| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

17.01.2006 Temirağa Demir - netyorum.com / Sayı: 167

GİDİŞİ ÇÖZÜM SANANLAR KALAMAYANLARDIR

Şimdi sana bir yangından arta kalan kül kalıntılarını bırakıyorum. Dedi. Olsun dedi. Ağlamadı. Çünkü içinden ne çıkarsa onuda götürebileceğinden korkuyordu. Sustu. Dişini sıktı, dişi değil ama kalbi kırıldı. Uzun süre kim “nasılsın “ dese “iç güveysinden hallice” diyemedi. Çünkü üzerinde bir iç güveysi ezikliği ve burukluğu vardı hala içinde onu yaşattığı için!

Gidişi çözüm sayanlar kalamayanlardır. Kalış, bir sorumluluk bir özveri ummanına dalıştır. Gitti ama gitmek istediği için değil kalamadığı için. Hali bir paranoyak bir hasta görünümündeydi. Reteçelerinin rengi hep yeşildi ama onun içindeki ve beyninde ki alev kırmızılığına çare olmuyordu ilaçlar. Sustuğunda midesi bulanmıştı konuşmalıydı, kendi kendine kendini anlatarak teseli ederdi. Öyle yalnızlaşırdı ki bazen aynada gördüğünü başkası sanardı. Ağladıkça müşvik bir elle kendi yanağına dokunur kendi kendine, ağlama, derdi.

Çünkü gözlerinde gözü kalmıştı. Ağladıkça içinden onun çıkacağını düşünürdü ve mecburi ve keskin bir yutkunmayla susardı. Sonra içi ağlardı ama kimse görmezdi.

Nerede adı geçse saçma sapan bir içdürtüyle ayağa kalkardı. Ölmüş birinin adı anılmışcasına hemen gözleri dolardı. Acı ve boğazını yakan bir yutkunmayla susardı.

Bazıları sevmek derdi bu hale. Genelde, sevmek diyenler, bu hali uzun süreli aşamayanlar ve hiç bilmeyenler olurdu. Sadece romanlarda ve ucuz türk filmerinde gördüklerinden, sevmek, derlerdi. İşin ciddiyetine varan ciddi insanlar bnun geçici bir süre ölmek olduğunun farkındaydılar. Belki kabre koyulmazlardı, belki öte tarafı görmezlerdi ama bu dünyada ki kendilerinin kendileri için hazırlamış olduğu cehennemde mahşer gününü değil belki ama kavuşacakları günü beklerlerdi.

Gidişi çözüm saydı çünkü kalışı saymayı bilmiyordu. Uzun kilometreler yoktu gittiği yere ama upuzun bir kahır vardı yollarda, ve bir o kadar gurur.

Artık, bütün yaşadıkları ondan artıktı. Doyulduğu için değil, sadece kibarlık zannedip tabakta bırakılan saçma bir artık kadar artıktı.

Memleket meseleleri beyinlerini yorardı ama onlar yorulmazdı. Aynı memleketin uzun soluklu gençleriydiler. Ya da en azından yaşları ve fiziki görünümlerinden dolayı öyle görünüyorlardı.

Tatlı bir gülüşü vardı kalış gibi, mutluluk dedikleri o görünmez ve sığ olan denize dalış gibi.

Hep soyutla somut arasına sıkışan çelişkili ve çelimli duyguları vardı. O gitti tek kaldı. Ama kaldı.

Gidişi çözüm olmadığını bildi için kaldı. Binbir olumsuzluk içinde sevdiği için, bu sevgisine bir sevgiye inanmak kadar, kendisi kadar inandığı için kaldı. Yalnız kaldı, ama kaldı.

Bazıları bu kalışı kendini mutsuzluğa ve bunalıma itmek olarak değerlendirir. Ama ciddiyet sahibi ve ciddi insanlar bu harekete erdem der. Çünkü sadece erdem sahibi insanlar böyle bir tutum tutabilir (tutacak bir tarafı olmadığı halde)...

Biri gitti, öteki yalnız kaldı. Aynada kendi yanağını müşvik bir elle okşayacak, içinden çıkmasından korktuğu için ağlarken, boğazını yakarak yutkunacak kadar değişik bir ruh hali vardı.

Kendi kendini kelimeleriyle avutmaya çalışacak kadar çaresizdi. Veya bu çaresizlik, aslında ona bahşedilen en büyük çareydi. Kendi kelimeleriyle kendini teselli etmeye çalıştığı için...

Gidişi çözüm sandı, kalamadığı için. Ve maalesef çözüm sandığı, hayatında ki en çözümsüz soruydu.

O kaldı sadece inandığı için yalnız kaldı ama kaldı. Eğer o da kalsaydı...... Neyse varın gerisini siz doldurun...

Temirağa Demir
e-posta: temiraga@mynet.com


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
167. Sayı önceki yazı 167. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı  
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2006 İstanbul-Türkiye