| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

24.11.2005 Barış Emek Ergin - netyorum.com / Sayı: 164

PSİKOPAT YÖNETİM KADER MİDİR?

Ağustos 2005 tarihli Hürriyet ekinde bu konu ele alınmıştı.
Kader boyutu yoktu içeriğinde ama derin düşündürdü , iş geçmişime götürdü içinde yer alan bazı saptamalar.

“Kendilerinden başka kimseyi beğenmiyorlar, hırsları ve sermayedar çıkarları için çalışanların gereksinimlerini yok sayıyorlar .
Çalışanlarını kullanıyorlar ve asla suçluluk duymuyorlar.
Diğer özellikleri; sahte çekiciliklere sahiptirler, bencil olurlar,çoğunlukla yalan söylerler…”

Lütfen sizde bir düşünün, yok mu çevrenizde onlardan.
Üniversite koridoru, kamu kurum dairesi, mühendislik yazıhanesi, müteahhit büroları, holdinglerin görkemli ofislerinde gördüklerinizden var mı bu tanıma uyan?
Sizlerin olmadıysa gözleminiz, ya şanslısınız ya da çok kafaya takmayanlardansınız.

Çok oldu gördüğüm, yaşadığım,duyduğum psikopat yöneticiler.
10 yıllık emeğimden ayrılma sürecimde ve ardından ilişkimizi kan davası haline getiren bir iki kerameti kendinden menkul kişiydiler. Adları büyük yaptıkları işler küçüktü. Çeşitli ortaklıkların bazı tepe yöneticileri de bizimkilere benzerdi.
Yılanın da kuşun da geldiği zirvelere biz takım ruhuyla sürünerek çıkmaya çalışırken, bazen soyadlarıyla, bazen siyasi ilişkileriyle veya tanıdıklarıyla birer hanedan üyesi gibi kibirli bir şekilde uçarak önümüze dikildiler.

Yönetsel sorunların kökenine inmeye çalışırsam önce sektörüme bakmam gerekiyor.
İnşaat doğayla uğraştığı ve bu işi insan kaynağı, makine-ekipman ve finansmanla yaptığı için tamamen hoyrat ve kısmen hiyerarşik ama genelde bir düzensizlik içinde beslenen bir yönetim tarzı gelişir. Bu davranış sistemine bazı e- gruplarda hödüklükte desek, incitmek değil amacımız kimseyi tamamen adresleyerek.
Geçilecek vadiler, delinecek dağlar, set çekilecek dalgalar, baraj yapılacak akarsular, engellenecek erozyonlar, durdurulacak trafik kazaları, sulanacak alanlar, ulaşılacak yerler, yapılacak tesisler, mağlup olunmayacak depremler ve diğerleri vardır ve uygarlık (yani civilization) oldukça hep var olacaktır.

En yükseğe çıkma hissi, en derine inmeyle yarışır bazı nitelikli projelerde.
En güçlü makine, en zarifini ve en nostaljiğini gölgede bırakacaktır.
Kimi projede bazı mühendislerimiz bugün kaç ağaç kestik diye övünürken, bazı projelerimizde tarihi engel olmaktan çıkaracaktır.
Asla hiç kazasız değil ama rekor kazasızlığa ulaşmaK için kaç adam-saat çalıştık hesabı yapılmaya devam edecektir.


Çevreyi, doğayı, kaliteyi, kültürü iş programına engel ve maliyet unsuru gören sistemin içinde genellikle evrensel düşünceler, nezaket ve estetik kaygısı kolay barınamaz.
Bu yüzden bizim sektörde ki bazı üst düzeylerin düzeysizlikleri veya onlara benzer olmak zorunda kalan bazı çalışanların psikopatlıklarının nedeni olağan sayılabilir.
Fakat sorumlu ve duyarlı bir birey-insan olarak, ekip olarak, takım olarak, sistemli, güzel, iyi proje geliştirende, yönetende, üretende vardır elbet.
Onlar değil hedefim asla.

Yönetimde ki duyarsızlığın temelinde olan eksiklik akıl-kuvvet-güzellik üçlemesinin bir ayağı eksik olduğunda çıkıyor.
Siz çok güçlü olabilirsiniz ve çok akıllı da olabilirsiniz; Hitler’de öyleydi, farkınızı söyleyebilmelisiniz.
Veya çok akıllı ve çok güzel işler yapanda olabilirsiniz; Einstein’da öyleydi, bunu yaşama geçirecek kitleleri yönlendirecek olmadıkça hoşça anılırsınız.
Veya çok güçlü ve çok güzel işler yapan bir aptal da olabilirsiniz; genelde hakim sermayelerin bindikleri dalı kesen tüketim ve kazanç hırsından nasıl ayrılacaksınız?

Düşündükçe bunları kafamı toplayıp yeni işlere yelken açamıyorum.
Maalesef istemesem de kişiselleşiyor paylaşım arayışım.
Kardeşimin bir arkadaşının dediği gibi her şeyi bırakıp sivil toplum veya demokratik kitle örgütleriyle de yetinemiyorum, kaldı ki orada da keyifsizlikler olabilir, kaygılanıyorum.
O zaman şu an ki halimden asla ayrı olmayan ve 16 yıl önce ODTÜ İnşaat Bülteninde yer alan ve bireysel değil, toplumsal olabilme ümidiyle alıntı yaptığım Ataol Behramoğlu şiirini bir çığlık gibi yinelemek bir olasılık olarak beliriyor, umutsuzca;

“Ben tek başıma ne yapabilirim diye düşündü biri
Ve hiçbir şey yapmamaya karar verdi

Ben tek başıma ne yapabilirim diye düşündü on binler
Ve tek başınalıklarını sürdürdüler

Ben tek başıma ne yapabilirim diye düşündü milyonlar
Milyonlarcaydılar
Ama tek başınaydılar”

Ya da efkarımızı bazen azdıran, bazen dindiren, yalnız olmadığımızı hissettiren Sanat Müziği parçalarından birinin sözünü mırıldanmakta bir diğer olasılık;
“Kader diyemezsin sen kendin ettin…”

Ya da var mı kimsenin bir üçüncü önerisi acaba?

Barış Emek Ergin Ağustos 2005 Ankara
e-posta:
beergin@ttnet.net.tr
 


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
164. Sayı önceki yazı 164. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı  
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye