| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Harman köşesinde yayınlanmıştır" 09.07.1996 M.Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 73

KULLANICI ve PAZAR

Günümüzde, odak noktası, müşteri ve pazar. Ne üretirsen satabilirsin yaklaşımı artık çok gerilerde kaldı. Kullanıcılar bilinçlendi, ne istediklerini bilerek, satıcı firmaların karşısına gidiyorlar. Müşterilerin isteklerine cevap verebilecek ürünler pazara çıkıyor.
Bu sadece, bilgi işlem teknolojisi sektörü için geçerli değil. Çevrenize bir bakın. Üretilecek ürünlerin niteliklerini, tüketiciler belirlemeye başladı. Her ne kadar, “Haydi canım, ürün niteliklerini biz belirliyoruz, onlarda alıyorlar” diyenler çıksa da, azınlıkta kaldılar.

Üreticilerin bir kısmı farkında olmadan, başarılı olanlar ise, bilinçli bir şekilde, tüketiciden, pazardan aldıkları geri beslemeleri kullanarak, ürün ve hizmet kalitelerini arttırmaya çalışıyorlar.

Gümrük birliği sonrasında, bazı sektörler, hala başlarına neler geleceğini görmeden, eski yöntemlerle hayatlarını sürdürmeye uğraşıyorlar. Vakit çok hızlı geçiyor. Yurt dışı firmalar, pazardan pay almak için çalışmaya başladılar. Elinizi çabuk tutun.

Özellikle, hizmet şirketlerinin, çalışma sistemlerini gözden geçirmelerinde yarar var. Yurt dışından gelen firmalar, büyük harcama bütçeleri ve yıllardır üzerinde çalıştıkları sistemleri ile geliyorlar. Bizlerin, bu kadar senedir oluşturmak için çaba harcadığımız şirket kültürünün daha fazlasına sahipler.

Biraz, karamsar bir yazı oldu galiba. Ancak, unutmayalım. Burası bizim pazarımız. Türkiye pazarında bazı kurallar farklı. Bu kurallar ne kadar devam edecek, zaman içinde göreceğiz.

* * * * *

Bu haftanın filmi, ilkini, 1993’te izlediğimiz, “Grumpy Old Men” filminin, ikincisi. Howard Deutch’un yönettiği, Jack Lemmon, Walter Matthau, Ann-Margret ve Sophia Loren’in başrollerini paylaştığı film, “Grumpier Old Men”.

İlk filmde, anımsayacaksınız, Sophia Loren yoktu. Bu filmde yer alması, filme yeni birşeyler eklemiş.

Konu ilki ile aynı. Yine, iki sevimli orta yaşlı kahramanımız, biribirleri ile çekişmeye devam ediyorlar. Yaşamın ne kadar güzel sürdürülebileceğini, acıları, sevinçleri, hüzünleri, aşkı nasıl yaşayabileceklerini aktarıyorlar. Hayatın her yaşta ne kadar güzel yaşanabileceğini gösteriyorlar.

Yaz sezonunun, güzel, seyrederken eğlenebileceğiniz, keyif duyabileceğiniz bir filmi. Eğer, vakit ayırabiliyorsanız gidin. Ayrıca, film çok uzun da değil, haberiniz olsun.

* * * * *

Radyo dinliyorsanız, şimdi size bahsedeceğim şarkıyı duymamış olmanız olası değil. Yine de, açık bir kapı bırakmakta yarar var. Belki de, çok küçük bir olasılıkla, sizin dinlediğiniz istasyonlar çalmıyordur.

Robert Miles’ın “Dreamland” albümünde yer alan, “Children” isimli şarkıdan söz ediyorum. Çok uzun bir süredir, radyolarda dinlediğimiz bu şarkıyı içeren albümü, yaklaşık, bir haftadır, pek çok müzik evinde sormama karşın, sadece bir yerde bulabildim. Tahmin edebileceğiniz gibi, hemen aldım.

Bir anda en çok dinlediğim albümler arasında yerini aldı. Enstrümental müzikten hoşlananların, beğeneceğine eminim. Klavyeli çalgılar ve kemanlar çok güzel kullanılmış.

Albüm kimler için mi? Albümün kapağında yer alan şekilde aktarıyorum. “Bu albüm, müzikte, duygu, düşünce ve huzur arayanlara, adanmıştır Sadece gözlerinizi kapatın ve müziğin sizi alıp götürmesine izin verin”.

* * * * *

Savaş sanatının ustalarından, Sun Tzu, diyor ki, “Başarılı bir general, taklit ve gizlilik sanatlarının ustası olmalıdır. Düşmanı kandırmak amacıyla ortaya aslı olmayan şekiller atmalı, asıl görüntüsünü ve amacını da saklamalıdır. Herşeyi bildiğinde bilmiyor gözükmeli, yakındayken uzaktaymış hissini verebilmeli, uzaktayken de yakındaymış gibi görünmelidir”.

Elbetteki, bu sözü savaşırken neler yapacağımızı bilmek için aktarmadım. Biliyorsunuz, bu tür taktiklerin, iş dünyasındaki yeri yadsınamaz. İş dünyasında da, yukarıdaki sözün geçerliliği olduğunu düşünüyorum.

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
73. Sayı önceki yazı 73. Sayı sonraki yazı
Geçmiş Zaman Olur ki Önceki Yazı Geçmiş Zaman Olur ki Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye