| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Harman köşesinde yayınlanmıştır" 16.07.1996 M.Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 74

SESSİZLİK

Fırtına öncesi sessizlik, diyebilmek isterdim. Geçen senelerde de, yaz dönemi durgun geçerdi, ancak, yaklaşan sezonda pazarın atak yapacağı düşünülerek, planlar yapılır, stratejiler gözden geçirilir, neler yapılacağına göre organize olunurdu.

Bu sene, kişiler çok ümitli gözükmüyorlar. Gerçi, ekonominin, kendisini siyasetten soyutladığı, kendi ayakları üzerinde durabildiği söyleniyorsa da, henüz o kadar net konuşamayanlar da var.

Pek çok firma, yaklaşan Bilişim Kurultayı aktiviteleri ile pazarın canlanacağını söylüyor. Bu durumda, önümüzde iki ay var. Bu süre zarfında, Ankara’daki siyasi durumda açıklığa kavuşacak. En azından, daha rahat yorum yapılabilir hale gelecek.

Tasarruf tedbirleri yine karşımıza çıkabilir. Bu durumda, kamu kuruluşları ile iş yapmak güçleşecektir. Özel sektörün otomasyon projelerinde bir azalma olmaması gerekiyor. Yurt dışı pazarlara açılmak, yurt dışından Türkiye’ye gelen şirketlerle rekabet edebilmek için, onların kalite, hizmet, servis, üretim hızı seviyesini yakalamamıza yardımcı olacak, otomasyon, bilgi teknolojisi sistemlerinden faydalanmalıyız. Bu da, büyük, yeni yatırımlar olmasa da, mevcut sistemlerin büyütülmesi, iyileştirilmesini içerebilir. Pazar bu şekilde, farklı bir alana doğru da yayılmaya başlar.

Yine de, herşey, kaynak’ta düğümleniyor. Kaynak temin edebiliyorsanız, sorun yok. Yeni yatırımda yaparsınız, eski yatırımları büyütürsünüz de. Kaynak sorununuz varsa, para basma imkanınızda yoksa, işiniz çok zor. Ya küçüleceksiniz, ya da dışarıdan kaynak teminine gideceksiniz. Enflasyonist ortamda, dışarıdan kaynak temin etmek oldukça zor ve riskli.

Bir süre, “Bekle ve gör politikası” uygulamakta, fayda var gibi gözüküyor. Yaz durgun geçiyor. Bir anda, herşeyin değişebileceğini düşünmek istesek de, gerçeklerle karşı karşıya kaldığımızda, olamayacağını anlayabiliyoruz.

Aklınızda olsun, yurt dışı yorumları dikkatle izlemek gerekiyor. Bizim dışımızdaki bazı gözlerin yorumları, nereye gidebileceğimiz hakkında enteresan bilgiler verebiliyor.

* * * * *

“Şiir, yazana değil, ihtiyacı olana aittir”. Bu sözleri, “Il Postino” filminde, kahramanımız olan Postacı’dan (Mario Ruoppolo) duyabilirsiniz. Bu haftanın film köşesini, geçtiğimiz sezonun en çok konuşulan filmlerinden biri olan, benim ise, ancak geçen hafta gidebildiğim bir filme ayırdım.

İstanbul’da güzel bir uygulama var. Geçtiğimiz sezonun ilgi gören filmlerini, izleyemeyenler veya bir kez daha izlemek isteyenler için, tekrar gösteriyorlar. Zaman ayıramadığınız için izleyemediğiniz ancak keşke seyretseydim diye düşündüğünüz filmleri izleme olanağı bulabiliyorsunuz.

Il Postino - Postacı” filmi, Michael Radford'un yönettiği, başrollerini, Massimo Troisi, Philippe Noiret, Maria Grazia Cucinotta paylaştığı İtalyan yapımı bir film. Şili’li şair ve diplomat, Pablo Neruda’nın da konuda yer alması, izlerken alınan keyfi bir kat daha artırıyor.

Konu kısaca, İtalyan bir postacının, Pablo Neruda’nın İtalya’daki adaya gelmesi ile onunla tanışması, bu arada, bir kıza aşık olarak, yaşantısının değişmesi. Film, politika, şiir, yaşam üzerine kareler içeriyor. Son not; Massimo Troisi, bir başka deyişle Postacı’mız, film tamamlanmadan, kalp rahatsızlığı sonucu, yaşama veda etmişti.

Vizyona yeni giren bir film olmadığı için, izleme olanağınız, şansınızla doğru orantılı. Yine de, televizyonda seyretme imkanı bulduğunuzda kaçırmayın. Eğer, bir sinemada izleme olanağı yakalarsanız, izleyin. Keyif alacağınızı umuyorum.

* * * * *

“Yalanı rastladığın yerde doğrula. Yalanlar doğrulanmak içindir ve hasretle doğrulanmayı beklerler. Yalnız, hangi yalanın doğrulanacağını düşün. Sert, faydasız bir zorlama ile değil, aksine, kalpten gelen bir duygu ile, içten bir sıcaklık ve yumuşaklık ile, adeta merhametle doğrulamalısın. Yalanı, yalanla düzeltemezsin. Çünkü, o zaman bu söylediğin yalanla, sen de bir haksızlık yapar, işi tamamen berbat edersin.”

Bu sözler, Thomas Carlyle’a (1795 - 1881) ait. Karşımızdaki kişilerin yanlış düşüneceğini zannederek, yalanın arkasına sığınmamalıyız. Herşey, net bir şekilde ortaya konmalı.

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
74. Sayı önceki yazı 74. Sayı sonraki yazı
Geçmiş Zaman Olur ki Önceki Yazı Geçmiş Zaman Olur ki Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye