Sinan Oymacı - 20000525

İki ay önce Türkçeleştirilerek dağıtımına başlanan İngiltere orijinli bir dergiden bazı alıntılar yapacağım. Alıntıların ardından bu konudaki görüşlerimi bulacaksınız. Alıntılar derginin Türkiye'de yayınlanan Türkçe baskısındandır.

- Kulağımıza en kaliteli tecavüz edenini seçtik. (Home cinema hoparlörleri arenası)

- Tabii ki hiçbiri Bill'e ait olmayacak... Biz bu Bill'e zamanında söylemiştik. Delikanlı ol demiştik... Sürünsün biraz lavuk. (netyorum: Microsoft davası ile ilgili olarak Bill Gates için yazılanlar)

- Bizim size tavsiyemiz chat odalarını bir yana bırakıp daha gerçekçi bir şekilde olaya katılmanız. Bara gidip hatun falan kesin.

- Ölünüzü öpiym öyle...

- İşlev manyağı olacaksınız. (netyorum: Toyota NCSV tanıtımı başlığı)

- Evet, çok beğendiyseniz İngiltere'ye giden bir yakınınıza ısmarlayın da birlikte çalıştığınız herkes nasıl bir hıyar olduğunuzu anlasın. (netyorum: imac için tasarlanmış ekran kılıfları tanıtımı)

- ama yine de fazlasıyla bas yaratabilme/üretebilme ses çıkarıp kafa şeydebilme özelliğine sahip. (netyorum: hoparlör tanıtımı)

- Kakalanmamanız içün devletlum.

- Böylece parayı salak gibi harcayıp harcamadığınızdan ve gerçekten istediğiniz şeyi alıp almadığınızdan emin olabilirsiniz.

- Üstü açık Toyota, Antalya'da topless denize giren bir turist değil. "Türk erkekleri çok sevgi doluğ. Bana devamlı yavrum, anam diyoğlağğğ. Şöön!"

- Bu teknik terimlerden bayıyor ve bir halt anlamıyor olabilirsiniz. Daha sade bir cümle kurarsak: Al abicim bu motoru, delikanlıyı bozmaz... Sağlam alet hesaaabı...

- Hadi baba oturmaya mı geldik.

Bu dergi İngiltere'nin en çok satan dergilerinden bir tanesi ve ben İngilizce orijinaline aboneyim. Son derece keyifle okuduğum bir dergi. Bu derginin Türkçe versiyonunu gördüğümde de hiç tereddüt etmeden satın aldım. Ancak yukarıda da göreceğiniz alıntıların İngilizce dergide yer almadıklarını gördüm. Almaması da doğal. Çünkü bu derginin orijinali bu tür bir üslup kullanmaz. Türkçe baskıda nasıl kullandıklarını da anlayabilmiş değilim? Bu üslup bu dergiye nasıl yakıştırılmış acaba?

Hatta, aklıma şu dahi gelmiyor değil? Birileri bu derginin Türkçe baskısındaki bazı sayfaları yetkili bir kuruma tercüme ettirip, İngilizceye çevirtse ve bu derginin İngilteredeki merkezine gönderse, ne olur? Hoş olmayacağını düşünüyorum.

Bundan sonraki sayılar için ne düşündüğüme gelirsek, ben kararımı verdim. Bakalım pazardan nasıl bir geri besleme alacaklar? Derginin ismine gelirsek; "T3". Başlığının altında "Tomorrow's Technology Today" yazıyor. Nasılsa?

FİLM: GLADIATOR - GLADYATÖR

"Gladiator - Gladyatör" filminin yönetmeni "Blade Runner" 'ın da yönetmeni olan Ridley Scott. Scott'ı ayrıca "Thelma & Louise", "1492: Conquest of Paradise" ve "G.I. Jane" filmlerinden de anımsayabiliriz. Başrollerde Russel Crowe, Joaquin Phoenix, Connie Nielsen, Oliver Reed ve Richard Harris yer alıyor. Nielsen'i "Devil's Advocate", Phoenix'i "U-Turn" ve "8 MM", Crowe'u ise "The Insider" 'dan anımsayacaksınız.

Film Roma tarihi üstüne kurulmuş. Roma imparatoru yetkilerini generaline devredip, çekilmeyi düşünmektedir. Generalinde şehir konseyini yönetime getirmesini ister. Bu esnada oğlu imparatoru öldürür. Ardından imparatora bağlılığını bildiği için generalinde öldürülmesi emri verir. Ancak general kurtulur. Bu esnada çocuğu ve karısı öldürülür. Köle tüccarlarının eline düşer ve gladyatör olarak satılır. Bu sayede Roma'ya geri dönerek intikamını almak için eline fırsat geçer.

İmparatorun oğlu ise Roma halkını kendi tarafına çekmek için babasının yasakladığı gladyatör oyunlarını tekrar canlandırmaya başlar. İhanet, intikam, entrika, kavga, vahşet, tarih hepsi bu filmde.

Colloseum'un ihtişamı görülmeye değer. Görsel efektlerde iyi kullanılmış. Dövüş ve savaş sahneleri bazen rahatsız etse de, ilginç bir şekilde hayal gücünüze bırakıldığı için huzursuz oluyorsunuz.

Özellikle sinemada izlemenizi öneririm.

FİLM: FASULYE

Bora Tekay'ın yönetmenliğini yaptığı, başrollerini Burak Sergen, Haluk Özenç, Elvin Beşikçioğlu, Bülent Kayabaş, Taner Barlas, Selim Akdoğan ve Haluk Bilginer'in paylaştıkları bir yerli yapım film, "Fasulye".

O kadar çok yerde üstünde konuşulan bu filmi görmemek olmazdı. Zaman ayırıp, gittim. Konu kısaca, bir köyün ahalisi vergi iade zarflarını doldurduktan sonra, şehire gidip ilgili işlemleri yapması için köyün saf delikanlısına verirler. Köyden yola çıkarken başlayan aksilikler, delikanlının dedenin öğütüne uyarak otostop yapması sonucu bindiği arabayı bir katilin kullanması ile devam eder. Bundan sonra tesadüfler, komik olaylar birbirini izler.

Toplumdaki çarpıklıklara da değinmeye çalışan film, bazı klişeleşmiş unsurları kullanmaktan kaçamamış. Ancak bunların yanında çok özgün diyaloglar, hareketler ve sahneler de mevcut.

Benim tek takıldığım nokta, finalin çok klasik olması. Onun dışında gayet güzel bir komedi filmi. İzleyebileceğiniz filmler arasında.

MÜZİK: VAKKO AMBIENTE GROOVE KID LOCO

Asıl adı Jean Yves Prieur olan Fransız asıllı Kid Loco'nun "Jesus Life for Children Under 12 Inches" albümü Vakko "Ambient Groove" başlığı altında pazara sunulmuş durumda.

Vakko adının niçin bir kaset ve CD üzerinde kullanıldığını net olarak anlayamasam da, pazarlama açısından olumlu bir etki yaratacağı muhakkak. Bu markayı ürünün üzerinde gördüğünde ne olduğuna bakmadan satın alacak çok fazla kişi var.

Elektronik müzik türü bir albüm. Bazı filmlerde görürsünüz uzay müziği denilen bir tarz vardır. Bu albüm bana bunu anımsattı. Hafif, romantik şarkılar diyenlerde mevcut, geceleri ruhunuzu dinlendirecek müzik olduğunu söyleyenlerde.

Albümde 12 değişik sanatçının eseri remix olarak Kid Loco tarafından dinleyicilere sunuluyor.

Bizde satışa sunulan, albümün Avrupa sürümü. Amerikan sürümü ile Avrupa sürümü arasında iki şarkıda değişiklik var. Avrupa sürümündeki "Saint-Etienne" 'nin yerine "Polar", "The High Llamas" 'ın yerine de "BangBang" Amerikan sürümüne konulmuş.

Satın almadan önce muhakkak dinleyin, hemen üstüne atlamayın. Kendiniz karar vermek zorundasınız. Alın veya almayın şeklinde bir öneride bulunmam bu albüm için olanaksız. Ben almış bulundum.

OYUN: THE LONGEST JOURNEY

Geçtiğimiz dönemde pazara kayda değer macera (adventure) türünde bilgisayar oyunu gelmiyor diye düşünenler için, Norveçli Funcom firması tarafından geliştirilen "The Longest Journey" tam aranan oyun.

Funcom firması oyun sevenlerin bilmedikleri ancak şimdi tanıdıkları bir şirket. Önümüzdeki yıllarda da adını sıkça duyacağa benziyoruz. Oyun şimdilik sadece Avrupa'da satışa sunulmuş durumda. Amerika pazarı için henüz bir dağıtıcı ile anlaşamamış gözüküyorlar. Ancak, bu kadar kaliteli bir oyun için dağıtıcı bulmakta zorlanmayacaklarını tahmin ediyorum.

Bu oyunla ilgili en ilginç noktalardan birisi, hemen hemen tüm yazılımları kopyalayarak kullananların abone olduğu internet listelerinde yapılan yazışmalar. Bu mesajların içerisinde; "Bu oyunun kopyasını kullanmayalım. Bu kadar güzel bir oyunu yapan şirketin yazılımını orijinal kutulu olarak alalım ve destekleyelim. Bu sayede önümüzdeki dönemde bizlere yeni oyunlar üretsinler." şeklinde kişiler birbirlerine telkinde bulunuyorlar.

4 CD'den oluşan oyun, Stark ve Arcadia olarak adlandırılan birbirinin zıttı iki dünyada geçiyor. Oyunun ana karakteri April Ryan isminde bir genç kız. Bu genç kızın iki dünya arasındaki dengeyi sağlamak için yaptığı çalışmaları yönlendiriyorsunuz. Bu arada çeşitli bulmacalar çözüyor, farklı kişilerle konuşuyor, ipuçları elde ederek değerlendiriyorsunuz. Oyunda 150'nin üzerinde yer, 60'ın üzerinde diyalog kurabileceğiniz kişi ve 100'ün üzerinde bulmaca var. Funcom'a göre 50 ila 60 saat arasında bir zaman harcamanız gerekiyor bu macerayı tamamlayabilmek için.

Bilgisayarınızdaki grafik kartı eğer 32 bit destekli ise, görüntüler çok iyi. Aynı şekilde iyi bir ses kartı ile müzikler de güzel. Atmosferi hissetmenizi sağlıyor.

Macera türünün oyun pazarından yok olmadığını gösteren bu güzel örneği sunan Funcom'a şapka çıkarılır. Ellerine sağlık. Eğer temin edebiliyorsanız kaçırmayın ve satın alın. Pişman olmayacaksınız.

SÖZ: LOUIS ADOLPHE THIERS

Fransız politikacı ve tarihçi Louis Adolphe Thiers (1797-1877) 'den bir alıntı; "Herşey ciddiye alınmalıdır, fakat hiçbir şey trajik olarak düşünülmemelidir".

Sanki bardağın yarısı boş ya da yarısı dolu şeklinde düşünenlerin varlığını anlatmaya çalışıyor. Karamsar olmaktansa, daha ılımlı düşünmekten yana.

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com

Yorum Ekle

Yorumları Listele

22. Sayı önceki yazı

22. Sayı sonraki yazı

Yazarın Önceki Yazısı

Yazarın Sonraki Yazısı