18.10.2001 Cengiz Özder - netyorum.com / Sayı: 88
KAMU SEKTÖRÜNDE HİZMET ANLAYIŞI -
KALİTE EĞİTİMİ
Hizmet kalitesi beklentileriniz ne durumda?
Zaman ilerliyor, bizimde belli süreç içinde beklentilerimiz
değişiyor.
Daha çok demokratikleşme ile anlayışlar gelişiyor, bireylerin
beklentileri artıyor, herşeyin insan için olduğu düşüncesi beyinlere yerleşiyor.
Halbuki eskiden, fertlerin devlet için var olduğu zihniyeti ile ezilmiş
yığınların beklentileri çok sınırlı idi. Normal olarak almaları gereken bir
takım şeyleri talep etmekte tereddüt ediyorlardı. Ama artık dünya değişiyor
galiba.
Dikkat ettiniz mi? Artık belediye otobüsü şöförleri eskiden
olduğu gibi soru soranları terslemiyorlar, "Şu semtten geçer mi?" diye soranlara
sabırla cevap veriyorlar. Trafik polisleri, çevirdikleri araç sahiplerine karşı
daha kibar davranıyorlar sanki.
Ama olumlu örneklerin yanısıra, görevlilerin kendilerine iş
takibi için gelen kişilere hayatı zorlaştırdıkları, uygar davranış biçimlerini
ihmal ettikleri, kasıtlı olarak onları gereksiz bürakratik labirentlerin içine
sürdükleri örnekler de az değil hani. Örneğin; Sosyal Güvenlik kurumlarının
kapısında işlerini kovalayanlar bilir!
Ah ne olurdu; herkes arz etmesi gereken hizmetlerde belli bir
standart kalite anlayışına sahip olsaydı!
Herşey belki olumlu yönde zincirleme olarak birbirini
etkileyecek, sonuçta bir sürü pürüz ortadan kalkacak, insanlar belki daha mutlu
olacaktı. İyi bir hizmet almış bir birey, bunun verdiği mutlulukla, kendi vermek
durumunda olduğu iş çıktısında da olumlu olacaktı. Şimdi bazı örneklere geçeyim;
Geçenlerde bir gece, fırtına afet içinde, evimizin elektrikleri
kesildi.
Dahili arıza olmadığından emin olduktan sonra elekrik şirketine
arıza yazdırdık.
Tam işe gitmek üzere çıkarken tamire gelen iki adamla
karşılaştım ve kendileriyle ilgilendim. İlk bakışta yatağa düşecek izlenimi
veren, ben diyeyim 70, siz deyin 80 yaşlarında iki kişi.
Bana arızanın apartman içinden kaynaklanması ihtimali olup
olmadığını sordular.
Neredeyse; "Arızayı siz nasıl gidereceksiniz?" demek geldi
içimden.
İçeriden kontrol kalemi ile baktığımı, elektrik gelmediğini
söyledim.
"Biz de bir bakalım" 'dedi birisi. Adamlar iş yapmaya
başlayınca, ne kadar kararlı insanlar olduklarını anlamaya başladım. Kendi
aralarında kısa cümlelerle konuşuyorlardı. Kısa süre içinde merdiven, alet gibi
gereçler ortaya geldi. "Tamam, dışarıdan" dediler. Dışarısı bir yağmur, bir
fırtına. Biz hiç alışmamışız ki hizmet verenlerden yüksek kalitede iş almaya.
Doğal olarak; "Eyvah" dedim, bugün cereyan gelmez! Ama adamlar beni
yanılttılar. Kararlılıkla direkleri ve hattı takip ettiler. Ben güvensizim ya,
ayrılmadım onlardan. Keskin gözler kopuk kabloları tesbit etti, bir yerlere gidilip
gelindi, hattın elektriği kesildi, tamirat yapıldı. Kontrol edildi, iş
bitirildi.
Bu adamların verimliliği beni çok etkiledi. Daha önce ne görevli
olarak gelen insanlar görmüştük yaşamımızda. Birbirleri ile habire laflayan,
sırnaşan, sonra bir bahane ile işi yapmadan savuşan!
Bu adamlardan ise iş bittikten sonra, zorlukla ağzından aldım
teşekkür ederken... "Yıllar önce elektrik şirketinden emekli olmuşlar. Sonra bir
gün özel dağıtım şirketi onları arayıp iş önermiş. Geçim durumu, kabul
etmişler". İyi ki etmişler. Acaba emeklilik öncesi performansları nasıldı?
Bilmiyorum; bu sorumluluk duygusunu hayat tecrübesi ile mi
kazandılar veya sadece işşizlik endişesi mi bu terbiyeyi verdi. Yoksa şirketleri
onlara kalite eğitimi mi verdi? Sanki toplam kalite mevhumunu biliyorlardı!
Şimdi bir kıyaslama yapalım;
Kamu sektöründe veya ISO9000 standartlarından (şimdilerde
TQM-toplam kalite, daha revaçta) habersiz özel bir kuruluşta bir hizmeti almak
için başvurduğunuzda, beklentinizi ne kadar açık ifade etseniz bile, bu hizmeti
vermekte isteksiz davranılıyor, yokuşa sürülüyor, bürokratik zorluklar
gösteriliyor, işiniz zamanında yapılmıyor,vs.
Bu konuda da yaşadığım bir örneği anlatayım.
Geçenlerde bir kamu bankasına işim düştü. Bankaya girdiğimde,
özel bankaların aksine çok tenha olduğunu gördüm. Bankonun bu tarafında tek
müşteri bendim, ama diğer tarafta bütün masalar çalışanlarla dolu idi. Kimin ne
işi yaptığı tabelalarla işaret edilmiş olmadığından, nereye ilerleyeceğim konusunda bir tereddüt yaşadım. Çalışanların
hepsi işiyle meşgul görünüp kesinlikle benimle gözgöze gelmemeye gayretliydiler.
Neyse birisine doğru ilerleyip, isteğimi söyledim. O, bana başka birisini işaret
etti. O kişi ise yine bana bakmamakta ısrarlı idi. Kendimce bir dakikalık sabır
limiti koydum, bu süre sonunda patlayacaktım, o derece rahatsız edici durumdu.
Ama bu süre dolmasına yakın lütfedip benle ilgilendi, herhalde yükselmekte olan
öfkemi hissetmişti. Sanki bir Franz Kafka hikayesindeki gibiydi, banka
şubesindeki durum. Bomboş banka şubesi içinde, meşgul görünmeye çalışan ve
müşteri yok gibi davranan bir sürü memur!
Durun hikaye daha bitmedi! İşim kasaya yöneldiğinde, tam benim
tahsilatımı yapacağı anda kasiyerin bir hemşerisi geldi ziyaretine. O anda
gülleri açıldı, bir laf bir laf. "Hadi, benim işimi bitir" diye uyarmak zorunda
kaldım.
İşte bunun gibi daha ne zorlukları yaşıyorsunuz her gün sizde
değil mi?
Bankonun diğer tarafında düşük ücret, düşük verimlilik ve kahır
üçgeni var!
Bunun tedavisi ise kalite eğitimlerinden geçiyor bence.
Avrupa Birliğinin bize empoze edeceği standartlara uyum
gösterebilmemiz için daha şimdiden kamu, özel bütün şirketlerin ISO 9000
çalışmalarına başlamaları, personeline Toplam Kalite, Kurumdaşlık eğitimleri
sağlamaları gereklidir.
İnanıyorum ki bunun sonucunda şirket kültürü gelişecek,
verimlilik ve kalite yükselecek, personel ise ilişkiler ve sorumluluk becerileri
edineceğinden daha profesyonelleşecektir.
Peki kalite eğitimleri her derde deva mı? Örneğin; "Kişinin
karakter gelişimine bir katkısı var mı?" sorulur.
İşyerinde maiyetimde, kalite konusuna ilgi gösteren bir eleman
vardı. Kendisinin bütün kalite kurslarına katılmasını sağlamıştık. Sonraları bu
kişi, gerek bu temelden ama çoklukla siyasi arka bulduğundan ilerledi, bizi
geçti ve ilk yaptığı bizimle aramızda köprüleri yıkmak oldu.
Neyse, bu başka bir yazı konusudur ve asıl sorun kalite ve
üretimi artırma sorunudur.
Sağlıcakla kalın.
Cengiz Özder
e-posta:
cozder@yahoo.com
netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel
yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine
tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya
link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)
|