| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Harman köşesinde yayınlanmıştır" 14.01.1997 M.Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 87

DİNLEMEK

Genel olarak, toplantılarda sık sık karşımıza çıkan bir konu. Kalabalık bir ortam olması da şart değil. İki kişilik diyaloglarda dahi, bu sorunla karşılaşabilirsiniz. Söylediklerinizin dinlenmediğini farkedersiniz. Hatta, öyle bir an gözlersiniz ki, karşınızdaki kişiler, olabildiğince, yüksek sesle konuşmaya başlamışlardır. Sanki, bu şekilde, düşündüklerini, karşı taraftakilere daha kolay kabul ettirebileceklerini zannetmektedirler.

Geçtiğimiz hafta, Milliyet Gazetesi’ndeki köşesinde, Sayın Güneri Cıvaoğlu, bir yazısını, şöyle bitirmişti; “Hiçbir tartışma, kelimeler daha yüksek sesle söylendiği için kazanılmaz. Önemli olan etkinliktir.”

Sesin yükseltilmesini bir kenara bırakırsak, önceliği karşımızdakini dinlemeye vermekte, bir diğer konu. Sadece kendi söylediğini dinleyen, karşı görüşlerin her zaman yanlış olacağını düşünenlerden olmayalım. Herşeyin doğrusunu biz bilemeyiz. Bırakalım, başkaları da düşüncelerini belirtsinler. Söylediklerinin, bizim bildiklerimizle çeliştiğini düşündüğümüzde, ikna edici olarak konuşalım. Yoksa, daha üstün olduğumuzu ispat etmek için değil.

İyi bir dinleyici olup, gerektiğinde konuşmayı, dinlemeden, gereksiz yere konuşmaya tercih ederim. Siz nasıl davranıyorsunuz, bir düşünün. Aynı anda dört, beş kişinin konuşmaya başladığını düşünebiliyor musunuz? Kimse, bir diğerinin ne dediğini anlamaz. Bir diğer bakış açısı ile, kişilerin birbirlerine yeterince saygı duymadıklarının da bir kanıtı. Lütfen, dinleme ve konuşma sanatını öğrenelim.

* * * * *

Kanserin kesin tedavisinin bulunabilmesi için bir kişinin denek olarak kullanılıp ölmesi gerekseydi ve bu kararı siz verecek olsaydınız, ne yapardınız? Kanser yerine, başka hastalıkları da koyabilirsiniz. Özellikle, film; yürüyemeyen, felç olmuş hastaların tekrar yürütülebilmesini konu alıyorsa ve bunun için bazı kişilerin denek olarak kullanılması gerekiyorsa.

Dehşet Sınırı - Extreme Measures”, bu sorulara yanıt arıyor. Michael Apdet’in yönettiği filmde, başrolleri, Hugh Grant ve Gene Hackman paylaşıyorlar.

Film, üstlerinde deneyler yapılan iki kişinin, hastaneden kaçmaları ile başlıyor ve son karesine kadar, izleyiciyi bırakmıyor. Bazı etik değerleri sorguluyor. Tıp adına yapılanları gözler önüne getiriyor. Kararı sizin vermeniz gerekiyor. Filmin temposu kesinlikle eksilmiyor, sürekli yükseliyor. Her an yeni bir hareketle karşı karşıya kalıyorsunuz.

Son günlerin güzel gerilim filmlerinden birisi. Bu tür filmlerden hoşlanıyorsanız, yaklaşık iki saat süren bu filmi kaçırmayın.

* * * * *

Bu hafta bir de CD’den söz etmek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde tesadüfen bir şarkısını dinleyerek aldığım, ancak, her gün tamamını dinlediğim bir CD. Chris Spheeris’in 1993 yapımı, “Culture” isimli albümünü, herkese öneririm. Özellikle, “Elektra” ve albüme ismini veren “Culture” isimli şarkılara dikkat. New Age türünde bir albüm. Son derece yumuşak melodiler hakim. Gitar ve flüt çok güzel bir uyum içinde kullanılmış.

Chris Spheeris’in bir milyon’dan fazla satmış, toplam 12 albümü var. 1996’da çıkardığı son albüm “Mystic Traveller”. Genelde, eserleri, dokümanterler için kullanılıyor. “Culture” ‘daki melodileri dinlediğinizde, bunu farkedeceksiniz.

Biraz Akdeniz ezgileri, biraz Arap tınıları, biraz da Uzak Doğu mistisizmini çağrıştırıyor. Uyarımı, şimdiden yapayım. Siz de sürekli dinlemeye başlarsanız, niçin önerdiğimi düşünün. Albümü almadan önce, incelemek isterseniz,

internet’teki adresi; www.essence-rec.com

* * * * *

Çinli General Sun Tzu’nun, “Savaş Sanatı” isimli kitabından alınan sözlere devam ediyorum.

“İnsanlar bir kez birleştiler mi, cesurlar tek başlarına ilerleyemez, korkaklar ise tek başlarına geri çekilemezler.” Bu söz, kapakta yer alıyor. Bir söz de, kitabın içinden.

“Antlaşmadan söz etmeksizin barış istemeye gelenler, komplo kuruyor demektir.”

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
87. Sayı önceki yazı 87. Sayı sonraki yazı
Geçmiş Zaman Olur ki Önceki Yazı Geçmiş Zaman Olur ki Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye