| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

Eğlence 03.08.2000 - netyorum.com / Sayı: 32


"Alamayacağım"

Bulgaristan'ın Gabrovo bölgesi insanları hafif bizim Temel ayarındaymış. Bu fıkra onlarla ilgili.

Gabrovolunun biri gazetede bir ilan görüyor:"Satılık Motosiklet" diye. Adresi aklında tutarak o adrese gidiyor, apartmanın önüne geliyor ki daire no'sunu unutmuş. Basıyor bütün zillere. Tüm apartmandakiler balkonlara çıkıyor, "Kim o?" diye.

Bizimki soruyor; "Motosiklet satan kişi burada mı oturuyor?"

Adamın biri: "Evet. Ben satıyorum."

Bizimki "hah" diyor. "Ben de sizi arıyordum. Ben o motosikleti alamayacağım. Haberiniz olsun demeye gelmiştim".

Adam sinirleniyor; "Git işine be adam" diyor, giriyor içeri.

Bizimki dönüyor geri, yolda ağabeyiyle karşılaşıyor. "Hayrola ağabey nereye böyle?" diyor.

Ağabeyi; "Gazetede satılık bir motosiklet ilanı vardı, gidip de alamayacağımı söyleyeceğim, boşuna beklemesinler"

Bizimki; "Sen zahmet etme ağabey, ben adresi biliyorum, gider, senin de alamayacağını söylerim"

Dönüyor geri. Yine bütün zillere basıyor, yine herkes çıkıyor. Bizimki bağırıyor; "Kusura bakmayın beyefendi, ağabeyim de motorunuzu alamayacakmış".

Adam iyice sinirlenmiş; " Senin de ağabeyinin de ANASINI..."

Bizimki dönüyor geri ama içi rahat değil. Tekrar apartmana gidiyor, bütün zillere basıyor yine herkes çıkıyor ve bizim ki öldürücü soruyu soruyor; "Afedersiniz beyefendi, pek iyi anlayamadım da... Siz mi bize geleceksiniz, annem mi buraya gelsin?"


"Lastiğin Önemi"

Belediye otobüsü ağzına kadar dolu, yaşlı bir adamcağız ayakta. Elindeki bastonu otobüsün her kalkışında ve duruşunda kayıyor ve adamcağız düşmemek için olanca gücünü harcıyor.

Bu sırada oturmakta olan gençlerden biri küstahça akıl veriyor; "Baba, baba, bastonunun ucuna lastik taksan kaymaz!"

Yaşlı adam; "Ah oğlum. Senin baban o lastiği zamanında taksaydı, ben şimdi bu otobüste oturacak yer bulurdum!".

Not: Bu nükteyi ileten Sayın Metin Berk'e teşekkür ederiz.


"Üç İhtiyar?"

Üç ihtiyar dede parkta otururlar.

80 yaşındaki dede anlatmaya başlar. "Başıma gelebilecek en iyi şey, şöyle acısız ve ağrısız bir küçük su dökebilmek. En az 20 dakika sürüyor ve damla damla canımı acıtıyor."

85'lik ihtiyar hemen atılır. "Ben de her zaman şöyle iyice bir bağırsaklarımı rahatlatmak istemişimdir. Her tür müshil ilacını denememe rağmen yine de çok zorluk çekiyorum."

İçlerinden en yaşlısı olan 90'lık söz alir. "Bunların hiçbiri benim için problem değil. Her sabah tam saat 6'da güzel ve acısız bir şekilde küçük abdestimi yaparım. Saat tam 6.30'da kalın bağırsaklarım mükemmel çalışır. Ahhh, bir de saat 7'den önce uyanabilsem..."


"Danışman"

Çoban yol kenarında koyunlarını otlatıyormuş. Tam o sırada, yanına bir Cherokee Jeep yanaşmış.

Brioni gömlek, Cerruti ayakkabılar giyen, Ray-Ban gözlüklü ve YSL kravatlı bir sürücü aşağı inmiş ve çobana sormuş; “Eğer kaç tane koyunun olduğunu bilirsem, bana onlardan bir tanesini verir misin?”

Çoban bir adama, bir koyunlara bakmış "Tamam." diye yanıtlamış.

Genç adam arabasını park etmiş, telefonunu bilgisayarına baglamış, bir internet sitesine girmiş, GPS'ini kullanarak yeri taramış, bir veri tabanı ve logaritma ile doldurulmuş altmış hesap tablosu açmış, ardından yüz elli sayfalık bir rapor basmış.

Çobana dönmüş, “Tam olarak 1,586 adet koyunun var" demis.

Çoban; “Doğru. Koyununu alabilirsin.”

Genç adam hayvanı almış ve jeep'inin arkasına koymuş.

Bu sefer çoban genç adama dönmüş, "Eğer ben senin işinin ne olduğunu bilirsem koyunumu geri verir misin?” diye sormuş.

Adam “Evet, neden olmasın?” diye yanıtlamış.

Çoban; “Sen firmalara danışmanlık yapıyorsun”.

Genç adam “Nasıl oldu da bildin?”.

Çoban; "Çok basit" diye cevap vermis.

“Buraya çağrılmadan geldin. Bu bir. İkincisi, benim zaten bildiğim bir şeyi bana söylemek için benden koyun aldın. Üçüncüsü, yaptığın hiçbir şeyden anlamıyorsun. Çünkü köpeğimi aldın.”


"Ben Görmedim"

Bir Fransız, bir Alman ve bizim Temel, fıkra bu ya, vampir olarak yaşamaktaymışlar.

Gökyüzünde bir gün dolaşırlarken, Fransız vınnn diye aşağıya uçmuş gitmiş. Bir süre sonra ağzı burnu kan içinde arkadaşlarının yanına geri dönmüş.

Arkadaşları sormuş; "Ne oldu?"

Fransız; "Aşağıdaki kırmızı kiremitli, üç katlı evi görüyor musunuz? Onun birinci katındaki pencere açıktı. Odada minik bir çocuk uyuyordu. Taze kan çok güzel geldi."

Alman bunun duyunca, hızla aşağıya uçuyor. Biraz sonra o da ağzı burnu kan içinde dönmüş.

Arkadaşları Alman'a da sormuşlar; "Ne oldu?"

Alman yanıtlamış; "Aşağıdaki bahçe içindeki beyaz badanalı evi gördünüz mü?"

- Evet.

- Salonda bir genç kız gecelikle yatmıştı. Üstü de açık olduğu için boynundan beslendim. Çok güzeldi.

Temel bunları duyunca bir hızla arkadaşlarının yanından ayrılmış. İnmesiyle çıkması bir olmuş. Ağzı burnu kan içinde. Arkadaşları şaşkınlıkla sormuşlar; "Ne kadar hızlısın, çok çabuk geldin. Ne oldu?"

Temel; "Aşağıdaki gökdeleni görüyor musunuz?"

- Evet.

- Peki yanındaki elektrik direğini?

- Evet.

- Ben görmedim.


Yorum Ekle Yorumları Listele
32. Sayı önceki yazı 32. Sayı sonraki yazı
Eğlence Önceki Yazı Eğlence Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye