| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Öykülerle Sözcükler" 10.05.2001 Nezih Kuleyin - netyorum.com / Sayı: 70

SEYİRCİ

Bugünlerde "Oynayan İnsan" dergisinin yayın kurulu toplantılarına katılıyorum. Sevgili Tamer Levent ile Nihat Hakan Güney bana; "Biz bir dergi çıkarıyoruz TOBAV'da. Zamanın varsa sen de gel" dedikleri andan itibaren koşarak, yayın kurulu toplantılarına katılmaya başladım. Nedeni ne diye düşünüyorum. Herhalde bizim gibi teknik ve para işleri ile uğraşan yönetici takımına böyle şeyler çok hoş geliyor.

Yayın kurulunda herkes sahne sanatçısı olunca da kendimi uzun bir süre seyirci gibi hissettiğimi fark edip; "Kendine gel Nezih " dedim. Senden seyirci işlevini yerine getirmeni bekliyor olsalardı o zaman oyuna davet ederlerdi, yayın kuruluna değil.

Tam böyle düşünüp seyirci rolü oynamaktan vazgeçerek yayın kurulu üyesi rolü oynamaya karar vermiştim ki, birden seyirci sözcüğünün aslında çok ilginç bir sözcük olduğu aklıma geldi.

Genel anlamıyla "seyir", bir şeye bakmak onu takip etmek anlamında ele alındığı zaman, doğal olarak "seyirci" de, bakan insan anlamına gelen bir sözcük. "Bakan ama baktığından dolayı hiçbir sorumluluğu olmayan, olayın dışında bir varlık" diye düşünürken, aklıma spikerlerin haberlerde sık sık söylediği bir cümle takıldı; "seyir halindeyken ..... bandıralı gemiye çarpan". Seyir burada bir şeyin izlenmesi ya da bir şeye bakılması anlamında değil hareket halindeyken yol alırken anlamında kullanılıyordu. Seyyah'ta buradan çıkmış olsa gerek. 

Bir de, Pir Sultan Abdal'ın kızının babasına yazdığı şiir aklıma geldi, şöyle haykırıyordu:

Dün gece seyrimde, coştuydu dağlar
Seyrim ağlar ağlar Pir Sultan deyü
Gündüz hayalimde gece düşümde
Düş de ağlar ağlar Pir Sultan deyü

Burada da seyir uyku süreci anlamında kullanılıyordu, rüya anlamına kullanılan ise düş'tü . 

Seyir ya da seyirci Arapça'dan dilimize geçtiği belirtilen bir sözcük. İşin ilginci Orta Asya'daki Türk cumhuriyetlerinin yarısı Arapçadan geçme seyir sözcüğünü kullanırken diğer yarısı da Farsça'dan geçme temaşa sözcüğünü kullanıyorlardı.

Seyreden yerine bakan ya da bakıcı sözcüğünü kullanamıyoruz. Çünkü bu sözcüklerin anlamında sorumluluk gizli. Bakıcı eğer bir çocuğa bakıyorsa onun herşeyinden sorumlu ama seyirci değil. Seyirci sözcüğü bence göçerlikle birlikte dilimize girmiş bir sözcük. Geçtiğiniz yerleri seyredersiniz, zaten seyir halindesinizdir o kadar. O yerler sizin değildir çünkü. Ama tarlanızı seyredemezsiniz, ona bakmanız gerekir. Çünkü bakmazsanız dağ olur.

Tüm bu yorumları kafamdan yaparken sahne eserlerinin izleyicisine seyirci denmesinin yanlış olduğunu düşünüyorum. Çünkü seyirci sahne sanatlarında pasif bir unsur değil. Seyircisi ile bütünleşen bir oyunun yarattığı enerji ile diğeri arasındaki farkı hepimiz biliriz. Seyirci sahne dışındaki oyuncu gibidir.

Ben bunları irdelerken Oya hanımın sözleri ile kendime geldim. 

- Arkadaşlar, yayın kurulu toplantımız sona ermiştir. Bir sonraki toplantı haftaya perşembeye.

Nezih Kuleyin
e-posta: nezih@semor.com.tr


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
70. Sayı önceki yazı 70. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye