| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Yansımalar" 18.09.2003 Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 144

İçindekiler;

  • Konu: Antispam Listeleri
  • Konu: Microsoft USB Klavye ve Mouse
  • Konu: Cine5 Decoder İadesi
  • Konu: Makul Ücretli
  • Film: Down With Love - Aşka Veda
  • Söz: Napoleon Hill
  • Söz: Montaigne
  • Söz: Rahibe Theresa

KONU: ANTISPAM LİSTELERİ

Pazarlamayı kolay yoldan yapalım, para harcamayalım diyen şirketler spam listelerine yakalanıyorlar ve bunun kendilerine ne kadar zarar verdiğinin de farkında değiller. Geçir eline yüzlerce, binlerce e-posta adresi, Ondan sonra hazırla bir tane metin, yolla ortama gitsin. Ne rahat. Ama artık işler değişmiş durumda. Eskiden bu spam mesajları tek tek ayıklamaya kalkarken şimdi antispam yazılımları, antispam listeleri, antispam kuralları, antispam siteleri devrede.

Ve işin kötü tarafı bu şirketler için; bu listelere bir kez girdiniz mi, çıkmanız çok zor. Üstelik ciddi bir iş için mesaj göndermeye kalktıklarında da gönderemiyorlar. Aslında gönderdiklerini zannediyorlar da, mesaj alıcısına ulaşmıyor.

Çok keyif alıyorum iş yapmaya çalıştığını zannedip de pazarlama mesajları yüzünden yurtdışındaki antispam listelerinde ya da antispam yazılımlarında karalisteye giren şirketlere. Haberleri de olmuyor, mesajlarını ortaya gönderip duruyorlar.

Bir de pazarlama mesajının sonuna "Bu mesaj s p a m değildir" notu düşenler var. Eğer o mesajın spam olmadığını biliyorsanız, niye belirtme ihtiyacı duyuyorsunuz ki? Listelere girmemek için ama o listeler okuma yazma bilmez, belli kurallara göre çalışır ve mesajı siliverir. Benden söylemesi.

Epeyce Türk şirketi var maalesef bu listelerde. Farkında olduklarını da sanmıyorum. Yazık oluyor.


KONU: MICROSOFT USB KLAVYE VE MOUSE

Uzun zamandır aklımda olan, bir türlü fırsat bulup yazamadığım bir konu var. Bilgisayarlarda kullandığımız klavye ve mouse. Microsoft şirketinin bu iki ürünü son derece kaliteli ve farklı modelleri ile karşımızda.

Ancak bilgisayarlarda son derece yaygın olarak kullanılan USB portu kullanan, yurtdışında da çok satılan bir modeli Türkiye pazarında satılmıyor. Bu model; USB porta takılan Microsoft klavye. "Microsoft USB Klavye" niçin yok, merak ediyorum. Çünkü USB port kullanımı kolay bir sistem. Üstelik bu klavyelerin üzerinde 2 tane de ekstra USB port bulunuyor. Böylece Microsoft USB klavyeyi kullandığınızda diğer USB cihazlarınızı bu klavyeye bağlayarak çalışabiliyorsunuz.

Umarım yakın bir tarihte bu modellerde pazarda satılmaya başlar.

Denebilir ki, USB porta takılan radyo dalgaları ile çalışan modeller mevcut. Ama onlar çok pahalı ve niçin kablosuz çalışmak sorunda kalayım ki!


KONU: CINE5 DECODER İADESİ

Uzun yıllar sonra Cine5 decoder'ını iade ederek, aboneliğimi iptal ettirdim. Sorunsuz bir iptal prosedürü yaşamama karşın karşılaştığım bir olay günlük yaşamda daha neler göreceğiz dedirtti. Başa dönelim.

Önce bir arkadaşımız aboneliğini iptal etti. Ondaki prosedür şöyle;

Bir akşam iş çıkışı eve uğrayıp, decoder'ı yanına alıyor, teknik servis - İstanbul Anadolu yakasında - 'e gidip decoder'ı veriyor ve aboneliğini iptal ettireceğini söylüyor. Tamam diyorlar, decoder'ı ve 2 Milyon TL alıyorlar, işlemi tamamlıyorlar.

Ben daha garantili gideceğim için ne yapılacağını öğrenmek amacıyla Cine5 merkezini aradım. Abonelik süresi bitiminde iptal edileceğini not aldıklarını söylediler. Bu nottan sonra, İstanbul Avrupa yakasında bir teknik servise decoderları gönderdik. Merkez onay vermediği için decoderı geri alamazlarmış, üstelik iade için decoder başına 3 Milyon TL ödememiz gerekiyormuş - bu arada alacakları 3 Milyon TL içinde fatura vermediklerini belirttiler -.

Tekrar Cine5 merkezi aradık. "Niçin onay vermiyorsunuz?" diye konuştuğumuzda "İbraname" vermemiz gerektiği söylendi.

Ardından, Niçin Anadolu yakasında 2 Milyon, Avrupa yakasında 3 Milyon istiyorsunuz decoder'ı iade almak için dediğimizde verilen yanıt; "Biz teknik servislerden böyle bir para almıyoruz, bu konuda söylediğimiz bir şey de yok. Bu şikayeti başka abonelerden de duyuyoruz. Her servis kendisine göre bir masraf tutarı belirliyor ve onu decoder iade eden müşterilerden alıyor. Siz isterseniz merkeze gönderin, bu parayı vermezsiniz".

Cine5'in merkezi Zincirlikuyu'da. Anadolu yakasında 2 Milyon, Avrupa yakasında 3 Milyon isteniyor. Cine5'in merkezine yaklaştıkça iade için istenen fiyat artıyor gördüğünüz gibi.

"İbraname" gönderilip, decoderları da merkeze teslim ettikten sonra işlem sonuçlandı. İstanbul'da ve Cine5 merkez'e yakın bir yerde olduğum için para vermeden iade edebildim ama diğer abonelerin bu kadar şanslı olacaklarını düşünmüyorum - para açısından -. Abonelik biterken dahi para ödemeniz gerekiyor.

Bu arada bir diğer nokta da; teknik servislerin aldıkları bu paranın karşılığında fatura vermiyor olmaları. Bence nedeni, eğer bu belgeyi verirlerse Cine5'e bu belgenin iletilebileceği.


KONU: MAKUL ÜCRETLİ

Arapça kökenli olan "Makul" kelimesinin Türk Dil Kurumu'na göre anlamı; "Akla uygun, akıllıca - (mecaz) Aşırı olmayan, uygun, elverişli".

"Makul ücretli kurslar düzenleniyor" denince aklıma önce makul'ün sözlük anlamına bir daha bakmak geldi ardından da düşünmek. Çünkü kime göre, neye göre makul. Herkesin bütçesi, kazancı kendine göre. Bu durumda özellikle bir ücretten söz ediliyorsa makul izafi bir kavram. Kursu düzenleyen için uygun görülen ücret acaba o kursa katılmak isteyecekler için uygun mu?

Bazı kelimeler kullanılırken biraz daha dikkat edilse ne güzel olur.

Aklıma gerçek bir olay geliyor. Dünyaca ünlü bir tüfek markası varmış. Satın almaya gittiğinizde fiyatını sorarsanız satmazlarmış çünkü bu marka tüfeği alacak kişinin fiyatla ilişkisi olmaması gerektiğini düşünürlermiş. Eğer o tüfek sizin için alınmaya değer bir silah ise paranın söz konusu olmaması gerekirmiş. İlginç bir yaklaşım.


FİLM: DOWN WITH LOVE - AŞKA VEDA

Peyron Reed'in yönettiği "Down With Love - Aşka Veda" filmi, Eve Ahlert ve Dennis Drake tarafından yazılmış.

Renée Zellweger, Ewan McGregor, Sarah Paulson ve David Hyde Pierce başrollerde.

Yönetmen Reed'i "Bring It On" filminden anımsayacaksınız.

Zellweger 2003'de "Chicago" ve 2002'de "Bridget Jones's Diary" filmlerindeki oyunu ile iki kez En İyi Kadın Oyuncu Oscar ödülüne aday gösterildi. Diğer filmlerinden bir kısmı; "White Oleander", "Me, Myself & Irene", "Nurse Betty", "The Bachelor" ve "Jerry Maguire".

McGregor ise 4 kez İngiltere'deki Empire ödüllerinde En İyi İngiliz Aktör seçildi. Bu filmler; 2002'de "Moulin Rouge", 1998'de "A Life Less Ordinary",1997'de "Trainspotting" ve 1996'da "Shallow Grave". Ayrıca "Star Wars: Episode I - The Phantom Menace", "Star Wars: Episode II - Attack of the Clones" ve "Black Hawk Down" filmlerinden de anımsayabilirsiniz.

Paulson "What Women Want" filminden, Pierce ise Amerika'daki "Frasier" televizyon dizisinden anımsanacaktır.

Film hakkında bilgi almadan izlemeye başladıysanız, açılış sahnesinde kendinizi televizyonda eski tarihlerde çekilmiş bir filmi izliyormuş gibi bulabilirsiniz. Yönetmen Reed farklı bir tarz denemiş ve 1960'ların sinemasına bizi geri götürüyor. Kostümler, dekorlar, manzara, konuşmalar hep o tarihlerden.

Konuya gelirsek; "Down With Love" isimli kitabı pazara sunulacak olan Barbara Novak isimli yazar, yayımcı ile görüşmek üzere New York'a gelir. Kendisini popüler bir erkek dergisinde yazılar yazan Catcher Rye ile görüştürerek, röportaj yapılmasını isterler. Ancak Rye çapkın bir kişi olduğu için randevuları sürekli ertelemekte, bir kısım randevuya da mutabık kalınmasına rağmen katılmamaktadır. Bütün bunların sonunda Novak'ta röportaj için uğraşmayı bir kenara bırakır. Bu esnada kitap en çok satanların listesinin enüstüne yerleşmiş ve Novak'ta meşhur olmuştur. Söyleşilerden birisinde Novak, Rye'ın ismini de vererek erkekleri eleştirir. Bunun üzerine Rye, Novak'la farklı bir şekilde ilgilenerek kendisini ispat etmek üzere yola çıkar.

Eski dönemlerin romantik komedi tarzının karşımıza geldiği, sevimli bir film. Çalışan erkeklerle çalışan kadınların birbirlerini kandırarak üstünlük sağlamaya ve galip gelmeye uğraştıkları bir diğer film. Ancak günümüzde nostalji yaşatmayı hedeflemiş. Bu arada o dönemlerdeki pek çok filmden de esinlenmeler olduğunu gözardı etmemek gerekir.


SÖZ: NAPOLEON HILL

"Güç kaynağının kapısını açacak sihirli anahtarı arıyorsan; aradığın anahtar senin kendi ellerinde. Onu ancak düşüncelerini kontrol etmeyi öğrendigin anda kullanabilirsin". - Napoleon Hill

Sözler için Sayın Fatma Demirdöven'e teşekkür ederim.


SÖZ: MONTAIGNE

"Bazı yenilgiler vardır ki zaferlerden daha fazla sevinç getirirler". - Montaigne

Sözler için Sayın Fatma Demirdöven'e teşekkür ederim.


SÖZ: RAHİBE THERESA

"Gittiğiniz her yere sevgi götürün. İlk önce kendi yuvanıza, çocuklarınıza, karınıza, kocanıza, yan komşunuza sevgi verin... Hiç kimsenin yanınızdan mutsuz ve kötü ayrılmasına izin vermeyin. Tanrının zerafetinin yaşayan bir örneği olun. Yüzünüzden gözlerinizden, gülüşünüzden ve selamınızdan zarafet eksik olmasın". - Rahibe Theresa


Niçin görüşlerinizi iletmiyorsunuz? E-posta adresim aşağıda. Katkılarınızla daha iyi olacağını garanti edebilirim.

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
e-posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
144. Sayı önceki yazı 144. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye