| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Yansımalar" 17.04.2003 Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 130

İçindekiler;

  • Konu: Internet Vakfı Ne Oldu?
  • Konu: İngilizce Öğretmenliği Açığına Kesin Çözüm
  • Film: The Pianist - Piyanist
  • Film: The Recruit - Çaylak
  • Kitap: Cennetin Dibi - Gündüz Vassaf
  • Söz: Ömer Hayyam
  • Söz: D. H. Lawrence
  • Söz: Cesare Pavese

 


KONU: INTERNET VAKFI NE OLDU?

Geçenlerde bu soru aklıma geldi. Nereden bulabilirim yanıtını diye düşünürken, Telepati dergisinin Nisan 2003 sayısında Sayın Fatma Ağaç'ın Doç Dr. Mustafa Akgül ile yaptığı "Türkiye’de Internet’in 10’uncu yılı dolarken..." başlıklı röportajda aradığımı buldum. netyorum kayıtlarında da olması açısından aşağıya alıyorum.

- 0 -

Soru: Internet Vakfı ne oldu?
Yanıt: “Vakıf, ekonomik krize geldi. Çağrısını yaptık; bireylerden, özel şirketlerden ve sivil toplum kuruluşlarından 10 bin Dolar istedik. Kamu kurumlarından da 3 bin Dolar talep ettik. Şu ana kadar üç kişi para yatırdı. TBD ve Superonline genel müdürü kendi adına yatırdı. Bekliyoruz.”

- 0 -

Hangi tarihlerden konuşulduğuna dair ben bazı notlar ekleyeyim. Üst kelimesinin etrafındaki parantezlere dikkatinizi çekerim. Bu arada, Internet Vakfı web adresi olarak Internet (Üst) Kurulu web sayfasında belirtilen http://inetv.org.tr/ adresi de ben bu yazıyı hazırlarken 16.4.2003 22:00 itibarı ile çalışmıyordu.

1) 21.Haziran.2000 tarihli Internet (Üst) Kurulu'nun "Internet Vakfı Çalışmaları" başlıklı gündem maddesi.

Sinan Oymacı not: Bu madde ile ilgili olarak Internet (Üst) Kurulu sitesinden verilen adrese gidildiğinde "http://vakif.inet-tr.org.tr/" RTÜK yasası ile ilgili bir logonun yer aldığı sayfa ile karşılaşılıyor.

2) 12.Temmuz.2000 tarihli Internet (Üst) Kurulu toplantı tutanakları, Madde 3'ün başlangıcı:

"Türkiye Internet Vakfi konusunda degerlendirme - Vakfın tanıtımı ve katılımı için çağrı yazısı hazırlanması ( Taslak - Ümit ATALAY ), Değerlendirme toplantısı 20.Temmuz.2000 Perşembe öğleden sonra Bakanlıkta, Sn. Sami Dönmez, Sn. Mustafa Akgül, Bakanlık temsilcisi, Ümit ATALAY ve katılma durumu müsait olan diğer arkadaşlardan gelmek isteyenler katılımı ile yapılacak".

3) 3.Ekim.2000 tarihli Radikal gazetesi Ekonomi sayfalarında çıkan bir haberin başlangıcı:

"Sanal âleme ödül - Ekim ayında kuruluş başvurusu yapacak olan Internet Vakfı, internetin gelişimini teşvik etmek için her yıl para ödülleri vermeyi kararlaştırdı. - ANKARA - Kuruluş başvurusunu ekim ayında yapacak olan Türkiye Internet Vakfı, Türkiye'de internet kullanımını teşvik amacıyla her yıl büyük ödüller verecek. Türkiye Internet Vakfı'nın vakıf senedi üzerindeki çalışmalar tamamlanarak, kuruluşu son aşamaya geldi. Internet (Üst) Kurulu ve vakfın kurucu üyesi Doç. Dr. Mustafa Akgül, ekim ayının ilk haftasında vakfın kuruluş başvurusunun 80 kurucu üye tarafından gerçekleştirileceğini bildirdi".


KONU: İNGİLİZCE ÖĞRETMENLİĞİ AÇIĞINA KESİN ÇÖZÜM

Konu benim doğrudan anladığım bir konu değil ancak bir okurumdan gelen bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Atanamayan diğer Eğitim Fakülteleri mezunlarına, Hizmet içi eğitim vb. kurslarla İngilizce yeterliliği kazandırılarak, İngilizce Öğretmeni olmaları sağlanamaz mı? Bunu daha önce Bakanlık Sınıf Öğretmenliği için yapmıştı. Hatta mühendislik mezunlarını bile Sınıf Öğretmeni olarak atamıştı. Peki niçin Eğitim Fakülteleri mezunlarının; gerekli koşullar oluşturularak en azından İlköğretim İngilizce Öğretmeni olmaları sağlanmıyor? Böylece hem Eğitim mezunları mağdur edilmemiş olur hem de Bakanlık İngilizce Öğretmen açığını kapatmış olur. Aksi taktirde Bakanlık İngilizce Öğretmeni açığını kolay kolay kapatamayacak, olan öğrencilere olacaktır.

Sınıf Öğretmenliği Sertifikası da bulunan, bir Teknik Eğitim mezunu öğretmen adayı.


FİLM: THE PIANIST - PİYANİST

Gösterimden kalkmadan izlemeyi başarabildim ve izlediğim için de çok keyifliyim. Bu film kaçırılmamalıydı. İzlediğim zaman da "iyi ki izledim" dedim. 2003'de Roman Polanski'nin En İyi Yönetmen, Adrien Brody'nin En İyi Erkek Oyuncu ve Ronald Harwood'un En İyi Senaryo Oscar ödülünü kazandığı, En İyi Film, En İyi Kostüm, En İyi Tasarım Oscar ödüllerine de aday gösterildiği "The Pianist - Piyanist" filminden söz ediyorum. Polanski ayrıca yine bu filmle Cannes film festivalinde Altın Palmiye ödülünü aldı.

Yönetmen Roman Polanski. Başrollerde, Adrien Brody, Emilia Fox, Thomas Kretschmann, Michal Zebrowski, Ed Stoppard, Maureen Lipman ve Frank Finlay yer alıyor.

Polanski'yi anımsamayacak filmsever bulmak pek olası değil. Filmlerine şöyle bir göz atarsak, 1981'de "Tess", 1975'de "Chinatown" ile En İyi Yönetmen, ayrıca 1969'da "Rosemary's Baby" ile En İyi Uyarlama Oscar ödüllerine adaylık. "The Ninth Gate" ve "Death and the Maiden" diğer filmleri arasında.

İkinci Dünya Savaşı esnasında Polonya'daki Yahudilerin uğradığı soykırımı Polonyalı Yahudi piyanist Wladyslaw Szpilman'ın gerçek yaşam öyküsü ile aktarıyor. Almanlar Polonyayı işgal etmiş ve yahudileri belli bir bölgede yaşamaya zorlamışlardır. Bu sırada da gruplar halinde soykırım planlarını uygulamaya koyulurlar. 500 bin nüfustan 60 bin nüfusa inilmiştir. Akıllarına estiği gibi davranmakta, insanlara söz ve yaşama hakkı tanımamaktadırlar. Bu arada piyanist Szpilman'da ailesi ile yaşam mücadelesi vermeye çalışmaktadır ancak bir süre sonra aileden tamamen kopar. Tanıdıklarının yardımı ile hayatta kalmaya çalışır.

İnsanların ne kadar çaresiz olabileceğini, çevrelerindeki olaylara ne kadar duyarsız kalabileceğini, çıkar için neler yapabileceklerini, işbirlikçilerin kraldan çok kralcı olabileceklerini, kendi çıkarı için yaşayanların her toplumda mevcut olduğunu çarpıtmadan anlatan bir film.

Rahatsız edici gerçekleri çok net olarak gösteren bir film Piyanist. Anlatılanların gerçek olduğunu bilmek, insanların ne kadar acımasız olduğunu görmek huzursuzluk yaratıyor. Özellikle üç dört sahne çok çok rahatsız edici. Uzun bir film. Eğer izlemediyseniz fırsat bulup izleyin. Kaçırılmayacak bir film. Sinirlerinizin sağlam olmasına dikkat edin. Savaş ne kadar acımasız olabiliyor, inanılmaz.


FİLM: THE RECRUIT - ÇAYLAK

Roger Donaldson'un yönettiği "The Recruit - Çaylak" klasik Amerikan sineması macera filmlerinden.

Başrollerde, Al Pacino, Colin Farrell ve Bridget Moynahan yer alıyor.

Donaldson'ı "Thirteen Days", "Dante's Peak", "Species", "Cadillac Man", "The Bounty" filmlerinden anımsayabilirsiniz.

Moynahan "The Sum of All Fears", "Serendipity", "Coyote Ugly", Farrel "Daredevil", "Phone Booth", "Minority Report" ve "Tigerland" filmlerinde yer almışlardı.

Al Pacino'ya gelirsek, listemiz biraz uzun. Önce Oscarlardan başlayalım. 1993'de "Scent of a Woman" ile En İyi Erkek Oyuncu Oscar ödülünü aldı. Aynı sene "Glengarry Glen Ross" 'daki oyunu ile de En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar ödülüne aday gösterilmişti. Bunların dışında 1991'de "Dick Tracy", "The Godfather" ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, 1980'de "And Justice for All", 1976'da "Dog Day Afternoon", "The Godfather: Part II", 1974'de "Serpico", ile En İyi Erkek Oyuncu Oscar ödüllerine aday gösterilmişti. Diğer filmlerine bakarsak; "S1m0ne", "Any Given Sunday", "The Insider", "Devil's Advocate", "Heat" ve "Carlito's Way"

CIA'e eleman alımı ile ilgilenen Pacino, Amerika'nın değişik bölgelerini ziyaret ederek, çalışabileceklerini düşündüğü kişilere öneri götürmektedir. Farrel, Pacino'nun önerisi ile çiftlik denilen CIA eğitim merkezinde eğitilerek gruba katılmayı kabul eder. Aynı grupta Moynahan'da yer almaktadır. Çiftlikte eğitimde fiziksel ve duygusal eğitimler alır, sınavlardan geçerler. Bu esnada Farrel ile Moynahan arasında duygusal olduğunu düşünebileceğimiz ancak eğitimin verdiği şartlanmalar sonucu göreve dönüşen bir yakınlaşma başlar. Aralarında Pacino'nun da körüklediği bir düşmanlık yaşanır. Bundan sonraki gelişmeleri izleyerek öğrenmeniz gerekiyor. Duygulardan uzak, vazifeye odaklanan insanların yaşamı.

İki saat civarındaki film, bu tarz seven izleyicilere hitap edecek seviyede. Sıkılmadan izlenebilir ancak verdiği bir mesaj yok. Rahat vakit geçirmek, izledikten sonra da unutmak için güzel bir film.

Bir son not. Filmde başroldeki iki erkek oyuncunun taktıkları kol saatlerinin marka ve modelini merak edebilirsiniz. Sizi bilgilendireyim. Farrel'in kullandığı kol saati "Tag Hauer Kirium F-1 Chronograph", Pacino'nun kullandığı kol saati ise "Tutima Classic Flieger Chronograph"


KİTAP: CENNETİN DİBİ - GÜNDÜZ VASSAF

Gündüz Vassaf'ın "Cehenneme Övgü" kitabından 2003'ün Ocak ayında söz etmiştim. Şimdi de "Cennetin Dibi" eserine yer vermek istiyorum. Kitabın alt başlığı "Modern Zamanlarda Eğlencelik Hayat".

İletişim yayınlarının yayınladığı kitap, 250 sayfa.

"Akıl kendi kendinin yeridir
ve kendi başına
Cehennemi cennete
cenneti cehenneme
çevirebilir
Şeytan, John Milton"

alıntısı ile başlıyor.

Kitap yine bildik ayrıksı tarzda öyküler ve düşünceler içeriyor. Bir miktar fikir vermesi açısından bazı bölümleri aşağıda aktaracağım.

- Tahtadan oyma afyon çubuğu üreten son usta ile bunlardan yaptırmak isteyen bir adamın diyaloğu:

Koopmans: Çubuk almak istiyorum.
Son Usta: Olur.
Koopmans: Kaça?
Son Usta: Tanesi 50 dolar.
Koopmans: Üç yüz tane alırsam tanesini kaçtan bırakırsın?
Son Usta: 500 dolar.
Koopmans: Anlamadım!
Son Usta: İstediğim gibi yaşayabilmem için ayda beş-on çubuk yapmam yetiyor bana. Siparişin için sana hayatımı kiralamış olacağım.

- ".... bilinçli, sorumlu, sadece tüketen değil, üreten, ehliyetli turistlerin de gereği apaçık ortada" diyerek, pilot bölge olarak Türkiye'nin seçildiği ve gelecek turistlerin eğitime alınarak, öğreneceklerinin sıralandığı bir liste var. 7 maddelik bu listeyi okumanızı öneririm.

- Yaşasın çocuklar! Her şey onlar için. Ne hakkımız var onlara savaş, açlık, sefalet dolu zehirli bir dünya bırakmaya? 20. yüzyıl kuşaklarının tarihe bıraktığı miras. Dünyayı bulduğundan daha kötü bırakmak.

- Ama asıl mesele herkesin teknolojiyi kullanmayı bilmesinde değil. Bilgisayar dediğin amele sınıfının yeni kazma küreği. Basit bir alet.

Vakit ayırarak, yavaş yavaş, sindire sindire okuyacağınız, bazı fikirlere katılıp, bazılarında karşı çıkacağınız güzel bir kitap. Öneririm.


SÖZ: ÖMER HAYYAM

Geçmiş olan dünden hiç yad etme
Yarın da gelmemişken feryad etme
Düşünme geleceği de geçmişi de
Şimdi şen ol da yaşamı berbad etme

 Ömer Hayyam


SÖZ: D. H. LAWRENCE

Hiçbir şey için "benimdir" deme
Sadece de ki "yanımdadır";
Çünkü ne altın, ne toprak, ne sevgili,
ne hayat, ne ölüm,
ne huzur,
ne de keder
daima seninle kalmaz...

D. H. Lawrence


SÖZ: CESARE PAVESE

"Bir kadın, eğer budala değilse, eninde sonunda bir insan yıkıntısı ile karşılaşır ve onu kurtarmaya çalışır. Kimi zaman da başarır bu işi. Ama bir kadın, eğer budala ise, eninde sonunda akıllı, sağlıklı bir adam bulup onu bir yıkıntıya çevirir. Her zaman başarır bu işi.
.......
Evlenmeye değer kadınlar, bir erkeğin evlenecek kadar güvenemediği kadınlardır. Ama daha korkunç olanı şudur: Yaşama sanatı, sevdiklerimize onlarla birlikte olmaktan ne büyük bir zevk duyduğumuzu belli etmemekten başka bir şey değildir; bunu başaramadık mı, bırakıp giderler bizi.
.......
Aşk iki sevgiliyi birbirlerine değil, kendi kendilerine çırılçıplak gösterme gücüne sahiptir.
.......
Bir kadın bir erkeğin kendisini gece-gündüz düşünmesinden hoşlanmaz, çünkü kendisi her an o erkeği düşünmemektedir."

- Cesare Pavese


Niçin görüşlerinizi iletmiyorsunuz? E-posta adresim aşağıda. Katkılarınızla daha iyi olacağını garanti edebilirim.

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
e-posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
130. Sayı önceki yazı 130. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye