| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | | www.netyorum.com |
|
18.09.2003 Barış Emek Ergin - netyorum.com / Sayı: 144BİR AFGAN RÜYASIGünaydın demek istiyorum sevgili dost "hani bırakıp giderken beni Ucundan yaza kuyruğundan kışa yenilen, o zarif haysiyetli ama mağrur ve kibirli aylar Eylül, Ekim, Kasım. Dostluklarımızın başlangıcı gibi veya bitişi gibidir bu üçlü. Yaz dostluğunun miskin ve geçici havailiği ile nasıl da çelişkilidir, sonbaharda açılan okulun, başlanılan işin kökten samimi dostluğu. Çoğunuzu o zaman tanıdım bir okul formasında, bir üniversite servisinde, bir yorgun Pazartesi mesaisinde. Seni de unutamadım yazlarda ve diğer sıkışık zamanlarda tanıdığım dost. Adam gibi seven bölüşen paylaşan ve yanında olduğum ve olacağım dost. Sayınız koruma altında olsa da neden seni anımsarım sıkça bir Orta Asya sabahında bilir misin? Ülkemin hiç bitmeyen krizlerinin göbeğinden uzakta olup da sizi bir umut filizi gibi yeşerttiğimi düşünür müsün? Burası Kunduz. Afganistanın Tacikistan sınırında yeralan, iki iç savaş yorgunu uyuşturucu tutkunu ülkenin Amu Deryayla ayrıldığı yer. Kabil, Kandahar, Herat, Mezarı-Şerif, Celalabad sonrası en büyük kenti. Denizden 800 mt yüksekte 40 derecelik bir çölsıcağında Özbekçede Konduz, Gündüz olan adının anlamıyla çelişkili bir şehir. Tüm su kaynaklarına, yeşiline ve Türk varlığına karşın toza boğulmuş içe kapanmış bir karanlık şehir. Gördüğüm ve sanırım sayıları ülkemde gördüğüm şehirleri aşan Afgan, Pakistan şehirleri gibi erkek egemen bir şehire daha merhaba derken, aklıma "bastığı yerde ot bitirmeyen Türkten kork diyen "yabancı görüşü geliyor. Bir boğucu Niğde sabahında rutini kırıp şu düşüncelere daldığım gezi geliyor dost; "...Ardından Karamanın koyunu da yakınmış alınabilir
diyerek o şehiri görmeye geçtim Düşündüm bir coğrafi iklim değişimi ancak bu kadar net
hissedilir…"
Kunduz da, Bursa gibi ova ve biz istersek yeşili de barındırıyoruzun güzel bir örneği. Ve yine aklımda dost, senin benim ülkemde en üst ilgiyi haketmeden gören yabancılar var. Nasıl da mesafeli ve tepeden bakarlarsa bize sanırım biz de burada tersini yaşıyoruz istemeden. Hani Bağdat caddesinde, Kordon boyunda, Tunalı Hilmi'de iddialı giyinmiş, bakımlı ama güzel değil, estetikli ama uyumlu değil, makyajlı ama doğal değil yani çok taklit, yani çok havalı, yani çok kendi olmayanlar olur ya arada. Düşün herkes nasıl bakar onlara kimi nefretle, kimi şehvetle, kimi esefle, kimi takdirle. Ama mutlaka bakar herkes onlara. İşte öyle bakıyorlar burada gelen yabancılara. Hem de ne bakma, bir film seti gibi kalabalıklara hissettiriyorlar yabancılığını. Sakalsız, gözlüklü olmanın ve modern giyimin affedilir bir hata olmadığını hissettiriyorlar. Oysa aynı kökten dilden tarihteniz desen de sen alıp gitmişsin başını ileriye o koşarken tüm hızıyla geriye. Bunları yaşarken güncelimde yine aklım sende, sinekli dükkanında gördüğüm bir adamı mavi yolculuktan dönmüş sana benzetmeye çalışıyorum olmuyor. Bembeyaz burkaları çıkarıp bikinilerden taşan selülitlere, çoktan boyası gelmiş röflelere ve sezeryan sonrası çizgileri kestirmeye çalışıyorum, tutmuyor. Çamurda yüzen oğlanlara , kızlara bakıyorum, Bodrum ve Çeşmedekilere aslında benziyor. Olan fark arada gelişiyor. Bu töre denen ve fakirlikle, imkansızlıkla, umutsuzlukla, cehaletle beslenen çark güzelim yavruları alıp götürüyor yüzyıl önceye. Yine sen derken ben dedim galiba kusura bakma. Mevsim değişimleri insan değişimlerine götürdü beni anla. Burada yazmadan paylaşmadan dayanım zor, ülkemde rutinde üretmek yaratmak imkansız gibi. Sevgiler dost bu kartpostalı istediğim gibi postalayamadım sana Barış Emek Ergin - Eylül 2003
netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)
|
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye |