıf öğretmeni. Kitap kimin için yazıldı sorusunun cevabı şöyle veriliyor; "Anlamlı ve coşkulu bir yaşam sözü size bir şey ifade ediyorsa, o yönde öğrenmek, o yönde değişmek, eylem içinde olmak istiyorsanız, bu kitap sizin için yazıldı".

Kendinizi geliştirmek, arayışlarınıza yön verebilmek, aklınıza gelebilecek pek çok konuda bilgi edinmek ve keyifli zaman geçirmek istiyorsanız düşünme tarzınıza etki edebilecek bu kitabı edinin ve okuyun.

* * * * *

İkinci kitabımızın yazarı, 27.1.2000 tarihli yazımda söz ettiğim "Mahşerin Dört Atlısı" isimli kitabın da yazarı İshak Reyna. Yapı Kredi Yayınlarından yayımlanan kitabın adı "Alfabetika".

Kitabın arka kapağından neler içerdiğine bakarsak; "Yalnızca bir ses izi değildir harf - anlamları, çağrışım öbekleri, giderek rengi ve tadı, kişiliği ve mizacı vardır. Alfabeyi kat etme sürecinde işte bunları arıyor İshak Reyna, özel harf portreleri oluşturuyor sonunda, yanına Cemal Süreyya'dan Nabokov'a kadar pekçok yazar alarak. Alfabetik, bir tür poetika betiği: Hurufattan hala şifa umanlar için".

1998 yılında 1000 adet basılan kitabın okuması çok keyifli. Kitap kısaca alfabedeki her harfin anlamına bakarken, başka yazı ustalarının da bu konudaki çalışmalarından örneklere yer veriyor. Okuyun (bulabilirseniz), beğeneceksiniz

* * * * *

İsviçreli psikolog Carl Jung (1875-1961) tarafından söylenmiş ve Cüceloğlu'nun Savaşçı kitabında yer alan bir sözü; "Kendi kalbine bakamayanın yaşamı bulanıktır; kendi yüreğine bakabilme cesareti gösterenler gönlünün muradını keşfedenlerdir. Dışarıya bakan rüya görür, hayal dünyasında kaybolur; içeriye bakan uyanır, kendini keşfeder".

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
19. Sayı önceki yazı 19. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye