| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

03.05.2001 Ebru Türkol - netyorum.com / Sayı: 69

BİLEREK YAPABİLMEK

Ömrümüzün ne kadar hızla akıp geçtiğini anlamak için insanın belli bir yaşam süresinin geçmesi gerekiyor ne yazık ki...10'lu, 20'li hatta 30'lu yaşlarda bunu düşünemeyecek kadar delidolu, koşuşturmaca içinde bir hayat yaşıyoruz. Sınavlar, okullar, ilk aşklar, evlilik, iş hayatı derken birden zamanın geçip gitmiş olduğunun farkına varıyoruz. Ve işte o zaman arkamıza dönüp geçmişin muhasebesini tutmaya, "Zaman ne çabuk geçmiş, oysa ben daha dün ilkokula yeni yazılmıştım" demeye başlıyoruz.

Bir söz vardır, "Gençler bilebilse, yaşlılar yapabilse!" Peki nedir gençleri bilebilmekten alıkoyan, nedir belki de bugününe baktığında asla yapmayacağı şeyleri yaptıran?

Bu, daha aile ocağında "Çocuklar çok soru sormazlar!", "Düşüncelerini kendilerine saklamak zorundadırlar!" gibi yanlış bir eğitim politikasıyla başlar. Genç ya da çocuk herşeyi olduğu gibi kabul etmeye zorlanır. Bu süreç okul, evlilik ve hatta iş hayatında da devam eder. Araştırma, tartışma, düşünmeye yönelme bir kenara itilerek, sonunda papağanlaşmış bir insan haline gelir. Neyi, neden yapmaması gerektiği ya da yapması gerektiği hakkında fikri yoktur. Sadece çok ciddi ve uyulması zorunlu dayatmalar vardır önünde.

Çoğu zaman hiç istemediği şeyleri sırf bu dayatmalar yüzünden yapar. Örneğin; hiç istemediği bir okulda okumak, giymek istemediği bir giysiyi giymek, söylemek istemediği sözleri söylemek ve en sonunda da olmayı hiç düşünmediği biri gibi olmak.

Yapmayı çok istediklerini de yapamaz maalesef. Kahkahalarla gülmek isterken inleyerek gülmek, ağlamak isterken dudaklarını ısırmak, çok sevdiği bir insandan elalem ne der korkusuyla ayrılmak zorunda kalmak. Çünkü kendisine bu özgüven verilmemiştir.

Oysa konuşan, düşünen, tartışan, araştıran bir toplumun olduğu yerde neyin, neden, nasıl, niçin olacağını bilen gençler seçebilme özgürlüğünü de yakalayacaklardır. Bunun sonucunda yapabilmeyi, daha doğrusu yaptıklarını "Bilerek yapabilmeyi" öğreneceklerdir. Arkalarına dönüp baktıklarında ise; geçmişle vicdan muhasebelerini kâra geçirmeyi başarabilecekler ve bunun huzuruyla derin bir oh çekecebileceklerdir........

Konuşalım, Düşünelim, Tartışalım, Araştıralım! Ve Kendimiz Olabilmenin Gururunu Yaşayalım!

Sevgilerimle...

Ebru Türkol
e- posta: barutt@turk.net


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
69. Sayı önceki yazı 69. Sayı sonraki yazı
  Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye