|
03.05.2001 Tunca Dolapçı - netyorum.com / Sayı: 69
KOŞTUĞUM UMUT
Bir yol vardı; ıssız, soğuk ve sonu parlak bir yol. Bu yoldan
geçtiğim zaman hep o taşlı yollarda tökezleyip duruyordum. Rüzgar her geçen gün
ışığa daha çabuk varabilmem için sürüklüyordu. Aynı, yola düşmüş kuru yapraklar
gibi. Düşe kalka ilerliyordum fakat o ışık her geçen gün benden uzaklaşıyordu.
Uzansam tutacakmışım gibi...
İnsanlar yorgun, sevgisiz ve mutsuz. Sokak aralarında oynayan çocuklar yok.
Sadece kapı önünde duran yaşlı kadınlar! Hiçbir şeyden habersiz, öylece
bakıyorlardı. Bense mutluluğa koşuyordum. Bitip tükenmeyen bir yolda mutluluğu
arıyordum. Her yolda çıkmaz sokak gibi kapanıyordu kapılar. Köhne ve ıssız bir
kapının önündeydim. Çıt yoktu içeride. Çalıyordum ama bakan yoktu. Girmeliydim,
o korkularımı yenmeliydim. Kimsesizdi aynı ben gibi. Çorak bir bahçe, bakımsız
bir ev. Yavaşça açtım kapıyı. Öyle ki kapı pas tutmuş ve yalvarırcasına
gıcırdıyordu. İçerisi karanlık ve bir o kadar da yıpranmıştı. Evet bana
benziyordu, bu kendi haline bırakılan ev. Uyumalıydım, bir köşeye sığındım. Öyle
bir dalmışım ki, bu yıkık evin aslında çok güzel ve mutlu bir ev olduğunu
gördüm. Yitirilen bir insanın arkasında yıkılan bir aile ve sonu hüsran. Gördüm
ki bu ev de, sahipleri kadar acı çekmiş ki, bu yaşlı eve kimse neşe getirememiş.
Çünkü korkmuşlar, maddi masraflardan. Benimse korktuğum şey, mutlu olamamak.
Evet bu evle bir bağlantım vardı. Hatta bütün bizlerin bağlantısı var. Çünkü
bizlerin bir takım korkuları var hayattan. Ve bu her şeyimize yansıyor. Bir mum
gibi. Ne zaman kararacağımız ne zaman aydınlanacağımız bir kıvılcıma bağlı.
Çoğumuz da bu kıvılcımı ararız hayatta. Bulmak için çabalar dururuz. Artık
bizlerin de bir muma ihtiyacımız var ki önümüzü görelim...
Tunca Dolapçı
e-posta:
tuncadolapci@yahoo.com
|