| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Harman köşesinde yayınlanmıştır" 24.12.1996 M.Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 86

İZİN

Yazarımız yıllık izninin bir bölümünü kullandığı için, kısa bir süre yazılarına ara vermiştir”; klasik bir başlangıç olduğunu zannetmeyin. Benim böyle bir niyetim yok.

Bu hafta, hazır, yeni yıl için tatil beş gün olarak belirlenmişken, izinler ve tatil konusunu biraz irdelemek istedim. Bir başka sebebi de, bizim sektörde konuştuğum pek çok kişinin, sürekli olarak işlerin yoğunluğundan bahisle, iyi bir tatil yapmanın ne kadar iyi geleceği konusuna değinmeleri.

Belki de, sadece bizim sektörle doğrudan ilişkili bir kavram da değil. Büyük şehirlerde yaşamanın getirdiği bir tempo sonucunda da, bu ihtiyaç oluşuyor olabilir. İzni, doğrudan tatil’le bağdaştırmamak gerekiyor. Yeri geldiğinde, işten uzak geçirilecek bir, iki gün bile, kişinin kendisini daha rahat hissetmesini, geri dönüşte daha verimli çalışmasını sağlayabilir.

Çalışan herkesin yılda en az iki defa, on günlük tatiller yapmasının gerekli olduğu söylenir. Ben de buna katılıyorum. Genelde kullanılmayan veya kullandırılmayan izinlerin ardındaki mazeret, işlerin çok olması, devam etmekte olan projeler, yerine adam bulamamaktır. Bu saydıklarımın hepsi, çok rahat aşılabilecek konulardır. Yeterince iyi örgütlendiyseniz, üstlendiğiniz sorumlulukları gerektiğinde başka kişilerle paylaşıyorsanız, kurumsallaşmış bir firma da görev yapıyorsanız, bunlar mazeret olmamalı. Mazereteniz; “Ben çalışmayı çok seviyorum. Onun için işin başından ayrılamıyorum” olabilir.

Tatil aşamasında neler yapılacağı tamamen size kalmış durumda. Bazılarımız, deniz kenarına gitmeyi tercih ederken, bir kısmımız, dağlarda bulunmaktan hoşlanır. Kalabalık yerlere gidenler kadar, yanlızlığı ve doğayı tercih edenlere rastlamak ta olası. Kısa bir hafta sonu tatilinde dahi, yeterince istirahat edebileceğiniz bir ortama sahip olabilirsiniz.

Çalışma temposunu biraz azaltın. Rahat davranın ancak üstünüzdeki görev ve sorumlulukların bilincinde olun. Siz yokken, işler yeterince düzgün yürümüyorsa, neyin yanlış olduğunu sorgulayın. Ya gerekli sorumlulukları sizin dışınızdaki kişilere verememişsiniz demektir, ya da, görevi verdiğiniz kişiler yeterli değiller. İki durumda da, sorun var. Kısa sürede bu sorunu çözüme kavuşturduğunuz taktirde, pek çok konu eskisinden daha kolay olacaktır.

Siz, izin aldığınızda veya tatil’e çıktığınızda ne yapıyorsunuz? Dünya haberlerini takip etmeden yapamam diyerek, cep telefonunuzu açık tutanlardan mısınız?

* * * * *

Daha önce 1977’de çevrilmiş olan; “Dr. Moreau’nun Adası - Island of Dr. Moreau”, H.G. Wells’in romanından beyaz perdeye uyarlanmış. Filmin yönetmeni; John Frankenheimer. Filmdeki özel efektler, Jurassic Park filminden de anımsayacağımız, Stan Winston tarafından son derece başarılı bir şekilde hazırlanmış.

Romanı daha önce okumayanlar için belirtelim, filmde, uçağı denize düşen bir pilotun, bir gemi tarafından kurtarılmasından sonra götürüldüğü adada, hayvanlar üstünde, insan geni ile çeşitli deneyler yapan bir profesörün yarattıkları ile geçirdiği macera aktarılıyor.

Filmin başrollerinde, Marlon Brando, Val Kilmer ve David Thewlis yer alıyorlar. Film oldukça kısa. Film, macera, biraz korku ve bilimkurgu filmi. Üzerinde çok konuşulan bir film ve sonu güzel bağlanmış olmasına karşın, izlemesiniz de olur.

* * * * *

Amerikalı filozof ve yazar, Ralph Waldo Emerson (1803-1882) o dönemde demiş ki; “Düşüncelerini iyi kolla. Onlar ağaçtaki kuşlar gibi sen farkında olmadan gelir ve sen her günkü işinle meşgul olmaya devam ederken, geldikleri gibi sana haber vermeden gene kaybolurlar. Sen de, hiç bir zaman o ilhamı bir daha bulamazsın. Hiç bir zaman diyorum! Belki bu yıllar, yüzyıllar demektir ve seninle, onun geri dönmesi arasında ne gibi olaylar, dünyalar bulunur, bilemem”.

Sanatçıların bu konuda özel bir yeteneği olmasını yadsımamalıyız.

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
86. Sayı önceki yazı 86. Sayı sonraki yazı
Geçmiş Zaman Olur ki Önceki Yazı Geçmiş Zaman Olur ki Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye