| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | | www.netyorum.com |
|
"Harman köşesinde yayınlanmıştır" 28.01.1997 M.Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 88KULLANICI HAKLARIMuhakkak farkındasınızdır; günlük basında sürekli tüketici köşeleri yayınlanıyor. Hepimiz, farkında olmadan, birşeylerin kullanıcısı, tüketicisi durumundayız. Bilgi teknolojisi sektöründe yer alan bizler, üretici, satıcı, hizmet verici firmalarda çalışabiliriz, diğer firmaların bilgi işlem departmanlarında görev yapabiliriz. Bu yönetici seviyesinden, personel seviyesine kadar değişebilir. Üniversiteler ve eğitim kurumlarında da görevimiz vardır, okumakta olabiliriz. Bu geniş yelpazede, elbette unutulanlar olacaktır. Ancak, genel olarak değerlendirdiğimizde, bazı konumlarda, hepimiz bir diğerinin satıcısı ve/veya alıcısı durumundayız. Özellikle, yazılımı ele alırsak; yazılım üreticisi konumunda da olsak, kullandığımız bazı yardımcı araçlar, yazılım geliştirme ortamları, işletim sistemleri gibi kısımlarda, diğer yazılım şirketlerinin kullanıcısı konumundayız. Yazılımlarla birlikte verilen lisans anlaşmalarını bir de, bu gözle incelemeyi deneyin. Sizin son kullanıcılara verdiğiniz lisans anlaşmalarındaki maddelerin bir kısmına, son kullanıcıların ne kadar itiraz etmeye hakkı varsa, sizin de kullandığınız yardımcı yazılımlardaki lisans anlaşması maddelerine o kadar itiraz etmeye hakkınız var. Telif hakları bu konunun dışında. Konumuz, yazılımın kopyalanması, haksız yere kullanılması değil. Bilginin güvenilir bir ortamda saklanabilmesi, işlenebilmesi. Bununla birlikte, servis sağlayan şirketlerin sözleşmeleri de enteresan. Kredi kartı sözleşmesinden, bakım anlaşmasına kadar, internet servis sağlayıcısı şirketle yapılacak sözleşmeden, garanti kartı anlaşmasına kadar çifte standartlar ortada. Hizmeti veren, ürünü veren firmanın hiç sorumluluğu olmuyor. (Donanım konusunu dışarıda tutalım). Bu konuda ne yapılabilir, hep beraber düşünmeliyiz. Müşterilerin yerine kendimizi koyalım ve karşımıza böyle bir sözleşme getirilseydi, biz ne yapardık düşünelim. Büyük bir olasılıkla, onlardan gelecek tepkiyi, biz de gösterirdik. Bilginin güvenilirliği, doğru işlenebilmesi konularına nasıl yaklaşabiliriz? Tüketici yasasının ışığında düşündüğümüz taktirde, farklı maddeler konacağı aşikar. Bir sorun oluştuğunda, firma imajını korumak, tüketici yasası ile karşı karşıya gelmemek için, kuralların esnetildiğini görüyoruz. * * * * * Bu hafta, 1995 senesi Oscar’larında En İyi Yabancı Film ödülünü alan; “Antonia’nın Yazgısı - Antonia” ‘dan söz etmek istiyorum. Eurimages’ın desteklediği film, Belçika, Hollanda ve İngiltere ortak yapımı. Filmin orijinal ismi “Antonia”, Amerika’daki ismi “Antonia’s Line”. Türkiye’deki afişlerinde; “Yaşamla ilgili sevdiğiniz herşey” şeklinde bir not düşülmüş. Filmi görmeden bunu anlamak olası değil. İzledikten sonra, bende uyandırdığı izlenim ise, “Yaşamın içinde gerçekleşenlerin abartısız aktarımı” şeklinde. Yönetmenliğini Marleen Gorris’in yaptığı filmde, başrolleri, Willeke van Ammelrooy, Els Dottermans ve Jan Decleir paylaşıyorlar. Filmimiz, Antonia’nın doğup büyüdüğü kasaba'ya, büyükannesinin ölümü nedeni ile dönüp, kızı ile birlikte orada yaşamını sürdürmesini, elli senelik bir zaman dilimi içerisinde anlatıyor. Filmin bazı karelerinde tüylerinizin ürperdiğini farkedeceksiniz. Gerçekten çok çarpıcı sahneler mevcut. Bir kadının yaşamı, kızı ve çevresi ile ilişkileri, torunu, herşey ama herşey var. Kadınların ne kadar güçlü olduğunu, ne kadar kendilerine özgü kararlar verebileceklerini aktarıyor. Sömestr dolayısı ile genelde çocuklara yönelik filmlerin gösterime girdiği şu günlerde, izlenebilecek en iyi film. İzlenmiş filmler arşivinizde bulunması gerekli. * * * * * Bu hafta bir anekdot aktarmak istiyorum. Büyük İtalyan orkestra şefi Arturo Toscanini (1867 - 1957), New York’ta, Beethoven’in eserlerinden birinin provasını yönetiyor. Bu esnada, orkestradaki tüm elemanlar, şefin beğenisini kazanmak, sürekli çatık duran yüzünü biraz olsun gülümsetmek için, ellerinden geleni yapıyorlar. İnanıyorlar ki, hiç hata yapmamış durumdalar. Prova son erdiğinde, Toscanini hepsini topluyor ve diyor ki; “Evet, hatasız çaldınız. Ancak, ne yazık ki, beklenen ateş yok. Beethoven’ın beklediği o şevkten yoksunsunuz.” İşleri sadece yapmış olmak için yapmak, sadece işin yapılmış olmasını getiriyor. Biraz da zevk almak, gerekli heyecanı duymak gerekiyor. Onun dışında, çalışmanın kime ne faydası var? M.Sinan Oymacı
|
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye |