| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Harman köşesinde yayınlanmıştır" 30.12.1997 M.Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 88

GÜCÜ YETMEK

Bir mağazaya girdiniz. Herhangi bir şey satın almak istiyorsunuz. Satış elemanı yanınıza geldi ve sordu; “Buradaki ürünler pahalıdır. Alım gücünüz yetecek mi?”. Bu bir araba, elbise, ev olabilirdi. Nasıl yaklaşırdınız?

Hemen cevap vermeyin. Bir soru daha. Bilgisayar veya yazılım satıyorsunuz. Satış sorumlusu, müşteri adayı ile konuşuyor. “Bizim ürünlerimiz ucuz değildir. Sizin bütçeniz bizim ürünlerimizi kullanmaya yetmez”.

Bu müşterinin yerinde olduğunuzu düşünün ve karar verin. Bu firmanın ürününü, ne kadar iyi olursa olsun, alıp, kullanır mıydınız? Ben satın alıp, kullanmazdım. Pek çok kişinin de, kullanmayacağını biliyorum.

Bu diyalogun, genelleştirilemeyeceğini biliyorum. Çok nadir olarak karşılaşılan bir durum olduğunu tahmin ediyorum ve öyle olduğunu kabul etmek istiyorum. Genelde bu tarz yaklaşımda bulunulmadığını düşünüyorum.

Burada belkide sorun, bilgisayarda bir derece çözülmüş olsa da, yazılım ve hizmet gibi konularda, talep edilen bedelin soyut bir kavram olmasında yatıyor. Caddede, vitrinlere bakarak yürürken, fiyatlara bakıp, bütçenizin elverdiği mağazalara girmek elinizde. Aynı şekilde, beyaz eşya, araba veya buna benzer ürünler alacaksanız da, karşılaştırma yapmanız, fiyatları incelemeniz daha kolay.

Konu, yazılıma veya hizmete geldiğinde, son kullanıcının dayanak noktası fazla değil. Referanslar kadar, firmanın pazarlama ve reklam gücü gündeme geliyor.

Belli büyüklüğe ulaşmış şirketlerin, fiyatlarını belirleyip, pazara sunarken daha rahat davrandıklarını izliyoruz. Bu da, pazara yeni girmiş firmalarla, köklü kurumlar arasındaki fiyat uçurumunu doğuruyor. Kullanıcının karar vermesini güçleştiriyor. Bunların hiçbirisi, müşterinin küçük görülmesini beraberinde getirmemeli. Memnun bir müşterinin, beraberinde başka müşterileri getirmesi gerçekleşmese de, memnun olmayan bir müşterinin (bu müşteri adayı ise, durum daha vahim), kendisi ile beraber pek çok yeni müşteri adayını vazgeçirebileceğini aklımızın bir köşesinde tutalım.

* * * * *

İki sene sonra, 007 James Bond, “Tomorrow Never Dies - Yarın Asla Ölmez” filmi ile yine karşımızda. Film, Türkiye’den sadece bir hafta önce Amerika’da gösterime girdi. Filmin yönetmeni, Roger Spottiswoode. Spottiswoode’u, Sylvester Stallone’nin başrolünü oynadığı, “Dur! Yoksa, Annem Ateş Edecek” filminden anımsayabilirsiniz. Başrollerde, Pierce Brosnan, Jonathan Pryce ve Michelle Yeoh yer alıyor. Brosnan, bundan önceki filmde de, İngiliz ajan, James Bond’u canlandırıyordu. Sheryl Crow’un, filmin ana şarkısı ile, “Altın Küre” En İyi Şarkı Ödülü’ne aday olduğunu bilmekte yarar var.

Medya patronu, Pryce, yeni kurduğu uydu haberleşme ağının, Çin’deki kısmı için anlaşma sağlayamayınca, Çinli bir generali de operasyona dahil ederek, İngiltere ile Çin arasında savaş çıkararak, istediğini gerçekleştirmeyi düşününce, sonu 3. Dünya Savaşına varacak bir macera da gündeme gelir. İzleyici sayısını arttırmak ve medyanın en büyük patronu olmak uğruna verilen mücadeleyi görünce, hırs ve ihtirasın neler yaptırabileceğine şaşırabilirsiniz. Neyse ki, Bond işe müdahale eder ve savaşı önler. Ancak, bu filmde, Bond’a, bazı sahnelerde Bond’u da gölgede bırakan, Çinli bir hanım yardım etmekte.

Bir sonraki Bond filmine gideceğimiz zaman, para ödemektense, izleyicilere para verilmesini öneriyorum. Arabalardan, saatlere, kredi kartlarından, cep telefonlarına kadar, filme entegre edilmiş reklam kısımları mevcut. Bu kadar sponsor olunca, film biraz reklam arası, konulu filme dönüyor.

Yine de, bir önceki “Golden Eye” filminden daha iyi. Güzel bir macera filmi izlemek isteyenlere öneririm. Bond’u sevenler için ise, kaçırılmayacak bir film.

* * * * *

Amerikalı yazar, Norman Mailer (1923-) ‘e göre; “Saplantı, insan mizacının en fazla boşa harcanan öğelerinden birisidir. Çünkü, saplantıların sonucunda, aynı sorulara döner, döner, tekrar ulaşırsınız ve hiçbir zaman doğru cevabı bulamazsınız.”

“Saplantı veya sabit fikir”, adına ne derseniz, deyin, aşılması en zor düşüncelerdir. En mantıklı yaklaşımların dahi, sonuca ulaşmada engellerle karşılaşmasına neden olurlar. Bunlardan kurtulmakta yarar olduğunu bilsek te, pek çok kişinin, belki de herkesin, bazı konularda sabit fikirleri olduğunu görebiliriz.

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
88. Sayı önceki yazı 88. Sayı sonraki yazı
Geçmiş Zaman Olur ki Önceki Yazı Geçmiş Zaman Olur ki Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye