|
22.12.2005 Temirağa Demir - netyorum.com / Sayı: 166
PRENSTİ AMA KURBAĞA GİBİ ÖLDÜ
Öpüştü prens olsun diye. Oysa hala kurbağaydı.zaten prens olması saçmaydı.
Çünkü onu öpen prenses değildi. Ayrıca prensi öpünce kubağa olmayacağı gibi
kurbağayı öpüncede prens olmazdı.
Prens olmadı çünkü onu öpen prenses değildi. Doyasıya öpüştü dakikalarca, bazen
onlarca kez sırf prens olsun diye ama bir türlü kendini prens yapacak prensesi bulamadı
hep başka dudaklardı onu öpen. Başkalaşımı dolmuş larvasından çıkalı uzun bir
zaman bir kurbağalama sitili yüzebilen bir kurbağaydı.
Endinden geçercesine değil,masum bir öpücükle onlarca kez öptürdü kendini ama bir
türlü prens olamadı. Boşu boşuna günaha girdi. Hiç yoktan yıprandı dudakları.
Her öpüşmede başkasını aldattı. Öpüştükçe pişman oldu pişman oldukca öpüştü....
Gece saatlerinde karşı binaların her hangi bir katında anan ışıktan mutuluk
duyabilecek kadar yalnızdı. Herkes uyuyunca o uyanırdı. O uyanınca herkes yurdu. Ani
sizin anaacağınız genelde yalnız kalırdı günün oğunluğunu oluşturan saatlerde.
Onlarca kez dudaklarını yıkardı. Her öpücükte onlarca kaygı ve şüphe uyanırdı
göz bebeklerinde tek amacı prens olmaktı. Çünkü o kurbağa değildi. Bir büyüydü
bu ve eğer onu gerçek bir prenses öperse prens olabileceğine tüm kalbiyle inanıyordu.
Geçmiş zamanla çekimlenmiş bir fiilin yüklemliğini üstlendiği zamAnlarda, herhangi
bir sarayda prens olmalıydı. Baksanıza hiçte diğer kurbağalar gibi davranmıyordu.
Onu bir kere bile dilini çıkartıp sinek yakalarken görmedim. Kesinlikle geçmiş
zamanlarda bir prens olmalıydı. Veya genleri mutasyona uğramış bir kurbağa. Yoksa bu
kadar değişilkliği bir arada bulunduran bir kurbağa olamazdı. Evet o bir prensti geçirdiği
başkalaşım falza gelmiş olmalıydı ki kurbağa olmuştu.
Kendini prenses sanan ve aslında hiç biri kraliyet ailesinden gelmeyen bütün kızLara
kendini öptürdü. Ama ihtiyaçtan dolayı başka çaresi olmadığından dolayı. Prens
olmalıydı evet muhakkak bir prens olmalıydı. Her öpücükten sonra etrafın
dumanlanmasını bekler ve birden prens olarak hayata devam etmeyi ümit ederdi. Ama her
seferinde hiçbir şey değişmez kurbağa yine kurbağa olarak kalırdı.
Kahve fallarında mutuluk arardı. Fincanı bir o yana bir bu yana çevirir gelecekten
haber sorardı. Ama nasıl bakarsa baksın fincan, nereden bakarsa baksın kahve
telvesiydi. Umursamazdı inatla bakardı her seferinde mutluluk arar gelecekten haber
sorardı kahve fincanından. Sağa sola çevirip saçma sapan figürlere anlamlar yüklemeye
çalışırdı. Ama bu fincanda yüklem bulunmazdı. Ne yana çevirse fincan, nereden
baksa kahve telvesiydi gördüğü...
Prens olmak için, mutlu olmak için onlarca yol denedi. Olmadı. DNA testlerine baktırdı.
Doğum kayıtlarına mutlaka bir yanlışlık olmalıydı. Çünkü o prens doğmalıydı.
Ama hiçbir uğraş sonuç vermedi. Bir sürü prensese kendini öptürdü ama nafile çünkü
onların hiç biri gerçek prenses değildi. Boşuna dudakları yıprandı. Hiç yoktan günaha
bulandı.
Kahve fallarında mutluluk aradı. Prens olmak istedi. Olmadı....
Yaşlandı. Beneklerindeki yeşillikler soluklaştı.
Ve bir akşam üstü cırtlak ve kendisinin çıkartmaktan nefret ettiği ama iletişim için
çıkartmak zorunda olduğu vııırrrrakkkk sesleri eşliğinde öldü. Kurbağa olarak
öldü. Oysa o prensti.
Eğer gerçek ve büyüyü bozabilecek olan prensesi bulabilseydi. Şimdi ona asil bir
devlet töreni yapılacaktı. Öldü günahkar ve dudakları yıpranmış bir kurbağa
olarak...
Sinekler kondu üzerine. Öldü. Kurbağa olarak. Oysa o asil ve soylu bir
prensti.........
Temirağa Demir
e-posta: temiraga@mynet.com
netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın
organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir.
Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link
verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.) |
|