| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

31.01.2002 Cengiz Özder - netyorum.com / Sayı: 102

İŞ YAŞAMINDA BİR OLUMSUZ FAKTÖR:
YÖNETMEYE İSTEKLİ OLANLAR

Yazılarımızı baştan beri takip edenler bilir,zaman zaman pek haddimiz olmadan, iş yaşamı ile ilgili tecrübelerimizi okuyucularla paylaşmak istemişizdir. Pek çabuk anlamını kaybeden güncel konulardan kaçabilmek için; bu yazımda da aynı yoldan gideceğim.

Bulunduğumuz, yaşadığımız iş ortamı sosyal bir ortam. Bu nedenle günlük uğraşılarımızın çoğu beşeri ilişkileri yürütmekle geçiyor. Bunun olumlu bir çok yönleri var. İşbirliği yapmanın bir sürü erdemi ve faydası; artı değer olarak kendisini gösteriyor. Ama ne yazık ki bu ortam içinde çoğu kez kişilerin egoları karşı karşıya geliyor. Çok değerli olan zaman ve üretkenlik, insanların kısır çekişmeleri arasında ziyan olup gidiyor. 

İşte çalışma yaşamınızda kaçınılmaz olarak karşılaşacağınız bazı tür insanlardan bahsetmek istiyorum. Eğer bu kişilere karşı etkili bir savunma politikanız olmazsa, ne yazık ki sonuçta bütün enerjinizi ve pozitif yaklaşımınızı kaybetmek durumunda kalabilirsiniz.
Biliyorsunuz iş hayatı bir grup çalışmasıdır. Belli bir hedefe ulaşmak için grup bireyleri çoğunlukla bazı fedakarlıklarda bulunurlar, egolarını bir kenara bırakırlar.

Ama insanların hepsi ne yazık ki uyum kavramına yatkın değillerdir. Bazı insanlar uyum deyince, başkalarının kendisine uyum göstermesini beklerler. Kişisel hırslar ön plana çıkar. Grup içinden bazıları, olağan yollarla; yani beceri, üretkenlik, çalışkanlık, zeka, akıl, işbilirlik, tecrübe, liyakat, sağduyu, altyapı bütünlüğü vs. faktörlerin bütünlüğü ile ön plana geçme sabırını gösteremediklerinden; kendilerince, bir şekilde mücadele edip, güç sahibi olmayı, bunun sonucunda insanları yönetmeyi arzularlar. Olağan bir yükselme hırsından farklı ve diğer insanların gözüne çiğliği ile batan bir hırstır bu.

Bu kişileri şöyle tanıyabilirsiniz. İnsanlar üzerinde her fırsatta baskın çıkmaya, otorite kurmaya meraklıdırlar. Kimsenin kendi düşündüklerinden farklı bir şey söylemesine tahammül edemezler. Bunu sağlamak için ellerindeki mevcut bütün imkanları, örneğin makam, yetki, diploma, köken, yaş, cinsiyet, eş dost kayırması, siyaset vs.artık ellerinden ne gelirse kullanmaya çekinmezler. Bunlar sonuç vermiyor mu? O zaman agressif ve tehditkar davranış içine girerler.

Toplantılarda fikirlerine karşı çıkanlar eğer kendilerinden makam açısından eşit ve aşağı durumda ise, açıkça kavga ederler. Hayatları kavga içinde geçmiş olduğundan, genelde kavgada daha başarılı çıkarlar.

Eğer kendilerine rakip gördüğü ile baş edemiyorsa, bu kez toplantı çıkışı amirine çıkarak karşısındakini kötüler, hatta bir daha bu kişinin olduğu toplantıya katılmıyorum diye blöf yaparak aslında hiç yapılmaması gereken ahlaki açıdan kabul edilemez davranışlarda bulunur. Erdemlerle desteklenmiş bir karakter geliştiremediklerinden, onların karakter gösterisi olarak; hasım gördükleri kişilere karşı tavır koymayı pek severler! Şikayet için seçmiş olduğu amir ise eğer kendisi gibi bir yoldan gelmiş bir kişi ise, normalde yapması gereken davranış olan; "kişisel kavgaları kabul edemem, şimdi o kişiyi çağırıyorum, sorununuzu önümde halledin" tavrını gösteremez. Zaten gerçek bir yönetici, daha toplantıdayken, geçimsiz ve art niyetli olana prim vermeyecekti. Bunlar sağlanmamışsa, artık o şirkette ilişkiler güvensizlik ve dedikodu ortamında devam edecektir. Böylece iş için kullanılması gereken bir enerji, negatif bir ortamda ziyan olup gidecektir.

Ama bir de bazı insanlar vardır ki, bunların mayalarında doğal olarak liderlik vardır.

Bu kişilerde insanları yönetmek arzusu vb. kompleksler yoktur. Akil kişilerce sanki yönetici olmaya itilirler. Yönetirken hiç zorlanmazlar.

Genelde yukarıda anlattığımız olumsuz kişiliğin aksine, torpil veya bir başkasının gücünü kullanmaya, rakip gördükleri ile uğraşmaya tevessül etmezler. Bu kişilerin yöneticiliğinde, kavga, küfür, diş bileme, intikam duyguları yoktur. Beraberinde çalışanlara adil davranırlar.

Yönetme hırsı taşıyanlarsa, eğer makam elde ederlerse, zalimleşirler. Eski çevrelerini red edip, dalkavuk ve kolay kullanılabilir bir çevre oluştururlar.

İşte böyle gençler; iş hayatında çalışma arkadaşlarınızı sizin seçme olanağınız pek mümkün olmayacağından; bu yukarıda tarif etmiş olduğum kavgacı kişilik her zaman önünüze çıkacaktır. Hayatınızın zehir olmaması için yapmanız gereken şey, çoğu insanın bu durumda yaptığı gibi içine atmak, görmemezlikten gelmek, zamana bırakmak olmamalıdır. Çünkü bu yöntemler bu kişilere karşı etkili değildir. Hele tahriklere kapılıp o kişi ile onun tarzında kavgaya tutuşmak daha da yanlış bir tutum olacaktır.

Yapılması gereken en doğru tavır; karşı tarafın yaptığı her yanlışta, açık ve samimi bir şekilde niye böyle davrandığı, bu davranışının sizi nasıl etkilediği veya üzdüğü net bir şekilde kendisine söylenmelidir.

Son söz: Tanrı, hepimizi "yönetmeye istekli olanlardan" korusun!

Cengiz Özder
e-posta: cozder@yahoo.com 


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
102. Sayı önceki yazı 102. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye