| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

22.12.2005 Temirağa Demir - netyorum.com / Sayı: 166

PRENSTİ AMA KURBAĞA GİBİ ÖLDÜ

Öpüştü prens olsun diye. Oysa hala kurbağaydı.zaten prens olması saçmaydı. Çünkü onu öpen prenses değildi. Ayrıca prensi öpünce kubağa olmayacağı gibi kurbağayı öpüncede prens olmazdı.

Prens olmadı çünkü onu öpen prenses değildi. Doyasıya öpüştü dakikalarca, bazen onlarca kez sırf prens olsun diye ama bir türlü kendini prens yapacak prensesi bulamadı hep başka dudaklardı onu öpen. Başkalaşımı dolmuş larvasından çıkalı uzun bir zaman bir kurbağalama sitili yüzebilen bir kurbağaydı.

Endinden geçercesine değil,masum bir öpücükle onlarca kez öptürdü kendini ama bir türlü prens olamadı. Boşu boşuna günaha girdi. Hiç yoktan yıprandı dudakları. Her öpüşmede başkasını aldattı. Öpüştükçe pişman oldu pişman oldukca öpüştü....

Gece saatlerinde karşı binaların her hangi bir katında anan ışıktan mutuluk duyabilecek kadar yalnızdı. Herkes uyuyunca o uyanırdı. O uyanınca herkes yurdu. Ani sizin anaacağınız genelde yalnız kalırdı günün oğunluğunu oluşturan saatlerde.

Onlarca kez dudaklarını yıkardı. Her öpücükte onlarca kaygı ve şüphe uyanırdı göz bebeklerinde tek amacı prens olmaktı. Çünkü o kurbağa değildi. Bir büyüydü bu ve eğer onu gerçek bir prenses öperse prens olabileceğine tüm kalbiyle inanıyordu.

Geçmiş zamanla çekimlenmiş bir fiilin yüklemliğini üstlendiği zamAnlarda, herhangi bir sarayda prens olmalıydı. Baksanıza hiçte diğer kurbağalar gibi davranmıyordu. Onu bir kere bile dilini çıkartıp sinek yakalarken görmedim. Kesinlikle geçmiş zamanlarda bir prens olmalıydı. Veya genleri mutasyona uğramış bir kurbağa. Yoksa bu kadar değişilkliği bir arada bulunduran bir kurbağa olamazdı. Evet o bir prensti geçirdiği başkalaşım falza gelmiş olmalıydı ki kurbağa olmuştu.

Kendini prenses sanan ve aslında hiç biri kraliyet ailesinden gelmeyen bütün kızLara kendini öptürdü. Ama ihtiyaçtan dolayı başka çaresi olmadığından dolayı. Prens olmalıydı evet muhakkak bir prens olmalıydı. Her öpücükten sonra etrafın dumanlanmasını bekler ve birden prens olarak hayata devam etmeyi ümit ederdi. Ama her seferinde hiçbir şey değişmez kurbağa yine kurbağa olarak kalırdı.

Kahve fallarında mutuluk arardı. Fincanı bir o yana bir bu yana çevirir gelecekten haber sorardı. Ama nasıl bakarsa baksın fincan, nereden bakarsa baksın kahve telvesiydi. Umursamazdı inatla bakardı her seferinde mutluluk arar gelecekten haber sorardı kahve fincanından. Sağa sola çevirip saçma sapan figürlere anlamlar yüklemeye çalışırdı. Ama bu fincanda yüklem bulunmazdı. Ne yana çevirse fincan, nereden baksa kahve telvesiydi gördüğü...

Prens olmak için, mutlu olmak için onlarca yol denedi. Olmadı. DNA testlerine baktırdı. Doğum kayıtlarına mutlaka bir yanlışlık olmalıydı. Çünkü o prens doğmalıydı. Ama hiçbir uğraş sonuç vermedi. Bir sürü prensese kendini öptürdü ama nafile çünkü onların hiç biri gerçek prenses değildi. Boşuna dudakları yıprandı. Hiç yoktan günaha bulandı.

Kahve fallarında mutluluk aradı. Prens olmak istedi. Olmadı....

Yaşlandı. Beneklerindeki yeşillikler soluklaştı.

Ve bir akşam üstü cırtlak ve kendisinin çıkartmaktan nefret ettiği ama iletişim için çıkartmak zorunda olduğu vııırrrrakkkk sesleri eşliğinde öldü. Kurbağa olarak öldü. Oysa o prensti.

Eğer gerçek ve büyüyü bozabilecek olan prensesi bulabilseydi. Şimdi ona asil bir devlet töreni yapılacaktı. Öldü günahkar ve dudakları yıpranmış bir kurbağa olarak...

Sinekler kondu üzerine. Öldü. Kurbağa olarak. Oysa o asil ve soylu bir prensti.........

Temirağa Demir
e-posta: temiraga@mynet.com


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
166. Sayı önceki yazı 166. Sayı sonraki yazı
  Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2006 İstanbul-Türkiye