| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

28.02.2002 Cengiz Özder - netyorum.com / Sayı: 105

YABANCI SERMAYE GİRİŞİNDE SINIFTA KALDIK!

Geçenlerde Türkiye’ye yabancı sermaye doğrudan yatırım girişleri ile ilgili değerler açıklandı. Türkiye’ye 2000 yılı içerisinde 982 milyon dolar tutarında yatırımcı sermaye girişi olmuştu. Son beş yıllık toplam sermaye girişi ise 5 milyar dolar tutarında idi.

Bu değerlere tek başına bakıldığında önemli bir meblağ gibi gözükse de, gelişmekte olan ve gelişmiş diğer ülkelerle kıyasladığımızda, bir avuç marjinal ülke bir kenara bırakılırsa, çekilebilen yabancı sermaye açısından listenin son sıralarında olduğumuz görülmekteydi!
Doğru dürüst bir ekonomisi olmayan Afrika ülkeleri dahi yabancı sermaye çekimi açısından bizden ön sıralardaydı. Çin gibi sosyalist ülke bile bizim 40 katımız (!) yabancı sermaye cezbetmişti.

Hepimizin farkında olduğu gibi, küreselleşme denen yeni dünya düzeninde artık ideolojik yargıların önemi kalmamıştır. Herşeyin başı üretim ve ürettiğini satabilmekten geçmektedir. Artık önümüzdeki dönemde bunu başarabilen ülkeler refahı sağlayabileceklerdir.

Ne yazık ki üretimin önemini kavrayamayınca, yabancı sermayeye karşı modası geçmiş önyargılar kafalardan silinemeyince; durum şu anda yaşadığımız gibi oluyordu galiba.

Üretmeden, paradan para kazanmak zihniyeti ön plana çıkınca; dışarıdan gelen yabancı para da, sadece finans piyasalarına gelen spekülatif para oluyordu.

Sıcak para denilen bu paranın ekonomiye yatırımcı sermaye ile kıyasla olumlu bir katkısı olmadığı gibi, son krizde olduğu gibi bir gece içinde pılını pırtısını toplayıp dışarı kaçabiliyordu. Böylece ülkede kriz daha da derinleşiyor, bedelini bütün halk ödemek zorunda kalıyorduk.

Halbuki beş yıl önceki Uzakdoğu krizinde, bu sıcak paranın ülkeleri nasıl derin uçurumların içine çekebildiğini hatırlamamız gerekmez miydi? Örneğin Malezya Başbakanı, uzun uzun; olaydan finans piyasalarını sarsan spekülatif paranın sahibi fon yöneticilerini suçlamamış mıydı?

Bu tartışmaları konunun uzmanı iktisatçıların bizden iyi bildiğinden eminim.

Ama durum böyleyken, neden doğrudan yatırımı teşvik edecek politikalar üretilmez, hele hele neredeyse yabancı yatırımcıyı kaçırtacak engeller, bitmek tükenmek bilmez bürokrasi ve şartlar ortaya konur, anlamak mümkün değildir.

Yine bazı değerler vermeye devam edelim.

Dünya genelinde küreselleşmeye paralel olarak, dolaşan yatırımcı sermaye tutarı 1.271 milyar doları bulmuş. Bunun % 80'ini gelişmiş ülkeler yakalamış!. Geriye kalan bölümün aslan payını 64 milyar dolarla Hong Kong çekmiş. Brezilya bizden 34 kat, Meksika 13 kat, Polonya ve G.Kore 10'ar kat daha fazla doğrudan yatırımcı sermaye bulmuş.

Yine doğrudan yatırımların ülkelerin Gayri Safi Milli gelirlerine oranına bakarsak, durumumuzun ne derece geride olduğu ortaya çıkar. Bizim gibi gelişmekte olan ülke sınıfındaki Doğu Avrupa ülkelerinden Macaristan’da doğrudan yatırımın milli gelire oranı % 32'dir.Çek Cumhuriyetinde bu oran % 30'dur.

Ne yazık ki Türkiye’de gerçekleşen DY/GSMH oranı sadece % 2.6'dır.

Karanlık bir tabloya bakmaya devam edelim; yatırımcı yabancı sermaye girişinin büyük bir bölümü Aria’daki yabancı ortağın getirdiği sermaye payıdır. Bu tek kalemde geleni bir kenara bırakırsak, neredeyse hiç yabancı sermaye çekemediğimiz ortaya çıkar!

Bunun yanısıra birde yürümeyen yabancı ortaklıklar var ki, gelecek için tehlike sinyalleri vermektedir. Toyota’dan sonra Honda’da yerli ortağı ile birlikteliğini bitirdi..

Ya bundan sonraki adımda, imalat hatlarını başka bir ülkeye taşırlarsa? Zaten Honda motosiklet üretim hattını başka bir ülkeye kaydırmış bile!

Biz bunca iş gereksinimi olan genç nüfusa, yoksulluğa karşı verilecek onca çaba gereksinimine rağmen, yatırımcı yabancı sermaye girişi alanında sınıfta kalmış gözüküyoruz.

Bizce bu durumun tek sebebi ekonomik istikrarsızlık değildir. Bir an önce anlayışları değiştirip, doğrudan yatırım girişinin önündeki engellerin kaldırılması zamanı gelmiştir.

Eğer kafalarımızda yabancı sermayeye karşı otuz yıl öncesinin önyargıları yoksa, Amerika’yı tekrar keşfetmemize de gerek yoktur, Macaristan’ın, Polonya’nın bu konudaki politikalarını uygulasak yeterli olmalıdır!

Bu makalede uzmanı olmadığım bir konuda yazdığım için bağışlayın. Ama sağduyum haklı olduğumu ve doğru yazdığımı söylüyor! Bu konuda kamuoyunun dikkatinin çekilmesi gerek!

Cengiz Özder
e-posta: cozder@yahoo.com 


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
105. Sayı önceki yazı 105. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye