| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Harman köşesinde yayınlanmıştır" 01.04.1997 M.Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 92

NİÇİN UYGULAMIYORUZ?

Geçen hafta “BİMY4” için Antalya’daydık. Çok keyif alınan oturumlar vardı. Döndükten sonra, aklımda kalan bir kaç noktayı, çevremdeki kişilerle paylaştım. Antalya’da konuşulanlardan, açılıştan kapanışa kadar elde ettiğim izlenimlere göre;

Bilgi işlem projelerinde proje yönetimi çok önemli bir görev. Bu görev için gerekli kursları bitirmek gerekiyor. Ardından, belli metodolojilerle birleştirerek sağlıklı çalışmak olası.

Ayrıca, toplam kalite yönetimi çerçevesinde, kalite kontrol departmanlarının yeri olmaması dikkat çekici. Buna göre; “Kalite, kontrol edilmez. Üretilir”. Önemli olan, ürün ortaya çıktıktan sonra kaliteli olup, olmadığını araştırmak değil, ürünün kaliteli olması için gerekli ortamı oluşturmaktır. Bu şekilde üretilecek ürün, yeterli kaliteye sahip olacaktır.

Bilgi teknolojisi sektöründe faaliyet gösteren her şirketin uygulayabileceği, bilgi işlemcilere verilecek ücretlerin belirlenmesinde uygulanabilecek yöntem ve rakamlar konusunda bilgi sahibi olduk.

Ayrıca, bilgi işlem merkezlerinde yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, belli metodolojilerin kullanılmadığı, yazılım geliştirmede Cobol’un ağırlıkta olduğu, bilgi işlem çalışanlarının %75’inin üniversitelerin bilgisayar bölümü dışındaki bölümlerden geldiği aktarıldı.
Bu ve bunlara benzer konular ilgi ile izlendi. Hararetli görüşmelerde mevcuttu. Toplam kalite yönetimi ve proje yönetimi konusunda, İstanbul’da yaptığım bir görüşmede bunları aktardığımda, bu konuların zaten bilindikleri cevabını aldım.

O zaman buradan sormak gerekiyor. “Madem bunları biliyorsunuz, niçin uygulamıyorsunuz?”

Cevap hazır: Kaynak yok. Zaman yok. O zaman bu işlerde böyle devam eder, gider. Bir gün gelir tıkanıp kalırsınız. Çare yok. Bunlar öğrenilecek. Gerekli yatırımlar yapılacak, zaman ayrılacak. İleride elde edilecekler düşünülünce, katlanılması gerekiyor.

Yukarıda aktardığım konuların dışında da, farklı konular mevcuttu. Ancak, benim aktarmak istediğim mesajlar, bu konularla ilgili. Yoksa, diğer konularda yapılan sunular da bilgi vericiydi.

* * * * *

1996 senesi en iyi film dalında Oscar ödülünü almış bir film; “İngiliz Hasta - English Patient”. Michael Ondaatje’nin aynı adlı eserini, Anthony Minghella beyaz perdeye uyarlamış ve yönetmiş. Görüntü yönetmeni, John Seale.

Filmde başrolleri; “Schindler’s List” ‘ten anımsayacağınız; Ralph Fiennes, Juliet Binoche, “Missippi Burning” ile “Platoon” ‘dan anımsayacağınız; Willem Dafoe ve “Mission: Impossible” ile “Richard III” ‘ten anımsayacağınız Kristin Scott-Thomas paylaşıyorlar.

Oldukça uzun olan film, başka dallarda da Oscar ödülü aldı. İkinci Dünya savaşı sırasında uçağı yanarak düşen bir kişinin, İtalya’da terk edilmiş bir manastır’da, ileri derecede yanık olduğu için, yaşamından umut kesilmiş şekilde, huzur içerisinde ölümü beklerken, yaşamı hakkında öğrendiklerimiz, kendisi ile hesaplaşması ve bir aşk hikayesi. Aşk hikayesini manastırda kendisine bakan hemşire ile arasında zannetmeyin. Daha fazla detaya girmiyorum, ancak, hastanın milliyetinin İngiliz olmadığını da bilmenizde yarar var.
Ana konunun yanında, yan konularla öykü zenginleştirilmiş ve ortaya izlendiğinde keyif alınan bir film çıkmış. Her an farklı bir bakış açısı, bir sürpriz sizi filme bağlıyor. Yaşamın her bölümünden bir parça bulmanız olası. Hazır vizyonda iken kaçırmayın.

Beğeneceğiniz muhakkak. Unutmadan ekleyeyim. Çıkışta ağlayanlar çoğunluktaydı.

* * * * *

Bu hafta sözümüz Mustafa Kemal Atatürk’ten; “Toplumsal gelişmenin de, çürümenin de temelinde, yöneticilerin tavırları yatar.”

Belki, yöneticileri seçme şansımız olmadığı için, şirketlere bu sözü uygulayamayabiliriz. Ancak, toplumsal yaşama bir göz atarsak, nerede yanlış yaptığımızı bulmak olası. Bunu bulduktan sonra, düzeltmek için çalışmamızda yarar var.

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
92. Sayı önceki yazı 92. Sayı sonraki yazı
Geçmiş Zaman Olur ki Önceki Yazı Geçmiş Zaman Olur ki Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye