|
06.12.2005 Tülay Çellek - netyorum.com / Sayı: 165
GELECEĞİN ŞEKİLLENMESİ İÇİN EĞİTİMDE YARATICILIK
Geleceğin şekillenmesi, eğitimin doğru biçimlenmesiyle ilintilidir. Eğer
yaratımlarla, yaratıcılığa önem verirsek, bireysel farklılıkların ayırtında
olursak bu bağlamda şekillenen eğitim, geleceğin umudu olur.
Yaratıcılık, salt eleştirel bakmak, eleştirip bırakmak değildir. Yeni önermelerde
de bulunmaktır. Salt sorulara yanıt aramak değil soru da sormaktır. Sadece problem
çözmek değil, problem de üretmektir. Bunlar gerçekleşirse montaj sanayi de kalmak
yerine orijinali bulmak da bize düşer, gelişmek de…
Yaratıcılık yoktan var etmek de değil, var olanlar arasında yeni ilişkiler
kurmaktır. Herkesin kurduğu ilişkilerden hareket etmek değil, kimsenin düşlemediği,
düşünemediği farklı ilişkilerden hareket etmektir. Yani ıraksak düşünebilmektir.
Yakınsak düşünmeyi aşmaktır.
Bir arkadaşıma çocuğunun öğretmeni, “sakın çocuğunuza farklı yollardan problem
çözmeyi öğretmeyin.” Demiş ve devam etmiş. “Biz problem türüne göre olan
kalıpları ezberletiyoruz. Böylece sınavda zamandan kazandırıyoruz.” Sınavda
ezberle kazanılan zaman, yaşamın bütününden kaybedilen zamandır. Gelişmiş ülke
olmaktan çalınan zamandır.
Halbuki alışılmışın, bilinenin dışında, farklı, yeni, özgün yollardan problem
çözmektir eğitimin, ülkemizin, dünyanın geleceğine yatırım yapmak. Yaratıcılık
dünyayı, ondan önce kendimizi değiştirme eylemliliğidir. Sanatsal, bilimsel,
yaşamsal yaratma, değiştirme sürecinde iç yaşantının farklı dışa vurumudur
yaratıcılık. Buna katkı, deneyimler, entelektüel bilgi, duyarlılık, sezgi,
algılama tavrıdır. Böylece bilgi yeniden üretilirken yaratılır. Rüyalar, düşler,
hayal gücü, espri ve düşünsellik, dikkat, yargılama, uslamlama sonucu oluşturulan
eylemde hedefe farklı yollardan ulaşmadır yaratıcılık. Mevcut olaylar, kuramlar
farklı bir bakış açısıyla yeniden ele alınır. Gidilen yol orijinaldir. Varılan
sonuç özgündür. Bu duyarlılık sürecinin sonucunda yenilik vardır.
Corbusier, “yaratıcılık, sabırlı bir araştırmadır.” Demiştir. Bilgi ve
deneyim birikiminden yararlanarak sentezleme sonucu yeni ürünler ortaya koymak gerekir
yaratıcılık söz konusu olduğunda. Birbiriyle farklı olan, aralarında ilişkisi
olmadığını sandığımız şeylerin ilişkisini kurmak ve yeniyi yaratmak gerekir.
E. P. Torrance göre yaratıcılık; “boşlukları, rahatsız ediciliği ya da eksik
ögeleri sezip, bunlar hakkında düşünü ya da varsayımlar kurmak, bunları sınamak,
sonuçları karşılaştırma ve olasılıkla bu varsayımları değiştirip yeniden
sınamaktır.”
Yaratıcılık tüm zihinsel yetileri geliştirmede rol oynar. Bu yetiler toplamının
içeriği doğru yöntemleri olan eğitim sisteminde, bilgiler arasında yeni ilişki ve
bağlantılar kurarak genişletilir, geliştirilir.
Yaratıcılık konusunda araştırma yapan bir çok değerli bilim adamı ve
psikologların-psikiyatristlerin değişik isimlerde de olsa yaratıcılık süreci
konusundaki evrelendirmeleri birbirine çok yakındır.
* Hazırlık evresi-dönemi ( Araştırma Dönemi ); sorunu benimseyip yeniden ele almak
gerekir. Ayrıca geniş boyutlu araştırmalara girilerek hazırlıklar yapılır.
* Oluşma evresi-dönemi ( Geliştirme Dönemi ); sorun saptanır düşünceler
ayrıştırılır. Araştırmalar üzerinde çalışılır.
* Planlama evresi-dönemi; Hazırlıklar-araştırmalar bir plana oturtulur.
* Esinlenme evresi-dönemi ( Yaratıcılık Dönemi ); farklı bir sıçrayış
yapılabilir. Hani beyinde bir ışık çakar-yanar, yaşadığımız ve psikoloji
kitaplarından öğrendiğimiz gibi…Sezginin de yardımı olur tabii.
* Doğrulama evresi-dönemi; özgün bir yapıt ortaya çıkar. Fikirler yaşam bulur.
* Denetim eylemi ( Değerlendirme Dönemi ); her zaman ve her dönemde eleştirel bakmak
ve değerlendirmeler yapmak gerekir.
Yaratıcılığın koşulları;
Çalışmak, deneyim, gözlem, araştırma, sezgi, önsezi, bilgi, entelektüel birikime
sahip olmak, merak, özgür, özerk davranma, hayalgücü, karar verme yetisi, algılama,
anlama, başarma, kendini gerçekleştirme, paylaşım , eleştirel yaklaşım,
değerlendirme, orijinallik, farklılık, farklı ilişkilendirme, fark ederek yaşamak,
duygusallık, ıraksak düşünmek, çok yönlü bakış, çoğulluk; görsel - sözel -
sessel - devinimsel, mizah, espritüellik, sınırları zorlama, sevme - tutku, kendine
güven, kendi beklentilerinizin gerçekleştirilmesi ( başkalarının değil ), yetilerin
ortaya konması, paylaşımcı, yetkin öğretmenlerle - kişilerle bir arada olmak ve
yararlanmak, enerjinin doğru kanalize edilmesi, yoğunlaşma, saptamalar yapma, problem
yaratma ve çözüm yolları arama, analiz, sentez, ( ayrıştırmacı-birleştirmeci )
not alma; görsel- yazısal- çizgisel, sorumluluk, esneklik, çözüm çeşitliliği
içinde yaşamak, temel sorunlarla ilgilenmek, ayrıntıcı olmak, enerjik olmak, öz
kanıtlama içersinde bulunmak, yüksek üretim gücüne sahip olmak, kuşku duymak, çok
yönlülük, estetiksel yargıya sahip olmak, içe dönük bir yapı olabilir.( Bu problem
değil, yaratıcı potansiyele sahip olmaktır. ) Coşkulu, etkileyen olmak. okumak,
dikkat, duyarlılık, seçicilik, problem üretme, soru sorma, yeni alanlar yaratmak, çok
fikir üretme…
“Yaratıcı insan düzen gereksinmesi ile güdülüdür.” BARON (1958)
Çocukta yaratıcılığı geliştiren etmenler;
* Algıların zenginleştirilmesi için çocukların gözlem, araştırma yapma ve
belleğini geliştirme eğitimine gerekli önemi vermek, tekrarlatmak yerine.
* Üretici düşünme yöntemi kazandırmak. Salt eleştirip bırakmak değil,
önermelerde bulunmasını da sağlamak.
* Yeni biçimler aramaya, bulmaya ve bunları anlatıp yorumlamaya yöneltmek. Farklı
ilişkilendirmeler yapmasını sağlamaya olanak tanıyan ortamlar yaratmak.
* Başkalarının çıkışlarını, yapıtlarını, ürünlerini gözlemleyerek birikim
sağlamak.
* Duygu ve düşünceleri kullanma alışkanlığı kazandırmak, pratik, çabuk,
kararlı, cesaretli olmalarına olanak tanımak. Başkalarının kişiliğinden değil,
kendi yapısından hareket etmesini sağlamak.
* Hayalgücünü geliştirilmesine fırsat tanımak.
* Öğrencinin çevresinin ( sınıf, atölye, koridor,laboratuar, bahçe ) yapılan iş
ve resimlerle donatılarak bir sanat, bilim çevresi yaratılması ve çevreyi
gözlemlemesini, değerlendirme yapmasını, seçmesini sağlamak.
* Öğrencinin kendi kendine çalışıp, her yönden birikim ve doyum sağlayacağı
ortam hazırlamak ( kitaplık-kütüphane, atölye, laboratuar vb. yerlerden yararlanması
ve yaşaması gibi ),
* Sanatsal ve bilimsel etkinlikleri izleyebilme olanaklarının yaratılması ( müze,
sergi vs. gezilmesi, konser izlemesi, panellere-sempozyumlara-söyleşilere katılması ),
* Konuların öğrencilerin çevresinden ve yaşamlarından seçilmesi ve ders ile yaşam
arasında ilişki kurularak ilginin sürekliliğini sağlamak.
* Eğitim felsefesi doğru seçilmeli, amaçlar net ve doğru tespit edilmeli,
* Eğitim yöntemleri çağdaş olmalı
* Teknik donanım olmalı
* Her şeyden önce öğretim elemanı değil de öğrenci “merkez” olmalı,
* Merak, sorgulama, eleştirme, önerme - fikir üretme önemsenmeli,
* Ders programı; panel, konferans, söyleşilerle zenginleştirilmeli, farklı kişilerle
karşı karşıya getirilmeli.
* Disiplinlerarası bir anlayışla hareket edilmeli,
* Sezgi, algı, bilgi birikimi, farklılık, problem üretme ve çözme , boşlukları
görme, özgünlük, özgürlük, yeni yöntemler, yeni yollar deneme, tasarımlama,
öngörüde bulunma, düşünme, öğrenmeyi öğrenme, okuma, araştırma
alışkanlığı önemsenmişse yaratıcılık eğitim yoluyla geliştirilir.
Yaratıcılığın içinde sezgi vardır. Bilinen hikayedir, tanınmış bir sanatçı
tanınmış bir bilim insanına sorar “biz sezgiyle yaratıyoruz. Siz buluşlarınızı
nasıl gerçekleştiriyorsunuz?” diye. Yanıt, “bizde sezgiyle” olur. Birikim,
bilgi, araştırma çok önemlidir, ama sezgi de bir o kadar geçerlidir. Yaratma eylemi
içinde yararlanılan temel kaynaklardan biri de sezgidir. Önemli olan sezgiyi eyleme
dönüştürmektir. Sezgi, hangi alanda olursa olsun bilinç altından gelen bir değer
yapısıdır. Bunun oluşturduğu süreç izlenip eğitilebilir. Hem bilim, hem de sanat
eğitiminde.
Eğitim, bireylerin yaşam içindeki yerlerini almalarını sağlamaya yöneliktir.
Bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve kendi istemiyle değişim meydana
getirme sürecidir. Eğitim, belli bir bilim ya da sanat dalında yetiştirme, geliştirme
ve değiştirme işidir. Bu çerçevede yaratıcılığın ön planda olması çok
önemlidir. Yoksa eğitim yoluyla beyinleri bloke ederek öğrencinin elinden yaşamı
alınır.
Yaşamak öğrenmektir. Öğrenme biterse yaşam da biter. Bu bağlamda öğrenme bir
gereksinmedir. Yaratıcılık insan varlığı ile birlikte yaşam bulan bir olgudur ve
değişim, gelişim demektir. Öğrenme, merak, gereksinme yaratıcılığın başını
çeker. Yaratıcı düşünme; bilgi çağında, bilgi üretme ortamında yaşam bulması
ve geliştirilmesi gereken bir olgudur. Eğitimle yaratıcı düşün yeteneği
geliştirilir.
Yaratıcılık söz konusu olduğunda yeni deneylere ve gerçeklere açık olmak gerekir.
Yaratıcı düşünce, tüm bilgileri kullanmak durumundadır. Dolayısıyla bilgiler,
veriler çoğaltılıp yoğunlaştırılarak yaratıcılık artırılabilir,
geliştirilebilir. Bunun için öğrenciyi iyi tanımak gerekir. Bu anlamda çağdaş
eğitim anlayışıyla, kitle eğitimi bağdaşamaz. Aksine bireysel eğitim söz konusu
olmalıdır. Çünkü kitle eğitimi, katılımsız ve öğrenciye dayatma şeklinde
gerçekleştirilir. Nasıl bilim eğitimi denemelerle, deneylerle gerçekleştirilirse
sanat eğitimi de araştırmalarla bir konunun varyasyonlarıyla gerçekleştirilmelidir.
Tabii bu sabır işidir. Bir çalışma yapıp, “ben yaptım oldu,” mantığı
geçerli olamaz. Ayrıca hiçbir zaman sanat eğitimi, bilim eğitimi sınıfın dört
duvarı içinde hapsedilemez. Gözlem zenginliği gereklidir. Duvarları, hatta ülke
sınırlarını aşmak gerekir. Nasıl insandaki üzülmek, korkmak, kızgınlık,
sevinmek gibi bazı duygular tüm dünyada aynı ise sanat da, bilim de evrenseldir. O
zaman her yere uzanmak, başka kültürlerle de kendi kimliğimizi yok etmeden
zenginleşmek gerekir. Doğru, genel birikim ve yaratıcılık için bu şarttır.
Yönetim, öğretim elemanı, öğrenci üçlemesinde merkezin yeri önemlidir. Her şey
ona göre organize edilmelidir. Öğretmen merkezli olmak ki bu güne kadar böyle
olmuştur, dolayısıyla öğretmenin kişiliği ön plana çıkmıştır. Bu durumda
farklı bir kişilik olan öğrenci gelişemez. Yaratıcılığını sergileyemez.
Öğretmenin-akademisyenin dediklerini yapan, tekrarlayan olmaktan ileri gidemez. Halbuki
çağdaş eğitimde öğrencinin kişiliği, yaratıcılığı, niteliği ön plandadır.
Yani merkezdir. Artık öğretmen - akademisyen aktif, öğrenci pasif konumda değildir.
Böylece sınıfta – atölyede – laboratuarda bulunan öğrenciler bir tek kişiliğe,
öğretim elamanının yapısına dönüşerek değil de, kendi kişilikleri
doğrultusunda yaratıcılıklarını geliştirebileceklerdir. Öğretim elamanının
kalıbında bilgi yinelemesi yerine araştırmacı kişilikler ortaya çıkacaktır.
Öğrenci, kendinden ve kendi öğrenmesinden sorumludur. Bu sorumluluğu biz
taşıdığımız sürece öğrenme değil, öğretme söz konusu olacaktır. Öğretim
elemanının görevi; verimli öğrenme ortamı sağlamaktır. Öğrencinin öğrenmesine
olanak tanımaktır. Tabii bilgilerini ve deneyimlerini gerektiğinde, yeri geldiğinde
öğrenci ile paylaşmalı ve aynı paylaşımı öğrenciye tanımalıdır.
Karşılıklı görüş alışverişinde bulunmalı, öğrencinin yaratıcılığını
kullanabileceği, geliştirebileceği konu ve yöntemlerle ders işlemelidir. Yaşam
yaratıcılıkla değiştiğine ve geliştiğine göre, yaratıcılık her alanı ( bilim,
sanat, yaşam ) kapsar. Bu nedenle gününün çoğunu okulda geçiren öğrencilere hitap
eden öğretmenlere-akademisyenlere çok büyük görevler düşmektedir. Esneklik içinde
öğrenciye söz hakkı tanıma, düşündüğünü söyleme şansı verilmelidir.
Öğretim elemanına düşen yönetme biçimi; müdahale etme değil, yönlendirme,
organize etme, yaratıcılığı ortaya çıkartacak davranış biçimi olmalıdır.
Öğretmen öğrenciyi farklı yollardan aramaya yönlendirme, doğru yanıtları
öğrenciye dikte etmek yerine, onu düşünmeye, araştırmaya sevk ederek yaratıcı
süreç içine sokmalıdır. Ayrıca öğrenciye, eğitime zaman ayırmalıdır.
Eğer bir eğitimin çekirdeğini “yaratıcılık” olgusu oluşturacaksa, yaşama
geçirilecek yöntemin, uygulayıcılarının – yönetici ve eğitimcilerin – ve
müfredat programının doğru olması gerekir. İlginin doğru eğitilmesi bireyin
gelişimine neden olur. Kendimizi yaratarak ifade ederiz. Herkes kendi altyapısıyla,
kendi yaratımıyla var olmak hakkına sahiptir. Kendi kültürünü oluşturarak doğayı
değiştirme eylemine katkıda bulunulabilir. Pedagojik dayanağı olmayan eğitimden,
eğitimciden yaratıcılık süreci beklememelidir.
Okuma, inceleme, sorgulama, eleştirme, ıraksak düşünme, zaman gerektirir. Programlar
doldurulmak yerine, gereksinmelere, kişiliklere yanıt verecek şekilde
yapılandırılmalıdır. Gereksinme duyulan öğrenilir. İlgi duyulan araştırılır.
Konu, yöntem, ortam buna göre organize edilmelidir. Yüksek not öğrencinin hedefi
olmaktan çıkarılmalıdır. Tek doğrulu sınav sistemi de çoklu düşünmeyi,
araştırmayı engellemektedir. Ayrıca yanıtı yazarak, kompoze ederek vermediği için
kendini ifade etme olanağı yoktur. O zaman test sistemi tartışmaya açılmalıdır.
Çünkü sınavın test usulü yapılması yaratıcılığı engellemekte, yakınsak
düşünceyi teşvik etmektedir. Aynı şekilde öğretim elemanının tutumunda, farklı
yanıt vereni kabul etmemek, salt kendi düşündüğünü öğrencide görmek de varsa
yaratıcılık engellenir Her şey karşınızdakine saygı ile başlar. Empatik olmak
başarmayı da beraberinde getirir.
Yaratıcı düşünce sorularla oluşur. Neden, nasıl, niçin, nedir, ne kadar, ne
söylenebilir gibi… Bunlara yanıt aramak yaratıcı sürece neden olur. Ancak burada
daha önce edinilen alışkanlıkların yıkılması gerekir. Çağdaş eğitim
anlayışında yönetici, öğretim elemanı, öğrenci arası iletişim önemlidir.
Yöneticinin, kurumun çağdaş tavrı eğitimin geleceği için önemlidir.
Yaratıcı yöntemler;
Kapsamlı düşünme; birden fazla yöntem
Beyin fırtınası, ( A. OSBORN) grup çalışması
Kuluçka yöntemi; bir konu üzerinde uzunca çalıştıktan sonra dikkat başka bir
konuya çevrilir. Kuluçkaya yatırılan esas konuya dönünce yaratıcılıkta sıçrama
söz konusu olabilir
Not alma yöntemi; eskiz, karalama bir çok yaratıcı düşünce ya da buluş kağıt
üzerine çabucak aktarılır. Bulunan çözümler, sürekli evrime uğrayarak gelişir ve
zenginleşir. Her tür malzeme kullanılır, eskiz kağıdı, pelür, bilgisayar vs.
Sentez yöntemi; buluşlar çoğu kez birbiriyle çelişen, aykırı unsurların bir araya
gelmesiyle ortaya çıkmıştır. ( Örn. PİCASSO’nun Kübizmin doğuşunu Afrika
maskelerinden esinlendiğini söylemesi gibi ) Ayrıca bir not defterine sürekli not
almak ya da yazmak ta yöntemlerden biridir. Daha sonra bu notlar değerlendirilir,
ilişkilendirmeler yapılır.
Tasarım süreci;
* Problemin tanımı
* Araştırma, bilgi toplama
* Yaratıcılık ve buluş süreci
* Çözüm bulma
* Uygulama
Yaratıcılık bir süreçtir, eğitimle geliştirilebilir. Öğrenci çalışmaları
izlenerek yaratıcılık süreci eğitilebilir. Önemli olan, olaylara, fikirlere,
kurallara, davranışlara, nesnelere farklı bakmak ve değiştirmek istemektir.
Yaratıcılık ayrıntının görülmesi ve birleştirilmesidir. Bu nedenle eğitim
sürecinde yaratıcılık nefes almak olarak kabul edilmelidir.
Yaşamı biçimlendirme ve değiştirme, bize sunulanı kabul etmeme sanatı, bilimi ve
eğitimi doğurmuş, geliştirmiş ve çeşitlemiştir. Disiplinlerarası anlayış buna
olanak tanıyan güzel bir olgudur. Başka alanlardan beslenme farklı ilişkilendirmede
kendini mutlaka gösterecektir. Yale Üniversitesindeki Tıp Fakültesi öğrencileri bir
tanıyı doğrulayan ayrıntıları gözden sık sık kaçırıyorlarmış. Bu
öğrencilere Güzel Sanatlar dersi verilmeye başlanmış. Sonuçta bu dersi alan
öğrencilerin tanı yetilerinin geliştiği görülmüş (C Bilim Teknik Dergisi).
Bakmayı öğrenmek, ayrıntıda gezinmek algıyı, duyuları geliştirdiği kadar zihni
yetileri de olumlu etkiler. İnsan salt mantıkla örüntülü değil duyguyla da
yüklüdür. O halde Bilim Eğitiminin yanında Sanat Eğitimi de gereklidir. Bu eğitimde
disiplinlerarası çalışmalarda yaptırılmalıdır. Ancak bu, öğrenci kişiliğini
yok edecek ve onu dolduracak şekilde değil besleyecek, ayıklayacak nitelikte
yaptırılmalıdır. Bunda öğrencinin alt yapısı gözetilmelidir. Başka alanlardan
besleneceği bilgi, uygulama, görgüyü kendi alanıyla ilişkilendirmesine olanak
tanıyarak disiplinlerarası etkileşim, sağlıklı olmalıdır. Bu gün bir yapıt
üretiminde sanatçı ve bilim insanı birlikte çalışmaktadır.
Albert Einstein’ın dediği gibi, “Yaratıcılıkta hayalgücü çok önemlidir”.
Yaratıcılığın özünde özgürlük vardır, fakat ortaya çıkarılması disiplinli
bir çalışma gerektirir. Disiplin; çalışmanın göstergesidir, özgürlük; bu
çalışmanın içeriğinin, tavrının, tarzının belirleyicisidir. Yapılacak
çalışma zihinde, duyuda oluşur. Bunların eğitimi ve ne ile ifadesi çok önemlidir.
Eğitimde özgür bir yaratıcı, orijinal düşünür olmak durumundayız. Bir ülkenin
gelişimi basmakalıp yinelemelerin yaşama geçirildiği eğitim tarzıyla değil,
ütopyaların arkasında durmak, hayal gücünü zorlamak, orijinaliteyi yakalamakla olur.
Bu da eğitimde yaratıcılığın ön plana alınmasıyla gerçekleşir. Yaratıcılıkta
birey önemlidir. Ve tabii çevresi de. Bizim toplumumuzda, eğitim sisteminde yaşananlar
ise süreç değil, başlangıç ve sonuçtur. Genellikle bilinenlerin yinelenmesidir.
Halbuki yaratıcılık, farklı ilişkilendirmelerle başlar. Bir süreçtir. Yaratı,
değişimdir, gelişimdir. Farklılaşma sürecidir. Beyinler hazıra mı
alıştırılmış en baştan? Önemli olan budur. Kabul etmeyip, yeni bir önermede
bulunmaktır aslolan. O zaman zihinsel faaliyetlerin tümü gelişir.
Tüm bunların çok küçük yaşlarda başlaması gerekir ki yaratıcılık konusunda
başarı artabilsin. Düşüncenin, yaratının değeri çok erken yaşlarda verilmelidir.
Yaratıcı süreçte her şeyde olduğu gibi gereksinmeler çerçevesinde varlığını
sürdürür. Şunları hiçbir zaman akıldan çıkarmamalıdır; tüm bireyler değişik
alanlarda yaratıcı yetilere sahiptir. Herkesin ilgi alanı gibi yaratı alanı da
farklıdır ve yaratıcılığa giden yol gereksinmeden, duyarlılıktan geçer. Yeni
yöntemler sınanırken doldurma yerine ilgi ve kapasite farklılıkları hiçbir zaman
göz ardı edilmemelidir. Öğretim elemanı bunu hep canlı tutmalıdır. Bu olguyu
zenginleştirmek aileye ve öğretim elemanlarına düşer. Yapıcı eleştiri olumlu
tavır için bir göstergedir. Eğitimin ereklerinden biri de öğrenciye özgüvenini
sağlamaktır. İnsan varlığındaki akıl ve duygu yönünün doğru kullanılması
değişimin, bir göstergesidir. Bu gösterge eğitimde ne kadar doğru yöntemlere
oturtulursa başarı, sıçramalar, yaratıcılık o denli büyük boyutlu olur.
Tek kitap, tek insan, tek çalışma insanı hem kısırlaştırır hem de
karşısındakinin kişiliğine büründürebilir. Çokluk tartmayı, değerlendirmeyi,
zenginliği içerir. Mesele tek yönlü bakmamaktır. Her yöne geniş açıdan bakmakla
donanımlı olunur. Bunun da o denli yaratıcılığa ve kişilikli yaşamaya,
kararlılığa katkısı vardır. Aynı zamanda bu, eleştirel bakmayı da beraberinde
getirir. Seçim yaparken, eleştiri de yaparız.
Kassel Üniversitesinden Prof. BOSH’a Üniversiteye 25 öğrenci almasını
söylemişler. Başvuru 400 kişi olmuş ve BOSH hepsini almış. İtiraz edilince de
“yeteneksiz insan yoktur, farklı yeteneklerde insan vardır” demiş. Tüm
eğitimcilerin bu ayrıcalığı bilmeleri gerekir. Seçme, yorumlama ve yenileme
çerçevesinde öğrenci bir kavramı, bir duyguyu, düşünceyi, bir algıyı kendi
seçtiği malzemeyle gerçekleştirir. Ama bu seçim eğitimci tarafından yatsınırsa ya
da yapılırsa öğrenci kişiliği de yoksanmış demektir. Kişiye özel eğitim
yapıldığı sürece “yaratıcılık” olgusu yerini bulur. Düşünme, algılama,
kavrama yetileri böyle gelişir. Yaratıcılık böyle yaşam bulur.
Algılama, düşünme ve her şeyden öte bunu ifadelendirme önemlidir. Cesaret
gereklidir. Rollo May’ın dediği gibi “Yaratma Cesareti” . Bize verilenleri yıkma,
kendi çabamızla savaşmak cesaret ister öncelikle kendimizle sonra çevremizle. İşte
böyle bir şey için öncelikle öğrenciyi farklı bir kişilik olarak kabul etmek
gerekir. Var olmanın ilkesi yaratıcılıktan geçer. Yoksa, bir başkasının
gölgesinde yaşamak mahkumiyeti başlar.
Eğitimin ailede başladığı unutulmamalı. Okul ve çevre önemsenmeli. Çoklu zeka
değerini bulmalı. Güven ortamında buluşma olanağı yaratılmalı. Öğrenci
birbirleriyle mukayese edilerek değil, kendi geçmişiyle ele alınarak
değerlendirilmeli. Konu seçimine, araştırma alanlarına ve karar vermeye kadar her
şeyde öğrenci kişiliğini ortaya koymalı. Kısacası öğrenci kendi eğitiminde söz
sahibi olmalı. Bunun için öğrenciye güvenilmelidir.
Tüm bunlar geleceğin doğru şekillenmesi için gereklidir. Bize düşen ise bu
anlatımın yaşama geçirilmesidir.
KAYNAKLAR
* COUDWEL, C Yanılsama ve Gerçeklik Pavel Yay. , 1974
* BERGER, J ., Görme Biçimleri Metis Yay.1986
* İTÜ Bülten Tasarlama Eğitimi 1 – 2 , 1985
* BAŞARAN, İ.E., Eğitim Yönetimi Kadıoğlu Matbaa 1983
* BAŞARAN, İ.E., Eğitime Giriş Sevinç Matbaa 1973
* READ, H.,Sanatın Anlamı İş Bank yay. 1974
* FİSHCHER,E., Sanatın Gerekliliği Kuzey Yay. 1985
* VELİOĞLU,S., İnsan ve Yaratma Edimi İş Bakası Yay. 2000
* ROUQUETTE,M.L.,Yaratıcılık İletişim Yay. 1992
* MAY,R., Yaratma Metis Yay.
* SUNGUR, N., Yaratıcı Düşünce Özgür Yay.
* SAN,İ.,Sanatsal Yaratma Çocukta Yaratıcılık İş Bankası Yay.
* YAVUZ, H.S., Yaratıcılık-BÜ yay. 1994
* BÜYÜKİŞLEYEN, Z., Sanat Eğitimi-Meteksan Yay. 1977
* BECER, E., İletişim ve Grafik Tasarım-Dost Kitapevi 1997
* NİETZSCHE, F., İyinin ve Kötünün Ötesinde Bir Gelecek Felsefesini Açış-Ara Yay.
1990
* GÜNDÜZ, V., Cehenneme Övgü Gündelik Hayatta Totalitarizm-Ayrıntı Yay.1996
* FROMM, E.,Sevgi ve Şiddetin Kaynağı-Payel Yay.1979
* ERBİL, H., Sanat Felsefesi Tartışmaları-Ekin Yay. 1990
* DENEL, B.,Temel Tasarım ve Yaratıcılık-ODTÜ
* ERBAY, M., Yükseköğretim Düzeyinde Sanat Eğitimi Programlarının Uluslararası Bağlamda
İncelenmesi-Sanatta Yeterlik Tezi 1995
* ÇELLEK, T., Ortaöğretimde Görsel Sanat Eğitimi Konusunda Yapılan Çalışmaların
Analiz ve Yorumu-Yüksek Lisans Tezi 1991
* DORUK, B. Temel Dizayn-Öğretim Programını geliştirme Üzerine Bir Çalışma/İTÜ
*ÜSTÜNDAĞ,T. Yaratıcılığa Yolculuk, Pegem Yayıncılık Kasım 2002
*ROBİNSON, K. Yaratıcılık Aklın Sınırlarını Aşmak Kitap Yayınevi Nisan 2003
Öğr. Gör. Tülay Çellek
YTÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi (SANTAS)
e-posta:
tcellek@yildiz.edu.tr
web: http://www.tulaycellek.com
netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın
organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir.
Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link
verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.) |
|